24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Berlin’de Türk Marşı!

Soner Polat

Soner Polat

Eski Yazar

A+ A-

Bütün yollar Roma’ya değil, Berlin’e çıkıyordu. Avrupa’nın her köşesindeki Türklerin pusulası sadece Berlin’i gösteriyordu... Berlin’de yer beyaz, gök kırmızıydı! Berlin’in kalbi hiç bu kadar güzel olmamıştı! Kırmızı beyaz dalgalar Türkün dostluk mesajını Alman halkına ulaştırıyordu... Tıpkı İstiklal Savaşı’nda olduğu gibi her görüşten Türk ortak dava için kenetlenmişti...

GÜZEL İNSANLAR ORADAYDI
Postdamer Meydanı’nda toplanmaya başladık. Kalabalık çığ gibi büyüyordu. O mekânda, birbirini hiç tanımayan insanlar dünyanın en güçlü ailesini kurdu. Meydana hâkim olan en belirgin gerçeklik dayanışma duygusuydu. Büyükler annemiz, babamız, ağabeyiz, ablamız, küçükler kardeşlerimiz oldu...
İnançlı ve kendinden emin Türk grubu yerinde duramıyordu. Bir an önce yürüyüşe geçmek için sabırsızlanıyorduk... Türk, Azeri, KKTC bayraklarının yarattığı enfes harmoniyi görmeliydiniz! Cenneti bu dünyaya, Berlin’e getirmiştik. O meydanda bulunan her Türk, dünyanın her yerindeki Türkleri temsil ettiğinin bilincindeydi...

GÜMÜŞ DERE DURMAZ AKAR!
“Dağ başını duman almış” marşı ile kutlu ve şanlı yürüyüşümüze başladık. Caddelere sığmıyor, sel olup akıyorduk... Berlin sakinlerine Mozart’ın Türk Marşı’nı dinlettik! Alman Parlamentosu’na yetki ve sorumluluklarının sınırlarını hatırlatarak emin adımlarla ilerliyorduk! Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik! Koca koca mürekkep yalamış(!) adamları AİHM kararına saygıya davet ettik.
“Mustafa Kemal’in askerleyiz” sloganları ile hepimiz kurucu önderimiz Atatürk’ün manevi şahsiyetinde birleştik. “Ölürem Türkiyem” şarkısını söylerken bayrakların kanatlanıp gökyüzüne tırmandığını sandım. Dünyanın en güzel korosu ile 10’uncu Yıl Marşımızı öyle bir söyledik ki Berlin’in ünlü operaları bile kıskançlıktan çatladı!
Ben çok şanslıydım... Türk sanatçısının namusu ve vicdanı olan zarif Gülsen Tuncer Hanımefendi’ye çok yakındım. Onun ritmine uydum. Aman Allahım! Böyle bir diksiyon, böyle güçlü bir ses, böyle sarsılmaz bir irade... On binlerin ses dalgaları içinde onun büyülü sesi kolaylıkla fark ediliyordu! İçimden dedim ki “İşte sanatçı budur!” Cephenin en önünde emperyalist çetelere meydan okuyor...

HER ZAFERİN BİR MİMARI VARDIR!
Yiğit Önder Doğu Perinçek kortejin en önündeydi. Hem yürüyor hem de onlarca yerli, yabancı televizyona hareket halinde röportajlar veriyordu... Alman devlet televizyonu ARD’ye müthiş bir demeç verdi. Almanca, sade, açık ve etkili! Adeta, Alman Meclisi’nin garabetini Alman halkının gözünün içine soktu!
ABD Büyükelçiliği’nin önünden geçerken protesto ıslıkları büyük gürültü kopardı. Elçiliğin duvarları utançtan kıpkırmızı olmuştu. Bir tek PKK bayrağı eksikti. Armasını üniformasına kazıyanların PKK paçavrası açmaları, herhalde pek de yadırganmazdı! Gözüm, Bakanımız Yaşar Okuyan’a doğru kaydı. Sayın Okuyan, Amerikalıları öpüyordu!

KÜPELİ DE UNUTULMADI!
Berlin’de Türk rüzgârı ortalığı kasıp kavururken, birdenbire “Özdemir istifa!” sesleri yükselmeye başladı. Herkes birbirine, “kim bu?” diye soruyordu... Daha sonra çığ gibi büyüyen sesler patlayan bir volkana dönüştü: “Hain Özdemir, Hain Özdemir!” Mesele anlaşılmıştı!
Türkiye’ye döndüğümde sosyal medya çalkalanıyordu. Almanya’dan dönen Kılıçdaroğlu’nun Cem Özdemir ile samimi pozları gündeme damgasını vurmuştu. Küpeli Cem, Ermeni yalanının Alman Meclisi’ndeki bir numaralı avukatıydı. Bu olay, “İkinci Selina Doğan Vakası” olarak şimdiden siyasi tarih kitaplarında yerini almıştı...

TARİHE YÖN VERENLER
Orada Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hiçbir bakanı yoktu! Orada TBMM’den hiçbir milletvekili yoktu! Orada TBMM’deki siyasi partilerin temsilcileri yoktu. Orada Türkiye’de çuvalla para kazananlar yoktu! Orada bu toprakların kaymağını yiyenler yoktu!
Orada Türkün geçmişten gelip geleceğe uzanan bütün kutsal değerlerini temsil eden cesur yürekler vardı. Orada ülkenin bütün sorunlarını sırtındaki küfeye dolduran ve buna rağmen Seyit Onbaşı gibi ilahi bir güçle dimdik ayakta kalmayı başaranlar vardı. Orada en ileri hatta düşman kurşunlarına göğsünü siper eden kahramanlar vardı... Orada bu milletin öncüleri, fedaileri vardı... Aslında tarih denilen bilim de öncülerin mücadelesinden başka bir şey değildi!