Biden’ın enflasyon yasası ve iklim kıyametinin dört atlısı
ABD Başkanı Biden'ın Enflasyon Azaltma Yasası'nın (Inflation Reduction Act, IRA) iş dünyası yanlısı, kömür madeni sahibi Demokrat Senatör Manchin'in desteğini alması, ABD'nin karbon emisyonlarını 2030’dan önce yarı yarıya azaltma hedefinin yerine getirileceğine dair bir iyimserlik dalgasıyla karşılandı. Açık kaynaklı bir araştırma kuruluşu olan Energy Innovation'ın politika direktörü Anand Gopal, “Bu tasarı temiz enerjiye geçişi gerçekten hızlandıracak, halihazırda güneş paneli, rüzgâr ve pillerin çoğu durumda mevcut fosil yakıtlardan daha ucuz olduğu piyasaları daha da dönüştürecek.” dedi. “Sıcaklık artışını 2 santigrat (C) derecenin altında tutmanın daha ulaşılabilir olduğu konusunda giderek daha iyimserim. 1,5 C derece bu noktada zor bir hedef.” diye devam etti.
Tarafsız bir araştırma firması olan Rhodium Group'a göre, tasarı ABD emisyonlarını, 2030 yılına kadar 2005 seviyesinin yüzde 31 ila yüzde 44 aşağısına indirecek. Energy Innovation tarafından yapılan ayrı bir analiz, gelecek on yılda yüzde 37 ile yüzde 41 arasında benzer bir azalma olacağı sonucuna ulaştı.
FOSİL LOBİSİNE TAVİZ VE KAPİTALİST SEKTÖRÜN İNSAFI
İyi ama bu azalma, gezegenimizi kurtaracak numarayı yapacak mı? Birincisi, IRA’nın Kongre'den geçmesi gerekiyor ve Manchin'e uyum sağlamak için tasarının büyük ölçüde sulandırılmasından sonra bile, hala Cumhuriyetçi bir muhalefeti aşabileceğine dair bir kesinlik yok. Tasarının mevcut hali bile aslında Manchin’e ‘sus payı’ olarak milli parklarda ve arazilerde petrol ve gaz sondajının genişletilmesine izin veriyor. Fosil yakıt lobisine bundan daha fazla taviz verilebileceği hesaba katılmalıdır.
Sonra IRA'da öne sürülen bazı somut tedbirler var. Santa Barbara'daki California Üniversitesi'nde iklim politikası uzmanı olan Leah Stokes, “Bu büyük bir dönüm noktası. Bu yasa tasarısı o kadar çok şey içeriyor ki, iklim ve temiz enerji yatırımlarında yaklaşık 370 milyar doları kapsıyor. Bu gerçekten tarihi. Genel olarak, IRA iklim kriziyle mücadele etmek için büyük bir fırsat.” diyor.
Gerçekten öyle mi? Yasa tasarısının büyük kısmı, şirketlere temiz enerji projelerine yatırım yapmaları için vergi kredileri açmanın yanı sıra yeni elektrikli araç satın almak isteyen Amerikalılar için 7.500 dolara kadar indirimden oluşuyor. Evlerin enerji tüketimini verimli hale getirmek için 9 milyar dolar, ısı pompaları ve çatı güneş enerjisi için vergi kredileri ve yeni yenilenebilir teknolojinin uygulanmasına yardımcı olmak için 27 milyar dolarlık “temiz enerji teknolojisi hızlandırıcısı” da tasarıya dahil.
60 milyar dolar daha çevresel adalet projelerine gideceği ve petrol ile gaz sondajından kaynaklanan güçlü bir sera gazı olan metan sızıntısını azaltmak için yeni bir program açıklanıyor. Bunların çoğu, iklim projelerine doğrudan kamu yatırımı değil, özel sektörü doğru şeyleri yapmaya teşvik ediyor. Dolayısıyla bu hedeflerin gerçekleşmesi, kapitalist sektörün insafına terk ediliyor.
NATO BÜTÇESİ AVRUPA’DA RUSYA’DAN 10 KAT FAZLA
ABD’nin dışında da küresel sıcaklık artışını 2030 yılına kadar 1,5 C derece ile sınırlamak gibi zaten çok mütevazı olan hedefi karşılamaya yönelik yatırımlar çok az görünüyor. Aslında durum tersi. Örneğin Avrupa'da engellenen Rus ithalatından kaynaklanan enerji kaybı tehdidi nedeniyle, AB parlamentosu gaz ve nükleeri ‘sürdürülebilir enerji’ olarak kabul etti! Ukrayna krizinden sonra evleri ısıtmak, ulaşım ve yakıt endüstrisi için gerekli enerji ihtiyacı, gezegeni kurtarma amacıyla çatıştı. İronik olan, küresel bir durgunluğun küresel fosil yakıt enerjisi talebini azaltacak ve böylece gezegen üzerindeki sera gazı etkisinin azaltılmasına katkı sunacak olmasıdır.
Diğer yandan savaşın kendisi var. Askeri sektör, küresel olarak ekonomilerde en büyük sera gazı yayan sektördür. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, geçen günlerde ittifakın Madrid zirvesinde, savaşa hazır kuvvetlerde 300 bin askere kadar, yani yaklaşık sekiz katlık genişleme olacağına söz verdi. Ve üye ülkeler de savunma harcamalarını GSYİH'nın en az yüzde 2'sine yükseltecekler. Üstelik bu “giderek bir tavan değil taban sınır olarak kabul ediliyor”. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü, Rusya'nın 2021'deki askeri harcamalarının 66 milyar dolara ulaştığını söyledi. Ancak o zaman bile, ABD yılda 801 milyar dolar ve diğer NATO üyeleri yaklaşık 363 milyar dolar harcıyordu. Londra Üniversitesi'nden SOAS'tan Dan Plesch, NATO'nun bölgede Rusya'nın ordusundan yaklaşık 10'a bir fazla harcama yapacağını belirtiyor.
İKLİM KRİZİNİN ÇÖZÜMÜ KÜRESEL KAMU PROJELERİ
Savaşın ve çok yüksek enerji fiyatlarının evlere getirdiği şey, karbon fiyatlandırmasının küresel ısınmayı kontrol etmeye cevap olmadığıdır. Gerçekte, artık karbondan geçişi hızlandırmak için fazla bir şey yapmadan dünyanın her yerindeki insanlara gerçek zorluklar yaşatan küresel bir karbon vergimiz var.
Önceki yazılarımda bu “piyasa çözümüne” karşı çıkmıştım. Bunun yerine, yenilenebilir enerji, organik tarım, toplu taşıma, kamu su sistemleri, ekolojik iyileştirme, halk sağlığı, kaliteli okullar ve şu anda karşılanmamış diğer ihtiyaçlar gibi toplumun ihtiyaç duyduğu şeylere yönlene küresel bir kamu yatırımı planına ihtiyacımız var. Ve kaynakları Kuzey'deki işe yaramaz ve zararlı üretimden Güney'i geliştirmeye, temel altyapı, sanitasyon sistemleri, devlet okulları, sağlık hizmetleri inşa etmeye kaydırarak dünyanın her yerinde kalkınmayı eşitleyebiliriz. Aynı zamanda, küresel bir plan, gereksiz veya zararlı endüstrilerin azaltılması veya kapatılması nedeniyle yerinden edilen işçilere eşdeğer işler sağlamayı hedefleyebilir. Bu sonuçların hiçbiri IRA tarafından sunulmaz.
SICAKLIK ARTIŞININ KİŞİ BAŞINA GELİRE ETKİSİ
İklim değişikliğini ve küresel ısınmayı azaltma konusunda şimdi yeniden ortaya çıkan iyimserliğe karşı diğer karşıtlık, önümüzdeki birkaç on yıl içinde küresel sıcaklıkların yükselmesinde istatistiklerde “şişman kuyruk” olarak adlandırılan risktir. Uluslararası Bitki Koruma Sözleşmesi (IPCC), en olası sonuca bakma eğilimindedir. Örneğin 2050 yılına kadar 2,5 C derecelik bir artış gibi. Bu zaten yeterince kötüdür. Ama yine de çok daha kötü olabileceğine dair makul bir olasılık bulunmaktadır. Geçen yılki IPCC raporu, atmosferik CO2'nin sanayi öncesi seviyelerden iki katına çıkması durumunda (gezegenin yarı yolda olduğu bir şey) sıcaklıkların 4,5 C derecenin üzerine çıkma ihtimalinin kabaca yüzde 18 olduğunu öne sürdü. Bu “şişman kuyruğun” etkisi ne olur?
Sadece GSYİH açısından bakıldığında, yapılan bir çalışma şunu gösteriyor: “Azaltma politikalarının yokluğunda, ortalama küresel sıcaklıkta yılda 0,04 C derecelik kalıcı bir artış, 2100 yılına kadar kişi başına düşen dünya reel GSYİH'sını yüzde 7'den fazla azaltacaktır. Öte yandan, Paris Anlaşması hedeflerine uymak, böylece sıcaklık artışını yılda 0,01 C derece ile sınırlamak, kaybı önemli ölçüde düşürerek yaklaşık yüzde 1'e çekecektir.” İklim koşullarının ülkeye özgü değişkenliği mevcut yıllık 0,04 C derecelik sıcaklık artışlarıyla orantılı olarak artarsa, tahmini kayıplar küresel olarak yüzde 13'e yükselecektir.
İKLİM KIYAMETİNİN DÖRT ATLISI
Ama bu sadece GSYİH kaybıdır. Mesele şu ki, küresel sıcaklıklar iyimser olan 1,5 C veya 2,0 C derecelik artışının üzerine ve ötesine ulaşırsa, gezegen üzerindeki etkisi kademeli değil üstel olacaktır. Cambridge'in Varoluşsal Risk Araştırmaları Merkezi’nin internet sitesinin başyazarı Dr. Luke Kemp, “İklim değişikliğinin, ılımlı ısınma seviyelerinde bile felaket olabileceğine inanmak için birçok neden var.” dedi. Ardından, bir çalışmanın “iklim kıyametinin dört atlısı” olarak adlandırdığı şey, yani (1) kıtlık ve yetersiz beslenme, (2) aşırı hava koşulları, (3) çatışma ve (4) vektör kaynaklı hastalıklar ortaya çıkacaktır. Olasılığın “şişman kuyruğu”, dünyanın tarımsal olarak en verimli bölgeleri toplu erimelere maruz kalırken, artan “ekmek sepeti arızaları” olasılığıyla birlikte küresel gıda arzı için büyük bir tehdit oluşturan yükselen sıcaklıklara yol açacaktır. Hem insanlar hem de vahşi yaşam için habitatlar değişip küçülürken, daha sıcak ve daha aşırı hava da yeni salgın hastalıklar için uygun koşullar yaratabilir.
BİREYSEL KAR SİSTEMİ ÇÖZÜMSÜZ
Bu çalışmadaki modelleme, aşırı sıcak bölgelerin (yani yıllık ortalama sıcaklığın 29 C derecenin üzerinde olması), 2070 yılına kadar iki milyar insanı kapsayabileceği sonucuna varmıştır. Bu alanlar yalnızca en yoğun nüfuslu bölgeler değil, aynı zamanda siyasi olarak en kırılgan nüfusa sahip bölgelerdir. Çalışmanın Çin’in Nanjing Üniversitesi'nden ortak yazarı Chi Xu, “Yıllık ortalama 29 C derecelik sıcaklıklar şu anda Sahra ve Körfez Kıyısında yaklaşık 30 milyon insanı etkiliyor.” dedi. Chi, “2070 yılına kadar, bu sıcaklıklar ve sosyal ve politik sonuçlar, iki nükleer gücü ve en tehlikeli patojenleri barındıran yedi maksimum muhafaza laboratuvarını doğrudan etkileyecek. Felaket doğuracak zincirleme etkiler için ciddi bir potansiyel var.” uyarısı yaptı.
Biden’ın enflasyon yasası, tam olarak uygulanırsa, ABD'de salınım azaltımına yönelik bazı küçük adımlar atabilir (ve dediğim gibi, bu konuda da ciddi şüpheler var). Ancak küresel planda bakıldığında, küresel ısınmanın Paris hedefinde durdurulabileceğine dair çok az işaret var. Hükümetler enerji ihtiyacını makul fiyatlarla uzlaştırmak ve emisyonları azaltmak için mücadele ederken (büyük bir küresel çöküş bir süreliğine çelişkiyi çözmedikçe), küresel sıcaklıkların 2 derecelik bir artışın ve ötesine yükselmesi daha olasıdır. İklim kıyametinin dört atlısı ufuktadır.