19 Kasım 2024 Salı
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Batı’da sokak köpeği sokak insanına karşı

Latif Bolat

Latif Bolat

Gazete Yazarı

A+ A-

Esperanza, Portekiz’in, İspanya sınırına yakın dağlarında bir köy. İki günümüzü, yakındaki Arronches kasabasının festivali için, belediyenin misafirhanesinde geçirmekteyiz. Pencereden bakınca beyaz boyalı, kırmızı kiremitli köy evleri ve her tarafa yayılmış zeytin ve mantar meşeleri sonsuza dek uzayıp gitmekte.
1970’li seneleri, gençliklerinde yaşayanlar ve de elbette dünya politikalarını takip edenler bilir. Bu şimdi barışçı ve cennetimsi görünen yamaçlarda, faşist Salazar cuntasının askerleri devrimci avında olurlardı gün ve geceler boyunca. Kapı komşusu İspanya’da, General Franko’nun faşist diktatörlüğü altında aynı manzaralara sahipti. Aynı zamanlarda, binlerce kilometre ötelerdeki Türkiye’de de bizler aynı faşist saldırılar altında gençliğimizi yaşayamaz halde idik.

Batı’da sokak köpeği sokak insanına karşı - Resim : 1

TEK MERKEZDEN YÖNETİLEN DİKTALAR DEVRİ

İşin o kadar da ilginç olmayan tarafı, aynı faşizmi Portekiz’den bir okyanus ötelerdeki Şili’de, Peru’da, El Salvador’da, Arjantin’de ve hatta iki okyanus ötesindeki Filipinler ve Endonezya’da da aynı modellerde görmekteydik. Salazar, Franko, Markos, Pinochet, Suharto, Faik Türün gibi isimler, böyle faşist yönetimlerin sembolleri olarak, o günleri yaşayanların hafızalarında bir daha silinmemek üzere yazılmıştı.

Bunu, aradan geçen 50 seneye rağmen, bu yazıyı yazarken çok kolaylıkla hatırlamamızdan biliyoruz. Çünkü bu faşist idarelerin yaratıcı ve destekçisi Amerikan emperyalizmi, o kasvet dolu günlerde, bir dehşetli ahtapot gibi kollarını dünyanın her tarafına atmış idi. Milyonlarca genç insan, bu Amerikan kaynaklı zalim rejimler altında perişandılar. Sadece bunları düşünmek bile, ABD hegemonyasının bugünkü zayıflığını karşılaştırınca, bizler de dahil, dünyanın her tarafında gençliklerini feda edip faşizme karşı mücadele eden milyonlarca isimsiz kahramanı hatırlatıyor bize. Ve baskıya karşı dökülen her damla kanın ve alın terinin, günü geldiğinde birleşip bir okyanus haline geldiğini, Portekiz ve İspanya maceramızda bir kere daha anlamış oluyoruz böylece. Yani baskılara karşı “Durmak yok, yola devam” demenin hala çok zamanı!

Batı’da sokak köpeği sokak insanına karşı - Resim : 2

TÜRKİYE’DE GÜNDEMİ TAKİP PROBLEMİ

Türkiye’miz, belki de dünyada gündemi en hızlı değişen ülkelerden biri. İnsan daha gündemdeki bir konuya detayları ile vakıf olamadan, bir bakıyorsunuz bir başka olay yeni bir gündem yaratmış! Elbette, “büyük fotoğrafta” tüm bu konular iyice birbirine bağlı olsa da insanı şaşırtan bir hızla değişen ortama uyum sağlamak, çok zor olmalı. Belki de o nedenle, nüfusun büyük bir kısmı, bir türlü o büyük fotoğraf dediğimiz ana gerçeği kavramaya ne enerji bulabiliyor ne de zaman.

Biz de bu yazıyı yazmak için düşüncelerimizi toparlarken, Türkiye’nin sokak köpeği konusunu ele alıp, İspanya ve Portekiz sokakları ile karşılaştırmayı düşünmekteydik. Ama daha üzerinden saatler geçmeden, Suriyeli göçmenlere ilişkin yeniden alevlenen tartışmalar, milli futbolcunun Bozkurt işareti yapması ve UEFA’dan ceza yemesi gibi yeni tartışma noktaları, taptaze gündemler yaratıverdi. Biz yine de hazır İspanya ve Portekiz’deyken ve hazır bu konudaki gözlemlerimizi yapmışken, Türkiye’nin bitmeyen sokak hayvanları konusuna kısaca değiniverelim dedik.

PORTEKİZ VE İSPANYA’NIN OLMAYAN SOKAK KÖPEKLERİ

Avrupa Birliği’nin her bakımdan bize en çok benzeyen iki üyesi İspanya ve Portekiz, sokak hayvanları konusunda bizden o denli uzakta ki karşılaştırmak bile gerekmiyor bizce. Madrid caddelerinden, Caceres sokaklarına ve Lizbon parklarına kadar ne kadar yer dolaştıksa, gözlerimiz “sokak köpekleri ve kedileri” aradı. Elbette, çok sayıda köpek ortalarda dolaşmaktaydı. Ama her birinin boğazında tasmaları ve tasmanın ucunda da bir insanoğlu bulunmaktaydı.

Yani “sokak köpekliği” bir konu olarak sözlüklerde bulunmamaktaydı. Ne İspanya’da ne de Portekiz’de. Böylece de her köşe başında oraya buraya serpiştirilmiş köpek ve kedi maması da görülmüyordu. Öyle ya sokakta aç kalmış köpek ve kedi olmayınca, bu milyon dolarlık mamalar kime kısmet olacaktı ki!

Toros Dağlarından bir yörük evladı olarak, köpeğin bir yörük ailesi için önemini çok iyi bilenlerdeniz elbette. Ama Türkiye’nin şehirleri artık birer yörük obası olmadığı için, hatta memlekette artık yörük bile kalmadığı için, köpek konusundaki anlayışı da “güncellemek” gerekmiyor mu sizce de? Yüz sene öncesinin kurumu, artık tarihe karışmış ise, o kurumun ayrılmaz bir parçası olan “köpek kültürünün” de günümüze ve yeni şartlarımıza uygulanması gerekmez mi? Elma ile armudu karıştırıp, “sokak köpekleri yok edilsin, ya da bırakınız yaşasınlar” tartışmasında, daha düzgün analizler yapmak yerine, her konuda olduğu gibi “eyyamcılık” yapmak ve yaygara koparmak ne işe yarayacaktır ve yaramaktadır ki zaten!

TEK MERKEZDEN YAYDIRILAN BİLDİRİ

Son iki haftadır, adını ve sanını bile bilmediğimiz kişi ve birçok “hayvan severler” derneklerinden bu köşedeki eposta adresimize yaklaşık 50 adet mesaj yağmakta. İlginç tarafı ise, bu dernekler ve şahısların, kendi fikirlerini yazmak yerine, ellerine tutuşturulmuş bir bildiriyi tekrar tekrar, bir kampanya aracı olarak yedi düvele gönderiyor olmaları! Belli ki, Türkiye’nin giderek ısınan politik ortamında, karışıklık yaratmak için muazzam bir fırsat yakalanmış oluyor ve bu fırsat da tepe tepe kullanılıyor, aynı merkez tarafından.

Amaç, üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olunca da “sokak köpekleri” konusunu bilimsel ve insani olarak tartışıp hemen çözüme bağlamak yerine, sündürüp gitmekteler. Halbuki, AB’nin bize en benzeyen iki ülkesi İspanya ve Portekiz’in aynı problemi nasıl ele alıp çözdüğünü, Ankara’dan yapılacak bir iki saatlik telefon görüşmesi ile anlamak mümkündür. Ya da hazır biz burada iken, bizden rica etseler, çok zevkle buralardaki olmayan “sokak köpeği” probleminin neden olmadığını inceler, sonuçlarını bildirirdik gerekli mercilere.

SOKAK KÖPEĞİ YOKSA SOKAK İNSANI VERELİM!

Evet, İspanya ve Portekizde “sokak köpekleri” yok, ama “sokak insanları” çok desek ne anlardınız? Batı medeniyetinin garip tecellilerinden biri olarak, sokak hayvanlarına bulunan çözümün, neden olup da “sokak insanlarına” bulunamadığını da iyice düşünmek gerek. Gerek Madrid gerekse Lizbon sokaklarındaki evsiz-barksız ve çadırda yaşayanları görünce, bu medeniyette nasıl oluyor da “insan” faktörünün böylesine feda edildiğini anlamakta güçlük çekiyoruz.

Evet, sokaklardaki köpeklerin hayata mutlu bir şekilde, sahiplerinin evinde devam etmelerini sağlayabilen Batı medeniyeti, bu medeniyeti yaratan “insanlarının” yaz ve kış incecik bir çadırda ya da karton kutular içinde hayatlarını geçirmelerine neden çare bulamamaktalar sorusu aklımızdan hiç çıkmıyor. Çünkü aynı durum, Batı medeniyetinin bugünkü patronu ABD için de geçerli. Hollywood’un şehri Los Angeles’te, siz bu satırları okurken bile, sokakta uyuyan kırk bin (rakam ile 40.000) vatandaş olduğunu düşünürseniz durumun acilliğini anlayabilirsiniz. Bu, hemen her ABD şehrinin yıllardır kanayan yarasıdır ve bu probleme bir çözüm aranmamaktadır bile.

Evet, sokaklarımızdaki “sokak köpeklerine” çare bulmak boynumuzun borcu olmalı. Ve bu çare de o kadar karışık ve ulaşılmaz bir durum değildir zaten. Ama öte yandan, sokaklarımızda “sokak insanları” yaratmayan bir gelenek ve göreneğe sahip olduğumuz için de gurur duymalı ve bize bunu bahşeden atalarımıza saygılarımızı sunmalıyız. Tek dişi kalmış Batı medeniyeti, “sokak hayvanlarına” gösterdiği insanlığın zerresini kendi insanına gösterememenin utancı içinde yaşamaktadır. Ve zaten bu gerçek de sistemlerinin yıkım sebebi olarak kendisini bağıra bağıra göstermektedir.

Portekiz İspanya Arjantin Amerika Batı