Bilelim: Ambargo delinirken ABD susmuştu
“Sarraf dosyası”na devam edelim.
“Dava” yerine “dosya” diyoruz.
Çünkü, Sarraf “itirafçı tanık” oldu.
“Dava”, Halkbank’tan Hakan Atilla’nın üzerine kaldı.
***
İddianameden başlayalım.
Bakıyoruz: Rıza Sarraf 2010’dan itibaren ABD’nin takibinde.
Her ne yapıyorsa ABD biliyormuş.
Çünkü: İddianamedeki suçlamalar 2010-2015 yıllarına ait.
Bir başka iddia: CIA’nın Sarraf’ı izlemesi 2007’ye kadar uzanıyor.
Birinci tespit bu.
***
İkinci tespit. Sarraf’ın faaliyetlerini takip ettiklerine göre...
ABD bir şey daha biliyordu: Türkiye “ABD ambargosu”nu deliyordu.
***
Soralım: Bu “bilgi”ye rağmen ABD ne yaptı?
“Cevap”tan önce bir parantez açalım.
Bir soru daha soralım: 2010’da, 2011’de, 2012’de Türkiye’yi kim yönetiyordu?
Cevap: Malum.
Madem: Tayyip Erdoğan’ın yönettiği Türkiye “ambargoyu deliyordu”.
ABD’yi yönetenler buna karşı ne yaptılar?
***
Sorular anlamlı.
Onlara göre, Erdoğan her şeyden haberliydi.
Hatta onayı vardı.
***
“Başkan” düzeyinde bir cevap.
Ama: Sorular gibi cevap da anlamlı.
Tarih: 30 Ocak 2012.
Time dergisi: Politikada ABD’nin iki büyüğünden biri.
Kapak konusu: Obama’s World (Obama’nın dünyası).
İmza: Fareed Zakaria’ya.
Dönemin ABD Başkanıyla uzun bir görüşme yapmış.
***
Sormuş: “Diplomatik duruşunuz soğuk ve mesafeli olduğu için ve başka liderlerle kaynaşmadığınız gerekçesiyle eleştiriliyorsunuz.”
“Dostluk kurduğunuz yabancı liderler var mı?”
Barack Obama, bir çırpıda 5 isim sayıyor.
Almanya Başbakanı Angela Merkel.
İngiltere Başbakanı David Cameron.
Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan.
Hindistan Başbakanı Manmohan Singh.
Güney Kore lideri Lee Myung-bak.
***
Hangi ülkeler yok listede?
ABD’nin en yakın müttefikleri: İsrail, Fransa, Kanada, Japonya, Suudi Arabistan...
***
Erdoğan’ın ise iki sıfatı var:
Obama’nın 5 “best friend”i arasında.
Ve telefonla en çok görüştüğü isim.
Zaten Obama’nın Erdoğan Türkiye’sine “muhabbeti” eskiydi.
Başkanlık koltuğuna oturmuş... İlk resmi ziyareti için Türkiye’yi seçmişti.
***
Oysa, Erdoğan kimdi?
Bir: Onlara göre, “ABD’nin İran ambargosunu deldiren” lider.
İki: Psikolojik bir detay... ABD devletinin en sevgilisi İsrail’e güya “ayar veren” isim.
Şu meşhur “one minute” olayını kastediyorum (30 Ocak 2009).
***
ABD’nin “Erdoğan hikayesi”ne devam edelim...
Çok değil 16 ay sonrası.
Tarih: 16 Mayıs 2013.
Obama, “best friend”ini Beyaz Saray’da ağırladı.
Heyette MİT Müsteşarı da var.
Öğrendik ki: ABD Başkanı, Hakan Fidan’ı adeta azarlamış.
Sonuç: En gergin... En soğuk görüşme. Bir tür yol ayrımı...
***
O günü...
Bugün New York’taki davayı...
Irak ve Suriye’de karşı karşıya gelmeyi...
Açıklayan anahtar burada.
Bir şeyler değişmişti.
Değişenler: Obama ve Erdoğan’ın kişilikleri değildi elbette.
Washington için sıkıntı yaratan gelişme: Suriye’de başlamıştı.
***
Biraz açalım. 2013 baharı...
Suriye’deki manzara şudur.
AKP, ABD politikalarının peşinden sürüklenmekte.
Beşar Esad yönetimi zayıflatılmış....
Etnik ve mezhebi temelde... Ülke parsellenmeye başlamış.
***
Bir tarafta IŞİD... Diğer radikal gruplar...
En önemlisi de PKK/PYD.
AKP gecikerek de olsa farketti ki: PKK, Suriye’nin kuzeyinde üç kanton birden kurmuş.
***
Ankara devlet aklının tespiti: Bu bir Amerikan projesiydi.
Kantonlar birleştirilecek... Akdeniz’e uzatılacaktı.
Asıl hedef netleşmişti.
Görünüşte “Büyük Kürdistan”.
Gerçekte İkinci İsrail kurulmak isteniyordu.
***
İşte bu yüzden.... AKP iktidarı direnç göstermeye başladı ABD’ye.
Yalpaladı... Gel gitler yaşadı...
Fakat: Sonuçta bölgesel ittifaka yöneldi.
***
ABD için siyasi sonuç: Erdoğan tercihli kategoride değildi artık.
Hatta: Gözden çıkarılmıştı.
Washington “Erdoğan’sız AKP” projesine geçti.
***
Sonrasını biliyoruz.
17-25 Aralık (2013) hamlesi...
15 Temmuz (2016) darbesi...
Yaygın... Sarsıcı terör eylemleri..
Hepsi: Türkiye, ABD politikalarından sapmaya başladığı içindi.
***
Sonuçlar:
Bir: Evet, ortada bir ambargo kararı var.
Fakat bu, BM’ye değil ABD’ye ait.
***
İki: Yine evet...Türkiye ABD ambargosunu deldi.
Yasal olarak uymak zorunda değildi çünkü.
Milli çıkarlarımız böyle gerektiriyordu.
***
Üç: Evet... Daha en başından ABD her şeyin farkındaydı.
Zaten, Türkiye’yi yönetenler de ABD makamlarına söylemişti.
Halkbank kanalı birlikte seçilmişti.
Gözetim altında olsun diye.
***
Dört: Evet... ABD bilmesine rağmen fazla sorun etmedi.
Çünkü: Türkiye’ye ihtiyacı vardı.
Tayyip Erdoğan’dan da fazlasıyla memnundu.
Fakat: Türkiye, ABD politikalarına direnç göstermeye başlayınca...
Washington ambargoyu masanın üzerine koydu.
***
Beş: Evet... Daha ilk günlerde yazdık...
Süreçte bir de rüşvet çarkı dönmüş....
Ama ABD yasalarının alanına girmez bu.
Bizim iç meselemizdir.
Siyaseten de... Hukuken de gereği yapılır.
***
Altı: New York’taki davanın hedefi Türkiye’dir.
“Yargılanan yolsuzluktur... Hedef de sadece Erdoğan’dır. Bizi ilgilendirmez” diyenlere...
ABD, emperyal bir devlettir.
Salt “hukuk” diye bir meselesi olmaz.
Amacı: Dava üzerinden siyasi ve ekonomik kriz çıkarmak..
Erdoğan’lı ya da Erdoğan’sız... Ankara’yı kendi politikasına mecbur etmek istiyor.
Türkiye’nin devlet aklı, millet bilinci buna direnir.
Birileri “evet” diyorsa... Siyaseten bedelini öder.