21 Kasım 2024 Perşembe
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bereketli hilalin yıldızı: Kıbrıs (3)

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Bir başarı hikayesi olarak anlatılan Kıbrıs’ın geleceğinin masaya yatırıldığı 1959 Zürich ve Londra süreçleri İngiltere ve ABD inisiyatifi ve kontrolünde hâsıl olmuştur. İngiltere tarafından hazırlanan ve tüm taraflara dayatılan Kıbrıs Anayasası ya olduğu gibi kabul edilecekti ya da Ada’da çatışma ve bölünme (taksim) İngiltere eliyle tatbik edilecekti. 1960’ta Kıbrıs “bağımsız” bir cumhuriyet olarak ilan edilir. İngiltere, Türkiye ve Yunanistan, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin varlığını ve baki kalmasını (şaka gibi)  garantör eden devletler olmayı kabul eder. 1960-63 yılları ada bu ithal edilen İngiltere yapımı anayasa sebebiyle halkın iradesine pranga vurulduğunu, Kıbrıs’ın stratejik hiçbir kararı alamadığını veya hayata geçiremediğini ibraz etmişti. 1960-62 dönemi adanın her yerinde en az 400 senedir birlikte yaşayan, Türk, Rum, Ermeni ve Maruni vatandaşların ülkeyi birlikte yönetip birlikte yaşayabileceklerine emsal teşkil eder. Cumhurbaşkanı ve Rum Kilisenin başı Makarios Ankara’ya gelir.

SALDIRI VE KATLİAMLAR

Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, devlet erkânı, İnönü ve Ecevit Makarios’u havalimanında karşılar. Askeri şeref kıtasıyla selamlanır. Ellerinde Türkiye ve Kıbrıs Cumhuriyeti bayraklarıyla halk Makarios’u bağrına basar. Buradan Anıtkabir’e gidilir ve Atatürk’ün mezarına çelenk bırakır. Anıtkabir’i ziyaret eder. Bundan cesaret alan Cumhurbaşkanı Makarios, İngiliz ürünü anayasaya son vermek üzere yardımcısı Dr. Fazıl Küçük ile Türk tarafıyla mevcut anayasanın en önemli 13 maddesinin değiştirilmesi için uzlaşma arayışlarına girişir. Ancak İngiltere bu adımın hiçbir şekilde kabul edilmeyeceğini beyan eder. Türk tarafında durum farklıdır. Bunun gayet makul bir talep olduğuna inanan bir kesim ile başta Rauf Denktaş olmak üzere İngiltere ve Türkiye’nin kararları doğrultusunda hareket etmeyi tercih eden kesimler arasında şiddetli tartışmalar hasıl olur. İngiltere ne pahasına olursa olsun bu süreci durdurmak için tüm habis senaryoları devreye sokar. Medyadaki tetikçileri ile infaz timleri Kıbrıs barışı ve halkının birlikte yaşama arzusuna ölümcül zehri boşaltır. 21 Aralık 1963’te İngiliz dayatması anayasasına binaen adaya konuşlanmış olan Yunan askeri birliğinde görev yapan subaylar, İngiliz ajanı Nikos Sampson ve adanın Rum faşist güruhu Kıbrıs’ın demografik yapısını kökten değiştirecek, Rumlar ile Türklerin birlikte var olmalarına darbe vuracak saldırı ve katliamları devreye sokar.   

MAKARİOS’U ÖLDÜRME GİRİŞİMLERİ

ABD ve İngiltere’nin organize ettiği Yunan Faşist Cuntasının 1965 ve 1967 darbeleri ile sadece Yunanistan’daki demokrasiyi katletmemiş aynı zamanda Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios’un izole edilmesi ve en nihayet öldürülmesi için kullanılmıştır. 1964-1974 dönemi ABD’de Kıbrıs meselesini İkinci Küba Krizi gördüğü ve “Rum Kızıl Papaz” Makarios’un ABD, İngiltere ve İsrail’in stratejik çıkarlarına zarar veren bir lider olduğu ve Başkan Johnson’un deyimiyle “öldürülmesi gereken” birisi olduğu sürecin tatbik edildiği dönemdir. Rum Mesihi Cumhurbaşkanı Makarios’tan en çok nefret eden mahluk Faşist Siyonist Kissinger’dir. Yok edilmek hedefiyle Makarios’a birden fazla suikast düzenlenir. Bindiği Helikopter düşürülür. En nihayet Cumhurbaşkanlığı Sarayı tank mermileriyle bombalanır. Makarios’un öldüğü ilan edilir. İngiltere, Yunanistan ve ABD tarafından teşvik edilen adadaki Yunan ve Rum faşist subayları ile mahalli faşist güruhu habis planlarının önünde duran Rum, Türk, Ermeni kim varsa katleder veya öldürmeye yeltenir.

GÖÇE ZORLANMA

Makarios hayatta kalır. Yaşanılanın sorumlusu olarak Yunan Faşist Cuntasını işaret eder ve halkı ona ve adadaki işbirlikçilerine karşı mücadele etmeye çağırır. İngiltere ve ABD’yi de sorumlu tutar. BM’yi görevini yapmaya davet eder. Türkiye’nin, adadaki cuntanın etkisiz hale getirilmesi ve meşru hükümetin yeniden tesis edilmesinden sonra Kıbrıs’tan çekileceğini umut eder. 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs’a çıkan Türk ordusunun iki ana görevi vardı: Başta Türk toplumunu maruz kaldığı mezalimden korumak, Rum ahalisinin güvenliğini sağlamak ve en az bunlar kadar önemli olan garantör ülke sıfatıyla Kıbrıs Cumhuriyetinin varlığını ve devamını sağlamak. Süreç farklı işledi. 650 bin nüfuslu Kıbrıs’ın Kuzey’in 200 bin Rum vatandaş Güney’e göç etti. Güneydeki tüm Türk köy, kasaba ve mahalleri sakinleri Kuzey’e göç etmeye zorlandı.

EVREN’İN ETKİSİ

12 Eylül 1980 askeri cuntasının başındaki ABD subayı Kenan Evren Ada’da azınlıkta olan Türk nüfusunun artırılması için Anadolu’dan binlerce (toplumun en alttakilerinden oluşanları) Ada’ya taşıdı. Rumların evleri, işyerleri, bağ ve bahçeleri hediye dildi. Kıbrıs’ın Türkleri ile bunlar arasında çok ciddi sorunlar da yaşandı. Halen de devam etmektedir. 2004’te yapılan Kıbrıs Referandumunda KKTC’nin çoğunluğu evet oyu vererek Rumlarla birlikte AB’ye girmeyi umut etti. Ancak Rumların hayır oyu ile bu gerçekleşmedi. Kıbrıs Türklerinin bu yöndeki tercihinin sebepleri iyice araştırılmalı. İngiltere ve ABD, Türk ordusunu kendi amaçları doğrultusunda kullanabildikleri sürece ona yol verdiler. Ama temkinliydiler. Bu sebeple görevini ifa edip adayı terk etmesini umuyorlardı. Ama olmadı. Dün onu destekleyenler bugün onun adada işgalci olduğunu ve çıkması gerektiğini ifade ediyorlar. Binlerce kilometre uzaktan gelen İngilizler adayı askeri üslerle dolduracak, istediği gibi cirit atacak ama senin bağrına hançer saplanmaya uygun olan yanı başındaki adada olmana müsaade etmeyecek. Bizde ‘Büyük turan veya Türk Dünyası’ hülyası, Şam’da ‘Büyük Suriye veya Arabi dünyası’ rüyası vardır. Bizde ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’, Şam’da ‘Ben ne şanslıyım veya mutluyum ki Suriyeliyim’ şiardır. Bizde Kıbrıs ‘Yavru Vatandır’, Şam’da Kıbrıs, ‘Bereketli hilal büyük Suriye’nin yıldızıdır’.

Bizde Süleyman Oğlu 2. Selim ile 1571’de başlayan Kıbrıs stratejik adamız orda Kıbrıs 649’dan itibaren Şam merkezli Arap Emevi devletinin stratejik adasıdır. İstanbul Boğazına kadar olan bölgeye hâkim olan Büyük Suriye hülyasına giden yolda koçbaşıdır. Bizans’ı 649’da Doğu Akdeniz’den atarak 655’ten itibaren tüm Akdeniz, (Beyaz veya Orta Deniz) Ege, Marmara veya Dardanel (her üç isim de Grekçe değil Arapçadır) coğrafyasına kapıyı açan adadır.

ÜÇ SEBEP

Kıbrıs’ın ismi, ilk yerleşimcileri, imarı, şehirlerin adı hep kadim Şam kent devletlerin eseridir. Yemen-Umman kökenli Arapçanın bugünkü fusha (Kuran) Arapçasının türevi olan Aramice-Süryanice-Finikece’dir. Batı Asya Arabileri için Kıbrıs denizdeki yan komşu, ehemmiyeti yüce kutsal bir adadır. Şam coğrafyasından kaçan sevenlerin (Zeus ve Avrupa gibi aşıkların) sığındığı Latmos Dağına (Beş Parmak) ev sahipliği yapan adadır. Şam’ı Bizans veya denizden gelen korsan ve Barbar çekirgelere karşı kadim medeniyet merkezi Suriye, Lübnan, Filistin’i savunmada ilk ve en önemli surdur. Bunları neden anlattık: Şam ve Anadolu kadim milletleri ile Türkler, Kürtler ve Arabiler ya aynı kökendendir ya da akrabadır. Süryani, Yunan, Rum veya Rumi, Ermeni, Musevi ve Yahudilerin en iyi geçindiği, anlaştığı ve birlikte yaşadığı milletler Arabiler ve Türklerdir. Ayrı düşmelerini, birbirleriyle kavgalı olmalarını ve kan davası misali husumetin derinleşerek sürmesinin en önemli üç sebebi…

BİRLİKTE YAŞANILAN ADA

Bu milletlerin ticaret erbabının milletlerin dostluğu ve barışını maddi rekabetlerine kurban etmeleridir. Pazar çıkarları ve nüfuz alanlarını genişletmek uğruna milletleri birbiriyle savaştırmaları ve bu savaşların devamı için husumeti beslemeleridir. Farklı din ve mezhep önderlerinin hakimiyet ve menfaat uğruna ektikleri fitne-fesat tohumudur. Bireysel menfaat ve makam için tüm araçları mubah kabul eden, müstevlinin garsonluğunu yapmayı kabul eden güruhun, içimizdeki hainlerin kendi toprağı ve milletini satmasıdır. Ancak her şey aslına dönecektir. Kıbrıs bir gün Türk, Rum, Yunan, Arabi, Ermeni, Marunî, Kürt, Süryani kıssadan hisse bu coğrafyanın milletinin birlikte yaşadığı ve paylaştığı Ada olacaktır. Bu hedefe hizmet etmeyen tüm çabalar habis niyetlidir.

KIBRIS İÇİN HAYALİM

Benim de Kıbrıs için bir hayalim var; bir gün Kıbrıs Cumhuriyetinin ve Ada’nın emperyalizm ve siyonizmin temsilcisi İngiltere, İsrail, AB, NATO ve ABD’nin sömürü, talan, işgal ve ahlaksızlık üzerine kurulmuş tekelci kapitalist sisteminin Ada’dan defolup gideceğini göreceksiniz. Ada’nın asli unsurları olan Rum, Yunan, Müslüman, Türk, Arabi Marunî, Ermeni kendi kaderlerini bağımsız tayin etme hakkına kavuşacaklardır. Türkiye ve Suriye’nin düşmanlarına karşı kalkan olacaktır. Bereketli hilal Anadolu, Şam ve Mısır’ın yıldızı olacaktır. O güne kadar, Ada müstevli modern korsanların, İngiliz, Amerikalı, siyonist ile mahalli uşaklarının üstünde tepindiği, casusluk faaliyetlerini sahip oldukları üsler üzerinden tüm coğrafyamızı dinlediği, bireysel fayda sağladığı, gazino, kumar, fuhuş, kaçakçılık, uyuşturucu, mafya yapılar, para aklama ve her türlü kayıt dışı faaliyetin merkez üssü olmaya devam edecektir.