22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bazılarımız futbolu akılla değil içgüdüyle oynar

Halit Deringör

Halit Deringör

Eski Yazar

A+ A-

Bir önceki yazım “Lefter Fenerbahçe mi?” Başlıklı idi. Yadırgayanlar olmuş. Malum ya biz insanları totem ya da kahraman yapmaya bayılırız. Elbette Fenerbahçe Lefter olamaz. Hatta hiç kimse Fenerbahçe olamaz. Bunun bilincinde olmak lazım.

Lefter, 1946 öncesi dikkati çeken bir futbolcu değildi. Diyarbakır’da askerlik yaparken futbolunu geliştirmiş. Onu bir Beyoğluspor-Taksim maçında izlemiştim. Savunma oyuncularını adeta ipe dizerek gol attığını hiç unutmam. Lefter’i, Fenerbahçe’ye getiren, eski Türk filmlerinin değişmez kötü adamı Ahmet Tarık Tekçe’nin kardeşi Necip Tekçe idi. Antrenör Molnar da hemen onu takıma koydu. İyi futbol oynuyordu. Belki de hepimizden iyi idi. Ancak o günkü takım da harikalar yaratan bir takımdı. Lefter de o takıma renk getirdi.

Anlatımlarımda ve de “Lefter Fenerbahçe mi?” başlıklı yazımda Lefter’i küçümsemek gibi bir niyetim yok. Yanlış anlaşılmasın. Tersine, her ne kadar kendisi bundan hoşlanmasa da Ona “Futbolun Mozart’ı” sıfatını çok yakıştırmıştım. Ayrıca Halk onu Ordinaryüs diye isimlendirmişse mutlaka bir anlamı vardır. Ama nasıl ki Messi’nin kendi ülkesi Arjantin’de pek önemli futbolcu olmadığı halde Barcelona’ya geldiğinde, Xavi ve Iniesta ile beraber oynadıkları maçta takım dünya şampiyonu olmuştu. Lefter’in de başarısı da Fenerbahçe gibi büyük bir takımın içine girmesidir

Onunla 4-5 yıl beraber oynadık. Kaptanlığını, sonra da antrenörlüğünü yaptım. Zaman zaman gol krallığı için rekabete girdik. Her defasında gol krallığını Lefter aldı. Sanırım Lefter, akıl ve mantığın ötesinde yüksek bir içgüdüye sahipti ve onu başarıya götüren de buydu. Hepimizin bildiği gibi Lefter sonraları Avrupa’ya gitti. İtalya ve Fransa’da oynadı ancak başarıyı devam ettiremeyip, Yunanistan’a geldi. Ben de o yıllarda Fenerbahçe’nin başında idim. Ondan yararlanmak istedim ve Lefter’i tekrar aramıza aldım. Yararı da oldu takıma. Ne yazık ki bazı huzursuzlukları vardı

Bir Altay-Fenerbahçe maçından önce, teknik direktörlük sorumluluğumu doğru kullanmak gereği nedeni Lefter’i kadro dışı bırakmaya mecbur kaldım. O maçta Fenerbahçe, İzmir’de Altay’ı 3-1 yenerek şampiyon oldu.Toprağı bol olsun. Türk futbol tarihindeki yeri hepinizin malumudur.