Bayramlarda emanet aldığımız değerler gelecek kuşaklara armağan olur
Bayramlar, toplumların ölümsüzlüğü kutlama günleridir.
Bayramlarda kapımızı çalan, komşunun çocuğu değildir. Bayramlarda ölümsüz olan bütün erdemler kapımızı çalar. Bugüne kadar toplumumuzu ayakta tutan, o erdemlerdir.
Birbirimizle kucaklaşırken, el sıkarken, el öperken, aslında sevginin, paylaşmanın, iyiliğin, dayanışmanın, hoşgörünün, bağışlamanın, kardeşliğin ölümsüzlüğüne sarılırız.
Binlerce yıldır kuşaktan kuşağa armağan edilen değerler, bayramlarda yeni kuşaklara emanet edilir.
Öpülen el, bize ölümsüzlüğü devreden eldir.
Sarıldığımız sıcaklık, gelecek kuşaklara taşıyacağımız değerlerin sıcaklığıdır.
ÖLÜMSÜZLÜK MİRASI
Ölümsüz olan, insanlığa, vatana, halka, emeğe, yoldaşlığa, dayanışmaya adanan hayatlardır. Toplamına namus diyoruz.
Aslında ölmeyen bir tek değer varsa, o da namustur.
Çünkü namus, bütün erdemlerin toplamıdır.
Toplumları ölümsüzleştiren, biriktirdikleri namustur, biriktirdikleri erdemlerdir.
Ozan, “ölümlü kalımlı dünya” diyor. İnsan ölür, namus kalır.
Namus, ölümden sonra bırakılandır.
“Namusuyla yaşadı” sözü, gelecek kuşaklara bırakılan en güzel sözdür.
İnsanların namusuyla yaşaması, kendisi için değil, toplum için, kardeşlik için, vatan ve emek için yaşamasıdır.
Namusuyla yaşayanlar, namusu ölümsüzleştirirler.
Namus, değerlerin en değerlisidir. Hayat hiçbir değerle değişilmez. Ama bedeli namus ise, hayat feda edilendir.
ÖLÜME MEYDAN OKUYAN NAMUS
Balım Sultan, “Miracımız dârdır bizim” diyor.
Ölümden korkulur, ama bedeli namus ise, ölüm evlâdır.
Eğer namus uğruna ise, en yüce makam dârdır, idam sehpasıdır.
Namus, ölüme meydan okur. Ölümden korkusu olmayan, namusun kendisidir.
O nedenle “Şehitler ölmez” deriz. Çünkü hayatlarını yüce değerler için feda etmişlerdir.
Şehitlerin ölümsüzlüğü, bıraktıkları namus nedeniyledir. Canlarını toplumun namusuna adamışlardır. Canlarını, erdemleri ayakta tutmak için vermişlerdir. Canlarını bayramlaşırken sarıldığımız değerler için vermişlerdir.
Can gider, namus kalır.
HEM SEN OLUP HEM BEN OLMAZ
Namusun sözlüğünde “ben” sözcüğü bulunmuyor.
Ben, ayıplı sözdür.
Namus, benden arınmaktır. Yunus, benden arındığı için, üryan olup yola girdiği için, zırhlı askerler gelse bile onu soyamıyor.
Namus, kişinin benliğinden arınması, toplum için yola girmesidir.
Namus, her zaman toplum içindir, insanlık içindir, vatan içindir, emek içindir.
BİZİM BAYRAMIMIZ
Bayramlarda da ben yoktur. Bayramlar benim değildir, bizimdir.
Benim bayramım olmaz, bizim bayramımız vardır.
Bu nedenle bayramlarda bize ait değerler baş köşeye oturur.
Bayramlaşmada kapılar herkese açılır.
Bayramlarda bütün kapılar gönül kapısıdır.
Bayramlarda bütün pencereler, gönül gözüdür.
Bayramlarda açılan kollar, herkesi kucaklar. Ne var ki, bene ait olan, bencillik, benbencilik, çıkarcılık, kin, haset, kıskançlık, kibir, bayramlaşmanın kapısından giremez.
Bayramlarda nefis ölür, toplumculuk ve insan sevgisi büyür.
Hatayî, şu dörtlüğü sanki bayramlarda yücelen değerler için söylemiştir:
Bunda kibr ile kin olmaz
Hem sen olub hem ben olmaz
Âdem öldürsen kan olmaz
Nefis öldürsen kan olur
EYLEME YOL GÖSTEREN NAMUS
Aydınlanmanın büyük filozofu Immanuel Kant, “Öyle hareket et ki, tutumun benzeri koşullarda bulunan insanlar için kural olsun” diyor.
İşte o kural, namustur.
O kural, bütün ahlâkî değerlerin temel ilkesi olan namustur.
Yıkılmayan namus için, her gün bayramdır.
Büyüklerimizin bizlere emanet ettiği erdemler sonsuz olsun!
Gelecek kuşaklara bıraktığımız değerler kutlu olsun!
Bayramınız kutlu olsun!