Batının neoyitik çağı
Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, distopyalar ütopyaları bastırmış durumda.
Batı toplumlarında gelecek korkusunun yerini artık bugünün korkusu almış.
Ortaçağ cehaletiyle ileri teknolojilerin buluştuğu bir dönemdeyiz çünkü.
Bir tarafta dini dogmalar, öte yanda herşeyin makineleştiği bir “veri dini” dönemi yaşanıyor.
Medrese veya imamhatiplerde yetişen çocuklarla, elinden tablet veya cep telefonunu düşürmeyen pasifleşmiş diğer çocukların dünyasındayız.
İklim değişikliğini yok sayan Donald Trump gibi dengesiz ve cahil bir adam dünyanın en güçlü devletinin başında. Avrupa’da ise tamamen bir merkezkaç etkisi görülüyor.
Terör ve ekonomik kriz pençesinde kıvranan Batılı toplumlarda hep farklı arayışlar gözlemliyoruz.
Macron, Corbyn, Chypras, Erdoğan veya Urban gibi sağdan, soldan sıradışı liderler sahnede.
400 yıllık Batı hegemonyası yerini cesur ve yeni bir Asya çağına bırakırken, dünyadaki tehlikeli türbülans da artıyor.
Hala dini ve etnisiteyi öne alan bir insan topluluğuyla karşı karşıyayız. Ve bu insan topluluğunun en bağnaz örnekleri artık Doğu veya Güney’de değil, bizzat uygarlığın merkezi olarak nitelenen “Batı”da.
Bu aralar fütürolojiye taktım.
Gelecekte bizi neler bekliyor? Bugünkü yapıyla, günümüzdeki çelişmelerle ileride nasıl bir noktaya doğru gideceğiz?
Akıllı bilgisayarlarla, nesnelerin interneti ile ilk adımlarını atan Yapay Zeka, insanlığı nasıl bir yere doğru götürecek? Herşeyimizi bilgisayarlara yükleyip, artık karar süreçlerini de onlara bırakmaya doğru gidiyoruz. IBM’in geliştirdiği Watson isimli süper bilgisayar, her konuda soruları cevaplayacak bir kapasiteye sahip, insansız araçlar ve fabrikalar kendi yönetim ve karar süreçlerini geliştirmeye doğru gidiyor. ABD’de bir şirket VITAL isimli bilgisayar algoritmasını yönetim kurulu üyesi yaptı. VITAL da yönetim kurulunun diğer 5 üyesi gibi oy hakkına sahip.
Ünlü fizikçi Stephen Hawking, bu sıralar hep kötümser mesajlar veriyor. Sanırım o da dünyanın bugünkü siyasi, ekonomik ve sosyal tablosundaki karamsarlığa kapılmış durumda.
Hawking diyor ki, “Dünya hükümeti kurulmazsa teknoloji bizi mahvedecek”.
Şu sıralar “Hayvanlardan Tanrılara Sapiens” ve “Homo Deus” isimli kitapları çok okunan İsrailli bilimadamı Yuval Noah Harari de Hawking gibi kötümser.
İnsanın evrimleşme sürecini ele alan yazar, din ve sosyal teorilerin merkeze alıp yücelttiği insanoğlunun bundan böyle yarattığı makinelere karşı düşüşe geçeceğini ve ileride son derece eşitsiz
bir toplum yapısına, hatta belki de makinelerin insanların gereksiz olacağına karar verebileceği bir çağa doğru evrildiğimizi ileri sürüyor.
Bu gidişle sadece en zenginlerin genetik, malzeme bilimi ve dijital teknoloji sayesinde süper insan olacağını, gerisinin ise açlık ve sağlık sorunlarıyla boğuşan yararsız kitleler haline geleceğini yazıyor.
Harari’ye ilham veren insan toplulukları Trump, Hollande ve Berlusconi gibi liderleri seçen Batı toplumları.
Bir dönem rönesansı, aydınlanmayı ve humanizmi yaratan o Batı toplumları şimdi geriliyor ve yapay zekanın güdümüne girmeye hazırlanıyor İsrailli bilimadamına göre.
Kuram ve devrimlerin yerini yeni Ortaçağa bıraktığı, bir Neoyitik çağa geri dönüşten söz ediyor.
Öyle ya, ABD ve hempaları açısından demokrasinin kendi toplumunu sürekli aldatmak, gelişen dünyaya karşı tavrın ise IŞİD ve El Kaide gibi hilkat garibeleriyle sürdürülen bir terör dalgası olduğu düşünülürse bu fikir oldukça geçerli.
Batılı tüm düşünür ve bilimadamları artık aptal insanlar yerine akıllı makinalarla yönetilmeye hazır olmamız gerektiğini ve bunun kaçınılmaz olduğunu sürekli tekrarlıyorlar.
Bilgisayar şirketlerinin yönetime filozoflar alması gerektiğini söyleyen bile var.
Oysa başta Yuval Noah Harari olmak üzere çoğu Batılı bilimadamları, dünyanın siyasi gelişiminden ve marksist teoriden haberli gibi görünmüyor.
Nasıl ki, komünizm ve sosyalizm Batı’daki sanayi devrimi ve hümanist düşünce içinde doğduktan sonra, ilk çocuklarını Avrupa’da değil de Rusya ve Çin’de dünyaya getirdiyse, bugün de Asya çağına giren dünyada artık ilkel birikim, yani kapitalizm veya birey değil, toplumcu ve kamucu düşünce hakim oluyor.
Çin’e bakacak olursak kuantum bilgisayarları gibi süper akıllı makinalar üretmekle kalmıyor, akıllı insanlar da yetiştiriyor. Rusya hakeza, internet ve matematiksel algoritmalar denince bir numaradalar. Komünist ve sosyalist geçmişe sahip tüm gelişmekte olan ülkelerde eğitim parayla alınıp satılan bir şeyden çok, devletçe herkese eşit tanınan bir imkan konumunda.
Uyanan Asya ve Avrasya coğrafyası, şirketlerin yönetim kurullarına filozof almak yerine, yönetimi felsefileştiriyorlar.
Batı’daki aptallaştıran birey tapınıcılığı yerine uyumlu ve akıllı bir toplumculuk şart.
Zaten Hawking’in söz ettiği bir dünya devleti de ancak o şekilde kurulabilir.
Yoksa dünya servetinin yüzde 60’ına sahip bir kaç para babasıyla değil.