25 Kasım 2024 Pazartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Batı’nın tükenişi

Ali Rıza Taşdelen

Ali Rıza Taşdelen

Gazete Yazarı

A+ A-

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Batı’nın tükenişini simgeleyen bir “lider”! Çöken Batı sisteminin gelecek vadetmeyen, umut vermeyen, uluslararası saflaşmada ABD’nin başını çektiği Atlantik’ten kopamayan bir siyasi figür.

Emperyalizm çürüyen kapitalizmse, küreselleşme de çürüyen, mafyalaşan ve asalaklaşan emperyalizmdir. Fransa Cumhurbaşkanı Macron işte bu miadını dolduran neoliberalizmin temsilcisi olarak, tıkanan siyasi konjonktürde ikinci kez cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturdu.

Aynı zamanda, Batı sisteminin ve Fransa’nın içinde bulunduğu durumu açıkça ifade eden bir yapısı da var.

Geçen hafta içinde yaptığı açıklamaların yankısı sürüyor.

BOLLUK DÖNEMİ BİTTİ

“Bolluk dönemi bitti.” diyor Macron. “Sadece bu yazdan beri değil, son yıllarda bolluk olarak görünebilecek her şey… değer zincirlerinin kopması, şu ya da bu teknolojik malzemenin kıtlığı, toprağın, suyun ya da maddenin bolluğunun sona ermesi… Dünya yeniden düzenleniyor.”

Avrupalı devlet veya bireyler gelirlerinin üzerinde bir yaşam sürdürdüler. Avrupalı çılgınca tüketen bir topluma dönüşmüştü. Bu borçlanarak veya kredi olanaklarıyla yapıldı.

Macron, Fransız halkına artık bu yaşam tarzının bedelini ödeme zamanının geldiğini hatırlatıyor: “Felaket tellallığı yapmadan, büyük bir açıklıkla özgürlüğümüzün, özgürlük rejiminin, yaşamaya alışkın olduğumuz yaşamın bir bedeli olduğu gerçeğinin adını koyalım.”

Ukrayna konusunda ABD’nin peşine takıldılar. Rusya’yı karşılarına aldılar. Uyguladıkları yaptırımlarla Rusya’ya darbe vuracaklarını sandılar. Şimdi bunun sonuçlarına katlanacaklar. Zaten kriz içinde kıvranırken bunu daha da artırdılar. Yaşanan enerji ve gıda krizi yaşamın yer alanını etkilemiş durumda.

Sadece elektrik fiyatlarını görmek bile durumu kavramaya yeter: AB Komisyonu'nun raporuna göre, 2022’nin ilk çeyreğinde toptan elektrik fiyatları geçen yılın aynı çeyreğine göre İspanya ve Portekiz'de yüzde, 343, Fransa'da yüzde 336 ve İtalya'da yüzde 318 arttı. Akaryakıt, doğal gaz da aynı durumda. Bu ülkelerde enflasyon yüzde 7-10 arasında.

Macron bu açıklamasında bir gerçeğe işaret ediyordu; artık deniz bitti, bolluk dönemi sona erdi ve şimdi fedakârlık zamanı!

ALTIN ÇAĞ’DAN BORÇLANMAYA

İkinci Dünya Savaşı sonrası yaşanan döneme “Altın Çağ” denir. De Gaulle döneminde başlayan planlı ekonomi, sanayileşmeye önem verilmesi ve özellikle devletin ekonomiye müdahalesi ekonomide bir bolluk dönemi yaratmıştı. 1945-1975 arası yüzde 7 büyüyen Fransız ekonomisi 1975’ten günümüze yüzde 1-2 büyümüş.1974 petrol kriziyle bu bolluk dönemi sona ermişti.

Fransa’da olduğu gibi tüm Avrupa’da ekonomi çarkının dönmesi için ülkeler borçlanmaya başladılar. Dolayısıyla 70’lerin ortalarından itibaren ülke ekonomisi istisnasız her yıl açık verdi ve borçlanmaya yöneldiler. 70’lerin başında Gayri Safi Millî Hasıla’ya (GSMH) oranla yüzde 10’un altında bir borç oranına sahip olan Fransa’da bugün bu oran yüzde 114’e yükselmiş. Ve o gün bugündür işsizlik bir kanser gibi büyümüş, koca Fransa’da yoksulluk istatistik rakamları arasında yer almaya başlamış.

90’lı yıllarda hızlanan küreselleşmeci politikalar 1945 sonrası ülkeye kazandırılan kamu işletmelerinin özelleştirmesine, sermayenin kaçıp ucuz işgücünün olduğu ülkelere yerleşmesine, büyümeyen ve daralan ekonominin faturasının emekçilere kesilerek sosyal hakların tırpanlanmasına yol açmıştır. Mafyalaşan sistem zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapmıştır. Bugün 5 milyarderin varlığı 27 milyon Fransız’ın varlığına eşit durumdadır. Büyük şirketler tarafından ödenen temettülerin ikinci çeyrekte Fransa'da 44 milyar avro ve dünyada 544 milyar dolar ile rekor seviyeye ulaşmıştır.

SADAKA EKONOMİSİYLE BU ÇARK DÖNER Mİ?

Rusya ile yaşanan enerji krizi ABD’nin peşine takılan Avrupa’yı kaosun eşiğine getirdi. Yaz aylarında başlayan grevler ve protestolar sonbaharda daha da artacak gibi görünüyor.

Köklü çözümler yerine insanlara sadaka vererek bu krizden kurtulmaları olanaksız. Fransa, düşük gelirli hanelere bir kereye mahsus 100 avro ödeme yapma, emekli maaşlarının ve bazı sosyal yardım ödemelerinin yüzde 4 artırılma, akaryakıtta litre başına 18 sentlik indirim kararları aldı. Diğer Avrupa ülkeleri de benzer kararlar aldılar.

Diğer taraftan Ukrayna’ya yaptıkları destekleri gözden geçirmeye başladılar. Rusya politikalarını da yeniden ele almak zorunda kalacaklarını hep birlikte göreceğiz.

Emmanuel Macron ABD Rusya Fransa