Ben şairim diyorsan
Ben şairim diyorsan, kefen gömlek giysene,
Dikenli gömlek, gülün, akça teni yırtması.
Tenindedir definin, günün dört kez batması,
Ben şairim diyorsan seli tende boğsana.
Geldi sözün sırası, yandı cevher çırası,
Yaktın da yanmaz oldu, iki güneş sağsana.
Yüreğini yedirip sırra yetmek istersen,
Ben şairim diyorsan Nazımca dayansana.
Gün erişti geçiyor, söz gümüşü paslandı,
Sükut postu altında ölüce yatıyorsun...
Yunus’tan Karaca’dan azıcık ün aldıysan,
Ben şairim diyorsan, çığlıkları duysana.
Sarıca çiçeğe gök, gönül yolu süsüdür,
Ben şairim diyorsan dert onun büyüsüdür.
Dillerin tutulmasın dut yemiş bülbül gibi,
Uçurumu geçerken gözlerini açsana.
Hecede, bilmecede kül bırakmayan koca,
Kalıcıyım diyorsan bir mevziye girsene.
Kaldırdılar yarini sen dağa bakıcısın,
Kıydın yurda kıyımca, bu nasıl şaircedir?
Yağsa dolu taneler baktığın dağ eğrilir,
Her biri bir gülledir basar ağırlığınca,
Gökten inen tanenin tozunda tonla kudret,
Ben şairim diyorsan yükün göğe assana.
Sayrı mısın sağca mı, kapın dokuz kilitli,
Pencere kırığında dolunay kesilmesi.
Ben şairim diyorsan boşalıp da dolsana,
Avcunun içinden bir halkın su içmesi.
Anadolu kayası gönüller kaynaması,
Şirin ile Zin’imden bir habercik sorsana.
Kucaklaşan yiğidin kutludur türkücesi,
Birliktir gerekçesi, bire direk olsana.
On sekiz bin alemi sağdan sola çeviren
İsyan sokağa iner, kişi celladını yer,
Çürümüş katlar çöker, yuvarlanır kürreler.
Ben şairim diyorsan, fırtına üflesene!