25 Kasım 2024 Pazartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bıçak kemiğe dayandı (!)-(TAMAMI)

Şahin Mengü

Şahin Mengü

Eski Yazar

A+ A-

Başbakan geçtiğimiz günlerde “Ramazan bitince Barışın miladı çok daha farklı olacak” dedi. Son günlerde de bütün televizyon kanalları aynı açıklamayı devamlı tekrar ediyorlar. Bu sert cümleler Türk siyasi hayatında ilk defa söylenmiyor, 1988 de Turgut Özal’dan bugün Tayyip Erdoğan’a kadar görev yapmış bütün Başbakanlar aynı sözleri tekrar etmişlerdi.


Tayyip Erdoğan bir askeri müdahalenin Müslümanlar için mübarek olan Ramazan ayının bitmesinden sonra yapılacağını söylemesinin de bir anlamı yoktur.Eğer bir ülkenin bütünlüğü söz konusu ise orada artık, mübarek Ramazan Ayında olunup olunmadığı düşünülmez.

Çanakkale Savaşları 19 Şubat 1915 den 9 Ocak 1916 ya kadar sürmüştür. Bu savaşların en boğaz boğazası en kanlıları 1915 yılının Temmuz ve Ağustos aylarında yaşanmıştır.1915 Ramazanı 12 Temmuz 11 Ağustos tarihleri arasında idrak edilmiştir. O tarihte de bu ülkenin fedakar evlatları Ramazan olup olmadığına bakmadan “Bedrin aslanları gibi” dövüştüler ve şehit düştüler. Onun için vatan evlatlarının şehit olmasına tepkisiz kalmak, hamisi nutuklar atmak için Ramazan bir bahane değildir.


Zaman verilerek bir askeri harekat duyulmuş bir şey değildir ama, Ramazan’dan sonra bölgede bir askeri harekat yapılacağını kabul edelim.


Bunu duyan terörist o bölgede kalır mı? Bu bir anlamda oradaki katillere kaçın ben geliyorum demek değil midir? Bu nasıl bir terörle mücadele anlayışıdır.


Asıl önemli ve tehlikeli olanı, bu açıklamadan sonra dağdaki teröristler şehirlere dağılıp, “gündüz külahlı gece silahlı” olup, bunu bir sokak çatışması haline getirirlerse bunun altından nasıl kalkılacaktır.


Hele çok yakın bir tarihte BDP sözcüleri iç harbin koşulları oluşuyor diye konuşurken, buna gerektiği gibi cevap vermeyen bir Başbakan’nın Ramazanın arkasına sığınmasının bir anlamı var mıdır?


Yargıyı ele geçirmek planı içinde yapılan 12 Eylül Anayasa Referandumu ile bölücülere, “hududu çizdik” deme şansını yarattıktan sonra, burada bir iç çatışma çıkarsa ne olacak. Türkiye olarak komşu ülkelere “insan hakları ihlalleri var, müdahale ederiz” diyebiliyorsan, Libya ile hiçbir sorunun yokken tam da aksine büyük ekonomik menfaatlerin varken, bunları bile göz ardı edip, sırf ABD, İngiltere ve Fransa istedi diye İslam kardeşliğini falan unutup, oraya yönelik askeri harekata destek veriyorsan, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında büyük Kürdistan hayaliyle yanıp tutuşanlarda sana “senin ülkende hak ihlalleri oluyor, bizde oraya müdahale ederiz” derlerse ne yapacaksın.


Bu ülke sana sıfır terör noktasında teslim edildiğinde, bu milletin alın teriyle yapılmış bütün değerlerini ona buna peşkeş çekerken, hiç olmazsa bunlardan elde edilen paraların bir kısmı ile, o bölgenin ekonomik kalkınmasına, o bölgede istihdam yaratacak yatırımlarla bölgenin en büyük sosyal sorunu olan işsizliğe bir çare bulunsaydı, terörün insan kaynağı bugün için büyük ölçüde kurutulmuş olurdu.


Ama AKP’nin dokuz yıllık iktidarı döneminde, o bölge ile ilgili en akılda kalan olay “HABUR FACİASIDIR”
Teröristler davul zurnalarla karşılanmış, çadır mahkemelerinde söylemedikleri sözler sanki söylenmiş gibi zabıtlara geçirilerek tahliye edilmişlerdir.


Habur faciasına yakın günlerde Sayın Cumhurbaşkanı “Güzel şeyler olacak” diyebilmiştir.


Herhalde o güzel şeyler gelen şehit cenazeleri olmasa gerek.


Teröristler Kuzey Irak Kürt Yönetimi bölgesinden ülkemize gelmektedir. Irak devleti bugüne kadar kendi Anayasasının kendisine yüklediği “o bölgede ki terör faaliyetlerini durdurma” sorumluluğunu yerine getirmemiştir.Bu nedenle Türkiye burada meşru müdafaa hakkını kullanmalıdır.


Parlamento 2003 ten bu tarafa hükümete defalarca hudut ötesi harekat için yetki verdi AKP İktidarı bunu bugüne kadar hiç kullanmadı.


Rahatsızlığın temelinde dokuz yıllık AKP İktidarı döneminde, bir terörle mücadele politikası, stratejisi olmamasıdır.


Bugüne kadar terörle müzakere edilmeyeceğini, terörle sadece mücadele edileceğini anlayamadılar. Terörle mücadele edilirken, Terör örgütü son mermisine kadar Devlete teslim etmeden “Barış ağzı ile konuşmak” şımarıklığı da söz konusu bile olamaz.