Bayram o bayram ola!
Her yıl dünyamıza bahar mevsimi gibi gelip bizi ilahî güzelliklerle buluşturan mübarek Ramazan, bir bakıma bütün varlık dünyasının insan ile birlikte kutladığı evrensel bir şölendir.
Yer, gök, hilâl, güneş, su, ekmek, zeytin, hurma, zaman mekân, açlık susuzluk, anne baba, çoluk çocuk, kadın erkek, yaşlı genç, fakir zengin, mescit, minber, dua, secde, Kur’ân, namaz, fitre, zekât, infak, iman, takva, ihsan, imsak, iftar, seherlerde hâl dilleri ile zikreden kuşlar, güneşin batışı ile birlikte açan ezan çiçekleri, caddelerimizde, sokaklarımızda kurulan, meleklerin de katıldığı iftar sofraları, Gazze, Lübnan, Batı Şeria meydanlarında zulme ve soykırıma isyan eden insanlar, bombaların altında can veren bebeler, analar, babalar; İstanbul, Şam, Halep, şehitler, şahitler, Erzurum, Bursa, Mekke, Medine, Kâbe, Kudüs, Nuh, İbrahim, Musa, İsa, Muhammed, velhasıl Müslüman saatine ait tüm varlık ve duygu dünyası elemanlarının hep birlikte kutladıkları bu bayram, ruhu çekilmeye yüz tutmuş dünyamıza bir aylığına bile olsa cennetin kokularını, tatlarını getirir ve içimizi dışımızı hayatı Allah için ve Allah ile birlikte yaşamanın, Allah’ın gönüllü hizmetkârı ve yardımcısı olabilmenin sevinci ile doldurur.
HÜMA KUŞU
Ramazan bütün bir varlık dünyasının bayramıdır.
Başta insan olmak üzere bütün bir var edilmişler dünyasının Yaratıcı ile münasebetini yoğun bir şekilde hissettiği bu ayrıcalıklı günler ruh ile maddeyi, söz ile manayı, dünya ile öte dünyayı bütünleştiren, adeta cennetten kopup gelmiş ve ipek bir şal gibi meleklerin eli ile üzerimize örtülmüş çok özel bir zaman dilimidir.
Ramazan, insanoğlunu bölge, kültür ve çevre şartlarının sınırlılığından kurtarıp kanatlarında medeniyetin ve evrenselliğin sonsuzluğuna taşıyan Hüma kuşudur.
Ramazan aklımızı sonsuzluğun haberi ile aydınlatan Kur’an’ın kalbimize ve dimağımıza tenezzül edişini kutlama amacı ile tuttuğumuz oruçların imsak ve iftarlarla bereketlenmiş Halil İbrahim sofrasıdır.
Ramazan, otuz gün boyunca aç ve susuz kalarak nimetin kadrini bilmenin ve nimetin sahibi, bütün mükevvenatın Hayy ve Kayyûm olan Rabb’i ile münasebeti hissetmenin gül kokulu bahçesidir.
Ramazan muhtaçlarla malı; hasta ve yaşlılarla dostluğu; sahipsiz ve kimsesizlerle kardeşliği; millet fertleri ile millî değerleri paylaşmanın erdemini doya doya yaşama mevsimidir.
Ramazan, insanı ırkçılığın lanetli mezbahasından, mezhepçilik ve tarikatçılığın karanlık çukurundan, bencillik ve cimriliğin kahredici cehenneminden kurtarıp yerin göğün dini olan evrensel İslam’ın bütün bir varlık dünyasını kuşatan aydınlığına ulaştırır.
GÜZELLİKLERİ LÜTFETSİN…
Otuz gündür yurdumuzu yuvamızı aziz bir konuk gibi şereflendirip, bizi Kur’an baharının yağmuru ile ıslatan bu kutlu ayı izzet ve ikbal ile ve buruk bir sevinçle uğurluyoruz.
Yeni bir diriliş hamlesine gözlerimizi açtığımız bu bayramda bütün günlerimizin Ramazan günleri, bütün zamanlarımızın bayram zamanları olması duası ve Allah’ın ülkemize, İslam âlemine ve bütün insanlığa barışın, huzurun, kardeşliğin ve adaletin güzelliğini lütfetmesi niyazı ile…
Sözümüzü edebiyatımızın iki büyük şahsiyetine ait dörtlüklerle son veriyoruz.
Cân bula cânânını
Bayrâm o bayrâm ola
Kul bula sultânını
Bayrâm o bayrâm ola
(Alvarlı Muhammed Lütfi Efendi)
Yılda bir kurban keserler halk-ı âlem ıyd içün
Dem-be-dem sâ'at-be-sâ'at ben senin kurbanınam
Câna meylin var ise hükm eyle teslim eyleyim
Padişahım ben senin bir bende-i fermanınam
(Fuzuli)
(İnsanlar bayram için yılda bir kurban kesiyorlar; ben ise dem be dem, saat be saat senin kurbanınım. Ey sevgilim; eğer benim canımı istiyorsan, hükmet teslim edeyim! Bil ki; ben senin fermanının kuluyum.)