01 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Belki de herkesin keyfi yerinde

Tuna Kiremitçi

Tuna Kiremitçi

Eski Yazar

A+ A-

İktidar partisi mutlu... Nasıl olmasın? 12 yıldır işbaşındalar. Üstelik kısa vadede bu durum değişecekmiş gibi görünmüyor.

İşin tuhafı, ana muhalefet de mutlu...

Şaka-maka, “piyasanın” en az %25’ini tutuyor elinde.

Hem de arada iktidardan şikâyet etmek ya da kendi aralarında dövüşmek dışında pek bir icraat yapmadan. Minimum performansla maksimum randıman!

Tabii bu durumda, küçük muhalefet de mutlu...

Mutlu olduklarını, neredeyse 20 yıldır aynı lider tarafından yönetilmelerinden anlıyoruz...

Meclis’teki en küçük muhalefet deseniz, herhalde kurulduğundan beri gördüğü en mutlu günleri yaşıyor.

Açılımdı şuydu-buydu derken, adeta küçük ortağı gibiler iktidarın.

Yani aslında siyaset meydanında herkesin keyfi yerinde.

Hatta diyebiliriz ki, tarihte ilk defa tüm partilerin halinden memnun olduğu bir Meclis’e tanıklık ediyoruz.

Üstelik seçim sonuçlarına bakılırsa, halkın da bu mutluluktan şikâyeti yok. Aynı oy oranları üç aşağı-beş yukarı tekrarlanıp duruyor.

Haliyle, Meclis’te kimse seçim barajını indirmek ya da yeni anayasa gibi “angarya” işlerle uğraşmaya falan gerek görmüyor.

Yönetmeyi seven yönetiyor, şikâyeti seven şikâyet ediyor, mutluluk çeşmesi akmaya devam ediyor. Adımız Mesut, göbek adımız Bahtiyar.

Şu durumda statüko nasıl değişsin?

Kim değiştirsin?

Niye değiştirsin?

Ne kadar ilginç, değil mi?

Bu “süper” keşfimi siyasetten anlayan bir akademisyen arkadaşımla paylaştım. Acı acı güldü bana.

“Sen zaten siyasetin ne olduğunu sanıyordun ki akıllım?” dedi. Bütün havamı söndürdü.

Haklı galiba... Belki de mutluluğu çoktan bulduk haberimiz yok. Ya da farkındayız ama çaktırmamaya çalışıyoruz.

Bu tiyatroda siyasetçisi ayrı rol yapıyor, vatandaşı ayrı.

Bu arada olan; özgürlüğünü, canını, sağlığını kaybeden idealist romantiklere, samimi vatanseverlere oluyor.

Arkadaşımın dediği gibi: Ben siyaseti ne sanıyorum ki zaten?

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları