Benim vekilim işini bilir
Atakan Hatipoğlu hocamızı özellikle Aydınlık okurları yakından tanır. İlmiyle, edasıyla, üslubuyla ve karakteriyle hem tipik bir Aydınlıkçıdır hem de oldukça sıradışıdır. Aydınlık’taki köşe yazılarını hepimiz merakla takip ederiz. Naçizane ben de kendimi onun bir öğrencisi saydığımdan hiçbir yazısını kaçırmamaya çalışırım.
Dün yazdığı “Milletvekili Maaşları Kime Yetersiz?” yazısına uzaktan baktığınızda AK Parti Sakarya Milletvekili Lütfi Bayraktar’ın milletvekili maaşlarının yetersizliğine ilişkin sözlerine destek olmak amacıyla bu yazıyı yazdığını zannedebilirsiniz. Oysa kendisinin bize önerdiği gibi “uzaktan bakmayı bırakıp derine inmeye başladığınızda” mevcut sistemin içindeki milletvekili kimliğine dair esaslı bir eleştiri görürsünüz.
Bu eleştiri, özetle mesai saatleri içindeki vaktinin milletin genel meseleleri olması gereken şahsiyetlerin özel çıkarlara teslim olmasıdır. Özel çıkarcılık meclisi zincirleyen, vekili kukla haline getiren bir vaziyete neden olmaktadır. O halde mevcut vekillerin hiçbirinden milletin genel çıkarları için hareket etmesi beklenemez. Onlar yeniden seçilmek için demogojiye, kanaatlerini gizlemeye, vasıtacılığa, eşe dosta yaranmaya, törenlere ve davetlere katılmaya mecburlardır.
Atakan Hocamızın bu eleştirisini güçlendirmenin Türkiye’nin geleceğini düşünen herkes için bir ödev olduğunu düşünüyorum. Yani, “Muhalefet partilerinden birinin büyükşehir listelerinin alt sıralarından meclise girmeyi” düşünen adaylara kötü bir haberim var. Atakan hocamız başka bir şey anlatıyor. Böyle yapsanız bile maaşınızın size yeteceğinin garantisi yok. Hele bu sistemin rahat yaşam ve zenginlik ölçülerini düşünecek olursak. Merak etmeyin bu yazıda sizin için köklü çözümler sunacağız.
Milletvekillerinden beklememiz gereken milletin genel çıkarı uğruna varını yoğunu ortaya koymasıdır. Oysa Ak Parti Sakarya Milletvekili Lütfi Bayraktar haftada en az 5-6 düğüne gidip takı dağıtacak, yine haftada akaryakıta 10 Bin TL harcayarak milletvekilliği yapacak. Üstüne maaşı yetmeyecek, bir de kendi maaşını arttırmak için şikayet ve mücadele edecek. Sayın vekil sonuna kadar haklıdır. Böyle durumlar için “ölme eşeğim ölme” demişlerdir. Ancak halkın vekilden beklentisi de budur.
O halde milletvekillerimizi bu sıkıntılı durumdan kurtarmak, kurtarmak olmuyorsa da en azından bir vicdan rahatlığı sağlamak sorumlu bir vatandaş olarak bize düşüyor.
Öncelikle bir kez vekil olup kapağı Ankara’ya attıktan sonra muhalefet ya da iktidar vekili olmanız o kadar da önemli değildir. Şahsi bir gaye ve özel bir menfaat kaygısı taşıyorsanız mutlaka yolunuzu bulursunuz. Gerçi iktidar vekili olduğunuzda önünüz daha açıktır. Ancak tarifeye uygun davranır, aşırıya kaçmaz ve azimli olursanız muhalefet vekili olarak bile inanamayacağınız kadar başarılı olabilirsiniz. Ki örnekleri oldukça yaygındır.
Tarifeye uygun kavramının altını çizmek istiyorum. Çünkü bugün Ankara’da çözülecek her işin bir tarifesi vardır. Biz yasama dokunulmazlığı olmayanların bu tarife listesine tam olarak ulaşması mümkün değildir. Ancak yasama dokunulmazlığınızla sizler listenin tamamını bilirsiniz. Söz gelimi 1 sene öncesine kadar tayin işlerinin 50 Bin TL, kamuda işe sokmanın 100 Bin TL’den başladığı konuşuluyordu. Öncelikle tarifeye hakim olmalısınız ki halka hizmet ederken yetmeyecek olan maaşınızı arttırabilesiniz. İhale aracılığı, imar çıkartma, cezaevi değişikliği yaptırtma, mahkeme kararlarıyla oynama, silah taşıma ruhsatı çıkartma, kamuya adam sokma, tayin, terfi… Gücünüz neye yeterse… (Yazıyı okuyanlarınızdan bilenler varsa acemi vekillerimiz için güncel tarifelerden örnekleri yoruma yazabilirler.)
İlkin partinizin belediye başkanlarıyla, Genel Başkanınızla ve yüksek bürokrasiyle aranızı çok iyi tutacaksınız ki bu işlerde etkili olabilesiniz. Ankara’da bir işleri olduğunda ne şekilde olursa olsun yardımlarına koşacaksınız. Nitekim CHP’li Tuncay Özkan’ın da adının karıştığı Menemen Belediyesi’ndeki zimmet ve irtikap soruşturmasını takip ederseniz, neyi nasıl yapmanız gerektiğini çok iyi anlarsınız.
Sizin gibi milletvekili olmayı başarmış kişilere daha fazla yol göstermek yakışıksız kalır. Zira bizler zaten bu anlattıklarımızı özel bir araştırma sayesinde değil, ortalığa saçılan rezaletlerden öğreniyoruz. Buradan nereye mi geleceğim? Elbette Atakan Hocama bir mesajım var. Hocam “siz vekillerin düşük maaşı için hiç endişelenmeyin. Onların arasında milletine hizmet etmiş insanların en kabiliyetlileri vardır. Ve bizim 73 Bin TL maaşla nasıl geçinebildiklerini asla anlamayacağımız bir füsun ve asaletleri vardır. Onlarda tarihimizin önde gelen şahsiyetlerinin hiç birisinde görülmemiş derecede yüksek ve erişilmez bir şeref ve iffet telakkisi vardır. Şahsi feragat değil, şahsi çıkar konusunda uzmanlıkları vardır. Kısacası Bizim vekillerimiz işini bilir.”
Milletvekilliğinin eş, dost, akraba, hısım ve hemşerinin kişisel sorunlarını çözmek için bir vasıta haline gelmesi Türkiye’nin en büyük felaketlerinden biridir. Ülkemizin meclis geleneğinde Millet Meclisinde mebus, Kuvayı Milliye’de asker olmak vardır. Bölgesel, yerel, ailevi ve kişisel çıkarlar için değil vatan ve milletin bütününe hizmet etme ruhu vardır. Ceplerinde idam fermanı olan mebuslardan, ceplerinde kartvizit taşıyan vekillere geldiğimizde ülkemizin neden bu hale geldiğini de anlamış oluyoruz.