29 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Başkanlık Anayasası oylanırsa...

Hidayet Karakuş

Hidayet Karakuş

Eski Yazar

A+ A-

Anayasa taslağı için milletvekillerini ayarlamaya çalışan başbakanın başarılı olmaması gerekiyor. Milletvekilleri kendi özgür istençleriyle düşüncelerini açıklamalı, oylarını ‘reis’leri için değil ülkemiz için kullanmalılar. Bu taslağa oy verirler de halkoylamasına gidilirse sandık başına gittiğimde bu iktidarın son on dört yıldır yaptıklarını düşünerek oy kullanacağım. Çünkü yaptıkları yapacaklarının göstergesidir. Ülkemin emperyalizmin çelik kıskacına düşmemesi için ben de üzerime düşeni oyumla yerine getireceğim.

Bunun nedenlerini de rastgele sıralıyorum:

* Terörü beslediler, büyüttüler. Her gün gelen şehit cenazeleri bu ülkenin içine düşürüldüğü felaketi gösteriyor. Ülkenin başta Güneydoğusunu perişan ettiler.

* Amerika’yla Avrupa istedi diye komşu ülkelerin içişlerine karşımayı kendilerine hak gördüler. Bu hakkı (!) başkalarının da ülkemiz için kullanabileceğini düşünmediler, uzgörüsüzdüler.

* İktidar oldukları on dört yılda ülkenin bütün değerlerini sattılar. Fabrikaları, limanları, havaalanlarını, telefon şebekelerini… her şeyi özellikle yabancılara sattılar.

* Ekonomi büyüdü, işsizlik, yoksulluk arttı! Nasıl bir büyümeyse bu. Belli ki kendi ekonomileri büyüdü. Emekçileri horladılar, haklarını budadıkça budadılar. Hep zenginlerin, kendilerinden yana iş adamlarının yanında oldular.

* Demokrat değiller. Hiçbir eleştiriye katlanamadılar. Her şeyi gizleme, yasaklama yoluna gittiler. Meclisin özgür istencine saygı göstermediler, çıkarılacak yasaları gece yarılara milletvekillerine dayattılar. En yetkilileri, en yavan gerekçelerle hukuka aykırı yasaları savundular.

* Demokrasinin güçler ayrılığını yerle bir ettiler. Bağımsız yargıyı yok ettiler. Yargı denetiminden kaçmak için sürekli yasa değiştirdiler.

* Bu ülkede on altı yılda ülkemizin sorunları büyüdü. Yeni yeni sorunlar yarattılar.

* Eğitimi paralı hale getirdiler. En değerli kamu görevlisi öğretmenleri büyük bir eşitsizlikle aç bıraktılar. Kimi sözleşmeli, kimi kadrolu, kimi ‘beklemeli’, kimi ayrı… öğretmenlik getirdiler.

* Tarikat yurtlarına kol kanat gerdiler. Çocuklarımızın ruh sağlığını düşünmeden her türlü iğrençliğe göz yumdular; arka çıktılar.

* Eğitimci diye sınıflara soktukları insanlar, çocuklarımıza yağlı urganlı fotoğraflar paylaşırken iktidardan en küçük karşı çıkış gelmedi. Bu insanlara üstün başarı belgeleri sundular.

* Öğretmen yetiştirme konusunda en küçük adım atmadılar. Aksine eski öğretmenlerin emekli olmasıyla boşalan bütün kadrolara din öğretmenleri atadılar. Hiçbir eğitim bilgisi olmayan bu insanların ülkemizi Ortaçağ karanlığına götürdüğünü görüyoruz.

* Taşımalı eğitim adıyla eğitimin ruhuna, temel felsefesine aykırı bir uygulamayla köyleri imamlara bıraktılar.

* İnsanı insan eden dersleri resim, müzik, beden eğitimi, felsefe, toplumbilim… derslerini dışladılar.

* Çocukların ruhsal, bedensel gelişmelerine hiç önem vermediler. Kiminin başına türban sardılar, kimini cinlerle, perilerle korkuttular. Bunu yapanları da bu iktidar hep korudu.

* Eğitim izlencelerinin için boşalttılar. Çağdaş dünyaya ilişkin bilimsel bilgileri kitaplardan çıkarttılar. Atatürk’ü, bu ülkenin kurucusunu her yerden silmeye çalıştılar. O büyük önderi kitaplardan çıkarıp heykellerini kaldırmaya başladılar. Hep safsatalarla dolu, hurafelerle dolu bir eğitimi, sınavlarla çocuğu bıktıran bir öğretimi okullara yerleştirdiler. Çocuklarımız cinler, periler, sınavlar arasında sıkıştı. Eğitimde daha da geriye gidişin, cemaatlerin, tarikatların isteği doğrultusunda yasalarını, yönetmeliklerini çıkardılar. Her çocuğun eğitim hakkı olduğunu yazan anayasayı kendilerine göre yeniden yapmaya çalışmaları bundandır. Bu anayasa taslağı meclisten geçer de halk oylamasıyla kendilerini güvenceye alabilirlerse getirilecek yasa değişikliklerini kimse hayal edemez.

* Laik Cumhuriyet’in temelleriyle oynadılar. Bu anayasa değişiklikleri de kendilerine göre bir rejim yaratma ereğini güdüyor. Kendi yargılarını yaratmak istiyorlar. Demokrasinin olmazsa olmaz üç ayağını yasama-yürütme-yargıyı tek adama bağladılar.

* Mahkeme kararlarını hiçe sayan çok uluslu şirketleri korudular, koruyorlar. GDO’lu ürün pazarlayan şirketlere kolaylık sağlıyorlar. AB’ye, ABD’ye yeni kapitülasyonlar verdiler. Gerçekte sömürgeciler, Kurtuluş Savaşı’ndan önce Sevr Anlaşması’yla yapmak istediklerini şimdi yapacaklar. Emperyalizmin Kurtuluş Savaş’ndan kalan öcünü bunlar alacaklar!

* Orduyla uğraştılar, çünkü Amerika böyle istiyordu. Avrupa böyle istiyordu. En başarılı subaylar, Kemalistler, Atatürkçüler, yurtseverler ordudan temizlendi.

* Temel hukuk kavramlarının hiçe sayıldığı özel mahkemeler kurdular. Bu ülkenin aydınlarını, yazarlarını, bilim adamlarını düzmece mahkemelerle içeri tıktılar.

* Özgür basını susturup satılık kalemleri gerçek basın gibi sundular.

* Ülkemizin en güzel topraklarını yabancılar alsın, diye yasalar çıkardılar. İnsan olan insan, kendi yurdunun toprağını satar mı elin yabancısına? Tarihten de ders almayı bilmiyorlar. İsrail bugün neden var? Filistinlilerden parayla aldıkları topraklar olmasaydı, dünyanın dört bir yanından Yahudiler nasıl gelip yerleşebilecekti o topraklara? Mayınlı sınır topraklarını, GAP’taki verimli topraklarımızı İsraillilere pazarlayan bu iktidar değil mi?

* Şu anda ülkemizin 500 noktasında altın, boraks… gibi madenlere el koymak için bekleyen çok uluslu şirketlere kolaylıklar sağladılar. Yurdumuzun toprakları alt üst ediliyor. Ülkemiz de bundan zerre kadar kazanç sağlayamıyor. Şimdiye değin yasadışı yollarla altın arayan şirketlerin yatırımları kazandıklarından, kazanacaklarından çok fazla. Türkiye’ye de çıkarılan madenin % 1-2 si gibi gülünç bir pay veriliyor!

* Göz boyamacılık aldı yürüdü. Yalan tasarılarla halkı oyaladılar. Ülkenin coğrafyasıyla oynadılar, ormanları katlettiler.

* Ülkeden önce, çocuklarını, yakınlarını, çevrelerini düşündüler.

* Ülkenin yardıma muhtaç insanlarına iş olanakları yaratmak yerine sadaka dağıttılar.

* Amerika’nın vesayetinde ordunun vesayetinden kurtulmak istediler. Kendi ordularını yaratıp ülkede sürekli bir ayrışma yarattılar. Türk, Kürt, Laz, Çerkes, Sünni-Alevi, şimdi de satılık kalemler Trakyalılık-Anadoluluk ikiliğini gündeme getiriyorlar. Bu tür ayrıştırma kimin işine yarar? Sömürgecilerin çıkarlarına hizmet eden bir gidiş değil midir bu?

* Bu ülkede kadın-erkek eşitliğine inanmadılar, kadınları insan saymadılar. Kadın erkek eşitliği yoksa özgürlük yoktur; özgürlük yoksa demokrasi yoktur. Demokrasi yoksa insan hakları yoktur; diktatörlük vardır.

*Bu anayasa taslağı, Anayasa’ya aykırıdır. Bu meclisin Anayasa yapma yetkisi yoktur.

* T.C. yurttaşı olmayı içine sindiremeyenlerin, kendilerine dinsel kimlik arayanların uygarlığa en küçük bir katkıları olamayacağı gibi ülkemize de büyük zararları oluyor; olacaktır da.

* Uygarlık bir bütündür. Dünya tarihi, bugünkü uygarlığın nasıl kanlı savaşımlarla kurulduğunun tarihidir.

* İçten değiller. Topluma sürekli yalan söylüyorlar. Söylemleri kaba, çirkin. Emeğe,

işçiye, köylüye, insana saygıları yok.

* Bu ülkede buğdayı, tütünü, pamuğu, pancarı, haşhaşı, üzümü, hayvancılığı bitirenlere karşı, yabancı şirketlerin avukatlığını yapanların yaptığı Anayasa’ya karşı olmaktan başka seçeneğimiz yoktur. Bir ülkeyi sevmek, önce o ülke insanının emeğini sevmek, o ülke insanının insanca yaşayacağı bir düzeni savunmak demektir.

* Madem çok demokratik bir anayasa yapmak istiyorlar; toplumun bütün kesimlerine neden sormuyorlar? Neden çalışanların, işverenlerin, bilim insanlarının, derneklerin, sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin ortaklaşa hazırlayacağı bir anayasa değil de kendileri için bir anayasa istiyorlar? İleride yüce divana gideceklerinden mi korkuyorlar? Öyleyse yaptıklarının suç olduğunu biliyorlar.

* Madem gerçekten demokratik bir anayasa istiyorlar bugün için bile dünyanın en ileri anayasalarından kabul edilen T. C. 1961 Anayasası’nı getirsinler ‘Evet’ diyelim! Getiremezler, işlerine gelmez.

* Ben 1982 Anayasası’na anti demokratik olduğu için hayır oyu verdim. Bu Anayasa taslağından sızan maddeler, 1982 Anayasası’na rahmet okutacak kadar gerici, anti demokratiktir. Kısaca bu anayasa taslağını bir tuzak olarak görüyorum.

* 12 Eylül Anayasası’yla hesaplaşmaktan söz ediyorlar. Kendilerinin yolunu açan o gerici anayasa ile ancak 12 Eylül generallerinin acımasız darbesiyle canından olan, evi dağılan, yakınlarını yitirmiş; işinden, aşından olmuş insanlar solcular, demokratlar, sosyalistler, ulusalcılar hesap sorabilir; art niyetli, 12 Eylül darbesinin yeşerttiği takıyyeciler değil.

* Bütün bu nedenlerle içtenliğine inanmadığım, türlü tuzaklarla dolu bu anayasa taslağına bütün bir ulusun yazgısını bir adamın iki dudağının arasına bırakacağı için de sonuna değin karşı olacağım.