09 Ocak 2025 Perşembe
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bilgi eksikliği mi gaf mı? -(TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

Başbakan Erdoğan Konya’daki konuşmasında “Kuvvetler ayrılığı engel olarak karşımıza dikiliyor” dedi. Sonra bazı konularda bürokratik oligarşi ve yargıyı aşamadıklarını söyleyerek kuvvetler ayrılığı ilkesine ilk kez açıktan karşı çıktı.

Oysa 89 yıllık Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi bu kuvvetler ayrılığı ilkesine dayanıyordu.

Hayret etmemek olası değil.

Sayın Erdoğan’ın 17. ve 18. yüzyılın düşünürlerinden biri olan Montesqieu’yü okumamış olması, “kuvvetler ayrılığı” hakkında bilgi sahibi olmaması olağan sayılabilir. Ama sandıktan çıkmış ve o “kuvvetler ayrılığı” ilkesini korumaya yemin ederek benimsemiş bir siyaset adamının, federatif sistem ile kuvvetler ayrılığı ilkesini hiç değilse danışmanlarına görev olarak vermesi gerekmez miydi? Ne mene şeydir bu “Kuvvetler ayrılığı” diye soramaz mıydı?

Kuvvetler ayrılığı nedir?

Aristokratik liberalizmin ünlü temsilcisi ve 1789 ihtilalinin hazırlayıcılarından biri olan ve tam ismi Charles Luis De Secondant Cont Montesqieu olan bu düşünür Fransız ihtilalinden tam 100 yıl önce 1689’da Bordeaux’da doğmuş bir aristokrattı.

Montesqieu kuvvetler ayrılığı ilkesini neden ortaya atmıştı? Montesqieu diyor ki:

“ Zorbalık, kendini her şeyin sahibi sanan bir kişinin yasalara uymadan keyfi yönetimidir. Zorbalığın temel ilkesi korkudur. Bu korku cesareti kıran ve girişimi engelleyen bir korku olup, şan ve şerefe yönelirse isyanlara sebep olabilir. Bozulan her krallık ister istemez zorbalığa yönelir. Zorba yönetimlerde tartışmasız, özürsüz ve mutlak bir itaat zorunluluğu vardır. Buradaki mutlak itaat bireylerin bilgisizliğinden doğmuştur. “

Bu demektir ki bir ülkede bireylerin hak ve özgürlüğünü korumak ancak kuvvetler ayrılığı ilkesine uyularak sağlanabilir. Yasama, yürütme ve yargı gücü bir elde toplanmışsa ve yargı bağımsızlığına uyulamamışsa orada siyasi özgürlükler vardır denilemez.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk “kuvvetler ayrılığı ilkesini” boşuna koymamıştır. 29 Ekim 1923 yılı TBMM’de Cumhuriyet’in ilan edildiği gündür ve o günden bugüne Türk Ulusu “kuvvetler ayrılığı” ilkesine eklediği üniter yapı ile 89 yıldır yaşıyor.

Nitekim o akşam Atatürk yaverini çağırarak kendisine şöyle demiş:

“- Grand üniformamı bir askıya asın ve dolaba kaldırın. Artık ben devlet adamı ve siyasetçiyim.”

İşte Gazi’nin işaret ettiği savaş meydanlarından gelen muzaffer komutanların siyaseti vesayet altına alma düşüncelerini ortadan kaldıran bu kararlılıktı. Zoru kullanarak değil, örnek olarak...

İleri demokrasilerin kiminde federatif sistem kiminde çoğunluğun iradesine dayanan parlamenter sistem ve kuvvetler ayrılığı ilkesi halkın iradesine dayanan en önemli bir denetim yoludur. Yargı bağımsız ve siyasetin dışında olacak başbakan ve bakanlardan oluşan yürütme gücüyle Senato ve meclisin yetkisinde bulunan yasama gücü ve yargıçlara tanınan yargılama yetkisi birbirlerinden mutlaka ayrılacak. Montesqieu’ye göre bu güçlerden her biri kendi yetki sahası içinde ve kendi kurumlarının aracılığıyla görevini yerine getirecektir.

Belki de korkunun telaşından

Şimdi Sayın Başbakan engel olarak kabul ettiği ilkeleri ortadan kaldırmak istiyorsa bunun adı devlet sisteminin çökmesi ve zorbalığın, baskıcılığın, yasa tanımazlığın ve ben yaptım oldu zihniyetinin bir işareti sayılamaz mı?

Tarih boyunca hem dünyada, hem bizim ülkemizde tek adamın buyruklarıyla yaşamak sakıncaların en korkuncudur. Denetimi olmayan bir sistem içinde yaşamak hele bu yüzyılda demokrasi değil, korku ve baskı rejimidir. Korku ve baskının olduğu yerde iktidar sahipleri de korkunun ta içindedirler. Acaba o nedenle mi Sayın Cumhurbaşkanı Çankaya duvarlarını zırhla çevirdi. Başbakan o nedenle mi 35 donanımlı korumayla, zırhlı araçlara itibar etmekte?.

Onbaşıyken Adolf Hitler belki daha korkusuzdu. Führer olunca hem dünyayı kana buladı hem kendi hazin sonunu hazırladı. Salazar öyle, Mussoloni öyle. Küba’da Batista, Filipinler’de Marcos öyleydi. Dikta rejimleriyle ve kendi halklarını korkutarak ayakta kalıyorlardı.

Ya koca Kanuni’nin dizilere konu olan o rüyalarındaki “ölüm korkusu!” O yüce hakanın yaşamını zehir etmiyor muydu?

İşte o korku koca Osmanlı’nın çöküşünü başlattı..

Tek adamlık hevesi, belki de korkunun telaşından ileri geliyor.

Ne dersiniz?