24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bereketli topraklara gidiyorum

Şule Perinçek

Şule Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-
Yine bir havaalanı yazısı. Vatan Partisi Yurtdışı temsilciliğinin 11. Olağan Kurultayı’na katılacağız. 1970’ten bu yana gider gelirim. Bazılarını Türkiye’deki köylerinden tanırım. Evlendiler çocukları oldu. Onların düğünlerine gittik. Torunlarımız oldu. Neredeyse onlar evlenecek. O kadar eski dostluklar. Paylaşmalar. Geçen gün bir uzman söylüyordu. Yeni “bağımlılıklar” arasına “layk”lar da girmiş. “O da ne??” diyeceksiniz. Facebook’ta filan “beğenmeler” “tıklamalar” oluyor ya... Gerçekten hastalık biçimine dönüşmüş. Tedavi edilmesi gereken yani...
Her ne kadar yurtdışındaki arkadaşlarla ilişkimiz “tıbbi” açıdan bir hastalık olarak tanımlanmasa da önemli bir birlikte yaşanmışlık bağlılığıdır. Yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz ayrı gitmez.
YAPRAK SARMA VE SİMİT
Yıllar önce İngiltere’de bir arkadaşımız bebek bekliyordu. Şimdi bizim Can’la yaşıt olmalı. O zamanlar Türkiye’ye gelemiyorlar. Oturum almak için beş yıl İngiltere’de kalmaları gerekiyordu. Neyse... canı simit istemiş. Bir bavul dolusu simit yüklendim gittim. Evdekiler haklı olarak sordular:
- Bu ne?
- E, canı simit istemiş... ne yapayım...
- Peki, onu anladık da, neden bir bavul...?
- O yerken ötekiler baksın mı??
Bir keresinde tam taze yaprak zamanı. Özlemişlerdir, sevinirler dedim, ne bileyim. Yine koca bir bavul dolusu... Herkese birer pişirimlik derken, o kadar etti.
Tam geldim Almanya’ya, uçak alçalıyor. Eyvah dedim, şimdi gümrükte açarlarsa bavulumu, soracaklar yine, “bu ne??” Şimdi artık dolmayı herkes biliyor, Türk bakkalları da var. O zamanlar yabancılar. Hemen kafamdan Almanca dolma tarifini hazırladım. Sorarsa ayrıntılı anlatacağım asma yaprağından nasıl sarma yapılır... Hani, başka bir şey sanmasın... yeşil yeşil yapraklar...
ALINTERİ VE CANLARI
Bir de bunun gelişleri var. 95 kilo geldiğimi bilirim. İkinci el giysilerden düdüklü tencerelere kadar artık ne varsa. Herkesin ölçüsü, zevki vb belleğimde mevcut. İhtiyaca göre dağıtım. Kendim de öyle giyiniyorum zaten. Onlar da bilirler hangi peyniri sevdiğimizi, ayakkabı numaramızı. Boğazlarından gitmez. İzne gelirken Aydınlık’ın, Ulusal Kanal’ın çikolatası, kahvesi, çayı en önce konur bavula. O da bir şey mi... 1978 Aydınlık’ın ilk harcı karılırken onların alınteri çoktur. Kimi aha şu bileğim kadar kalın saç örgüsünü kökünden kesip gönderdi o zaman yaşadığı köyünden, sandığındaki çeyizini, kimi o gün topladıkları pamuğun bütün ederini... Yerlerinden yurtlarından oldular siyasi faaliyetleri nedeniyle.
O da bir şey mi...
Canlarını verdiler canlarını! Bu ülkenin birliği bütünlüğü için! PKK’ya kurban verdikleri şehitleri çoktur. Çoğunu yakından tanırdım. Her biri yöresinin doğal lideriydi. Onları oralardan sürmeden bölücülüğe alan açılamazdı. Aleviyse Aleviler... Kürtse Kürtler... asma yaprağı neymiş bizim de canımız kurban onlara... Öyle canlar!
Biz%20bu%20sahnelerde%20yeti%C5%9Ftik.%20Erkan%20Y%C3%BCcel%20tiyatrosu%20Kahramanmara%C5%9F%2C%20Pazarc%C4%B1k
Biz bu sahnelerde yetiştik. Erkan Yücel tiyatrosu Kahramanmaraş, Pazarcık'ta sahne kuruyor.
AH ŞU MEMLEKETİMİN KADINLARI
Neden diye düşünmüşümdür. Artık birçoğunun durumu iyi. Hele de kadınlar. Türk kadınına olan güvenimi ve hayranlığımı katladılar. Nasıl bir sıçrama! Hepsinin siyasi bilinci, ekonomik özgürlüğü yüksek, ehliyet kocalarında yok ama onlarda var, çatır çatır bulundukları ülkenin dilini konuşuyorlar. Kocaları yaya kaldı desem yeridir. Onlar öncü. Koşuyorlar. Örgütlüler. Konferans mı olacak, kahvaltı mı, yemek mi... onlardan soruluyor. Çocukları, üniversite okuyor, avukat hekim bankacı işadamı oluyor. Vatandaşlar. Ama varsa anavatan, yoksa anavatan... Her atılımda listenin başını çekiyorlar. “Daha yeni kampanyada vermiştik” yok! Üstelik kimi belki de hiç gelmedi yeni Genel Merkezimize, belki de yolu Ankara’ya hiç düşmeyecek. Bu yüreklerinin başkentte çarpmasına engel değil. Bir daha... bir daha... Cepler boşalır, hık mık eden ayıplanır.
70’lerden bu yana neler geldi geçti... Halkın Sesi, İkibine Doğru, Papirüs, Bilim Ütopya, 1993 günlük Aydınlık, 2011 günlük Aydınlık, kitaplar, dernekler, 2000 Ulusal Kanal, 2017 Ulusal Radyo... bana inanmıyorsanız kazın bakın temeline. Hepsinde varlar.
Yalnız onlar olsa neyse; arada derede seçimler... erkeni zamanındası... hadiii kampanya... yurtdışı görev başında...
Yalnız o olsa neyse... bir de cezaevi dönemleri var. 12 Mart, 12 Eylül, Diyarbakır, Haymana, Silivri... Toplu tutuklanmalar... Bazılarıyla birlikte yattık. O olmadı içeridekilere destek hep geldi. Yün içliklerden kar, buz, fırtına, sıcak demeden çadır nöbeti, dışarıda ihtiyacı olan ailelere imece... o yetmedi duruşmalar... itiş kakış direniş... bir bakarsınız omuzları omuzlarımıza değer. Sıcacık.
Tertibi çökerttik birlikte. Duvarları yıktık. Partimizin önderlerini, komutanlarımızı, vatanseverleri özgürlüklerine kavuşturduk.
Ayd%C4%B1nl%C4%B1k%2012%20Ocak%201997Aydnl%C4%B1k%207%20Eyl%C3%BCl%201997
Aydınlık 7 Eylül 1997 Aydınlık 12 Ocak 1997

Ayd%C4%B1nl%C4%B1k%204%20Ocak%201998Aydnlk%2010%20Ocak%201999

Aydınlık 4 Ocak 1998 Aydınlık 10 Ocak 1999

Neden Aydınlık? Aydınlık binyıl yaşasın! Aydınlık oku, dizini dövme! Bugünün yarını da var!

HİÇBİR DAMLASI BOŞA GİTMEDİ
Buralarda para kazanmak dışarıdan göründüğü gibi kolay değildir. Öyle aileler biliyorum ki yıllarca biri işten geldiğinde yatağa girerken öteki kalkıp işe gitti. Elleri, ayakları hep acılı, belleri boyunları sıkıntılı. Alınterinin damlasının bedeli yüksektir. Sistem burada verir ama kanırta kanırta da karşılığını alır.
Uçakta bulutların üzerinde camdan dışarı bakarken yılları geri sarıyorum, dönüp muhasebe yapıyorum.
Eğer bugün Vatan Partisi vatan cephesinde sağlam duruyorsa, ülkenin siyaseti konusunda söz sahibi etkin bir partiyse işte bu değerli arkadaşlarımın payı, emeği, o değerli alın teri çoktur. Hiçbir damlası boşa gitmedi. Sorumluğumuzu bildik.
YERİ GELDİĞİNDE VATAN TEMSİLCİSİ
Yalnızca Parti mi... Lozan’da, Paris’te, Berlin’de Avrupa’nın en geniş katılımlı, disiplinli kitle hareketlerini örgütlediler. Otobüsler, oteller, onlarca Türkiye’den gelen konuklar, yedikleri, içtikleri... Sanırsınız kırk yıllık turizm şirketi. Hiç ofur pofur etmeden...
Ama dünya çapında etkili hukuk savaşı verdik birlikte. Ermeni soykırımının emperyalist bir yalan olduğunu kanıtladık. Eskimiş, unutmuş Avrupa’ya Amerikanca değil yeniden Almanca, Fransızca konuşma geleneğini anımsattık. Bölücülerin, FETÖ’nün vatanımız aleyhine her eylemine en ön safta göğüslerini siper ettiler. Maskelerini indirdiler. Yeri geldiğinde ülkeler arası diplomatlık görevi yaptılar, neyin ne olduğunun gerçeğini ortaya çıkardılar, bilgilendirdiler, ilişkilerin onarılmasına katkıda bulundular. Bir zamanlar buralarda “solculuk” yaftası altında “rantçılık” yapanlar vardı. Anımsarım o zamanları. “İllegalcilik” oynarlar, haraç alırlardı. Otel katı kapatıp arkadaşlarını nöbet tutturan, elleri yağda, balda yaşayan lidercilik oynayanlar... ya da cemaatçilik oynayıp insanlarımızın inançlarını kötüye kullanan, alınterlerini alıp kaçanlar... Hep müdahil olduk.
Yere düşen bayrağın, kaldırımlara ayaklar altına serilen fotoğrafların kaldırılmasına ilk koşanlar da biziz. Buralarda da milletimizi birleştiriyoruz. Vatan savaşı saflarındayız.
YENİLERE YELKEN AÇACAĞIZ
Ben okula giderken sabah erken dolmuşa binerdim. Şöför ilk siftah parayı çenesine, sakalına sürer yere, toprağa atardı. Bereketli olsun diye. İşte bu topraklar öylesine bereketli. Verdikçe veriyor. Gönüllü. Karşılıksız. O güzelim kültürümüzü canlı, diri tutuyor.
Hepimizin adına teşekküre gidiyorum.
Yenilere yelken açmak üzere!
Tek istedikleri var, onu da biliyorum. Gelseler de gelmeseler de, uzakta da olsa sırtlarını dayayacakları anavatanlarının özgür, bağımsız, birlik ve bütünlük içinde yaşaması.
Buralarda başı dik yaşamanın olmazsa olmazı.
Hepimizin adına söz vermeye gidiyorum.
Ona göre! Yalancı çıkarmayınız beni.