Bi’ iş için DNA’nız lazım da...
Televizyondaki kuş beyinli futbol yorumcusu, “Benim suça eğilimim yok, onun için fişlenmekten korkmam” dedi, Pasolig tartışılırken. Aynı masadaki, Pasolig sorumlusunun keyfini siz düşünün. Bugünlerde seferberlik hâli var yandaş medyada. Ak Kanal maç bileti dağıtıyor, Pasolig’inin fotoğrafını gönderene... Alo Fatih kanalı, Pasoligçileri kırmızı dipli mumla programa davet ediyor, bedava reklam yapabilsinler diye... Başka yandaş kanaldaki futbol programının sponsoru Pasolig...
Al gülüm ver gülüm dönemi ne de olsa, şimdi “Bizim Çalık”a el verme zamanı. Sizin Çalık, yine zorda çünkü... Nerede netameli bir iş varsa, gel Çalık... Sabah-atv’de de piyango ona vurmuştu, vuruş o vuruş yıllardır sırtında yük, havuzlar kurulsa da kâr etmiyor. Şimdi de Pasolig belâsı... Gerçi gönlünü alıyorlardır fazlasıyla; neticede “onların” Çalık!..
Çarşaf çarşaf ilanlar verip, 300 bini geçtik, 500 bini bulduk deseler de durum ortada. Ya bunlar, ne de olsa sıfır diye, fazladan sıfır kullanıyorlar ya Pasolig alanlarda bir “saflık” var. Düşünün parayı verip, onca eziyetle Pasolig’i almışlar ama maça gittikleri yok; ben değil, tribünler öyle söylüyor. Hemen her maçta, karşılıklı tribünlerden bağırarak sohbet mümkün. İlgi o düzeyde Pasolig’e ve maçlara.
EKMEKLER BAYAT, ONDAN...
Bunların, gönüllü/paralı borazanları, boş tribünlere mazeret üstüne mazeret üretiyorlar. Futbol kalitesi kötüymüş, küfür varmış, şiddet varmış. “Stat büfelerindeki sandviç ekmekleri bayat”a kadar geldi iş... Şiddeti önlesin diye getirildiği iddia olunan Pasolig, şiddeti önleyemiyor demek ki... Somut durum da onu gösteriyor.
Hep savlanan neydi; maçlardaki kargaşanın sorumlusu olanlar, bir avuç holigan, toplasan sayıları 3-5 bini geçmez denmiyor muydu? Hadi onlar fişlenmek istemiyor-ki hemen hepsi fişli zaten- kart almıyor diyelim; e, geçen yıllarda maça giden milyonlarca seyirci nerede peki? Niye plastik kartınız, cüzdanlarında değil onların?
Girişte düşüncesini aktardığım, kaşarlanmış gazeteci gibi düşünmüyor demek ki futbolseverler. Ya kendilerini onun kadar masum görmüyor milyonlarca insan, ya da onun gibi fişlenmeyi, düzgün vatandaşa özgü, iyi birşey sanmıyorlar. Aslında gerçeği öğrenmenin kolay bir yolu var. Önceden duyurup, 2 haftalığına Pasolig uygulamasını askıya alın, bakalım seyirci gelecek mi, gelmeyecek mi? Zararı olmaz yararı olur, hodri meydan!
DAVA AYM’DE...
Bunlar bir yana, Pasolig uygulaması hakkındaki yargı süreci devam ediyor. Taraftar Hakları Dayanışma Derneği’nin açtığı davada, Ankara 16.Tüketici Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasına karar verdi.
18 Kasım’da yapılan 4.Celse’nin Duruşma Tutanağı’na yansıyan bazı ifadeler ilginçti. Davacı Derneğin karşısında, davalılar Aktifbank ve Futbol Fedrasyonu(TFF) vardı. Davalıların itirazları, dava konusundan çok, derneğin yetkisinde yoğunlaştı. Dikkatimi çeken bazı noktaları paylaşmak istiyorum.
Hatırlanacağı gibi, kısa süre önce, Beşiktaş taraftarlarının kimlik bilgilerini ve statta oturacakları koltuk numaralarını içeren listeler sosyal medyada yayımlanmıştı. TFF sorumluluğundaki bu bilgilerin gizliliğinin ihlal edilmiş olmasını, Aktifbank cephesi; bu türden “güvenlik açıklarının” (bırakın kart yetkisinin ellerinden alınmasını) güvenliği artırmaları için vesile olarak algılanması gerektiğini vurguladılar. Yani, hayırlara vesile kıldılar.
VALLA FİŞLEMEYECEĞİZ!
İşin ilginci, yasa gereği bu bilgilerin TFF tarafından korunması gerekirken, bu işi-korkulduğu üzre- bankanın üstlenmiş olması. TFF’ye göre, “E-bilet kapsamında taraftarlardan alınan bilgiler yüksek güvenlikli, ve sadece bankaların temin edebildiği bir veri tabanında tutulmaktadır. Pasolig uygulaması, davacıların iddialarının aksine kişisel verileri korumaktadır.”
Bence TFF bu avukatını gözden geçirmeli, davacının ekmeğine yağ sürüyor bu savunma. Partneri olan banka, güvenlik açığından söz ederken; o, yüksek güvenlikten bahsediyor. Bankaların taraftar veri tabanına ulaşabildiğini ikrar ediyor.
Diyor ki TFF’nin vekili: “E-bilet uygulaması, kişisel veri temini amacını taşımamaktadır. Müsabakalara kimlerin girdiğini tespit etmeye yönelik bilgiler alınmaktadır. E-bilet kapsamında taraftarlardan talep edilen bilgiler, ad-soyad, TC no ve doğum tarihinden ibarettir. Bunun da fişlemeyle yakından uzaktan alakası yoktur.” Daha ne isteyecektiniz ki? Bir tek TC no bile yeter bu devirde fişlemeye... Fotoğraflar da elinizde, bir tek DNA’mız eksik, o da olur ilerde iş’şallah!..
PASSO SENİN, LİG BENİM...
Yine TFF avukatı Çakmak, “Biletix biletlerden hizmet bedeli alıyordu, Pasolig ise almıyor” dedikten hemen sonra şu cümleyi kuruyor: “Sadece kartların basım ve dağıtımı için cüzi bir bedel alınmaktadır.” Avukat beyin mental profili, algı ve muhakeme yeteneği, federasyon başkanını çağrıştırıyor bana. Tabii mesele kişisel değil kurumsal, yani bu savunmalar TFF’ye ait.
Şimdi sıkı durun! Aktifbank vekilinin ifadesine göre, “Passolig” 2 kısımdan oluşuyormuş. “Passo” bankaya, “Lig” ise federasyona aitmiş! Ama başvurdukları Türk Patent Enstitüsü, “Böyle ayırım olmaz!” cevabı vermiş!
Yine de sözleşme süresi sonunda, banka ve federasyon çocuğu ortadan ikiye bölüp paylaşacaklarmış. Zurnanın zırt dediği yer, bu olsa gerek.
Bu konuda daha çok şey yazacağımız anlaşılıyor. Bugün bile, yürüyen dava nedeniyle, sadece tarafların ifadelerinin bir kısmına yer verip, bakış açılarını sunmakla yetindik. Medyada yer bulamayan kesimin, yani taraftarların, yani halkın bakış açısı, bu sütunlardan sizlere ulaşmayı sürdürecek.
FAŞİSTİN SIRP’I, TÜRK’Ü OLMAZ!
Marko İvkoviç... 25 yaşındaydı... 21 Kasım gecesi, Galatasaray-Kızılyıldız basketbol maçı için geldiği İstanbul’da bıçaklanarak öldürüldü.
Christopher Loftus ve Kevin Speight gibi... Onların yaşamları da, 5 Nisan 2000’de Galatasaray-Leeds United maçı için geldikleri İstanbul’da aynı şekilde noktalanmıştı. Binlerce kilometre öteden, ölüme gelmek... Hem de hiç uğruna... Akan haberler, Marko’nun içinde bulunduğu “Delije” taraftar grubunun şiddet yanlısı eğilimleriyle beraber, Çetnik yönünün de ağır bastığını gösteriyor. Çetnik, kibarcası radikal Sırp milliyetçisi, açıkçası faşist...
Her ülkede olduğu türden. Hani, bizde de sıradan bir lig maçında birden patlayan, “Ya Allah bismillah...” sloganına sarılanlar gibi...
Hafta sonu Sırbistan Ligi’ndeki Vojvodina-Rad Beograd maçında, “İlk Türk kanını kim akıtacak?” yazan dev bir pankart açmış diğer Çetnikler. Kategorize etmek gibi olmasın ama Çetniklerin sabıka sicili hayli kabarıktır.
Faşist ideoloji, şiddeti çağrıştırır malum. Diğer yandan holiganizmle, tahin-pekmez kadar uyumludur. Birbirini tamamlar ve bir kez karışınca ayrıştırmak olası değildir.
Faşistin iyisi-kötüsü, Sırp’ı, Türk’ü, Kürt’ü olmaz! Faşizm ucuzdur, kolay edinilir. Onun için de ayrıca tehlikelidir; öldürür!