Bilinç bozunumuyla umulan ne?
Erzurum ve Sivas kongreleri sonrasında, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Temsil Heyeti Reisi olarak 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelen Mustafa Kemal, Meclis-i Mebusan’ın Ankara’da açılmasını istiyordu. Onun düşüncesine göre Ankara; coğrafyanın yanı sıra toplumsal, tarihsel, iktisadî ve yönetsel bakımdan olduğu kadar, iletişim bakımından da tam bağımsızlık savaşı için en elverişli ve güvenli konumdaydı, öyleyse meclisin omurgasını Temsil Heyeti ve programı oluşturmalıydı. Ne ki tam bağımsızlık kavramını henüz anlamaktan uzak liderlerinin etkisinde, açık ya da gizli mandacılık güden kimi İTC grupları, Meclis’in İstanbul’da açılmasını çoğunluğa kabul ettirmeyi başardılar.
Gerçek şu ki Mustafa Kemal, “o günlerde, yani Ankara’ya ayak bastığı 27 Aralık 1919 ile Ankara’da Büyük Millet Meclisi hükümetinin kurulduğu, yani bir Anadolu devletinin doğduğu 23 Nisan 1920 arasında, hayatının en mihnetli, fakat o nispette şahsiyet yoğurucu ve geleceğe hazırlayıcı”, buhranlı günlerindedir (Tek Adam, II. c.,s. 234)
İTTİHATÇILAR İSTANBUL’DA CAYDILAR
Nitekim Sabahattin Selek, Meclis-i Mebusan’ın 12 Ocak 1920’de İstanbul’da açılışıyla birlikte gelişen olaylar üzerine Mustafa Kemal’in Nutuk’ta anlattıklarını şöyle değerlendiriyor:
“Meclis ilk iş olarak başkanlık divanını seçmişti. Fakat mutabık kalındığı halde, milletvekilleri, Meclis Başkanlığına Mustafa Kemal Paşa’yı değil, bir başkasını seçmişlerdi (Yine mutabakat uyarınca Müdafaa-i Hukuk Grubu oluşturmak gerekirken, Felâh-ı Vatan grubu kurulmuştu) Mustafa Kemal Paşa, sözlerinde durmadıkları için meclis üyelerine son derece kızmıştı(Millî Mücadele, I. c., s. 583).
Mustafa Kemal; Ulusal Ant / Misak-ı Millî programı doğrultusunda, Meclis ve Başkanlık için “her görüştüğü kişi ya da kişiler”, kendisiyle düşünce ve görüş birliği yapmışken” İstanbul’da niye cayıp tavır değiştirdikleri sorusunu da elbette apaçık yanıtlar.
İTTİHATÇILARIN BATI’YI ÜRKÜTME KAYGISI
İttihatçı liderlerle sürekli bağı olan ve onların istekleri doğrultusunda kendisinin yanında görünen çoğu mebusun başkanlık ve grup kurma konusunda kendisine doğruyu söyleyip Karakol’da ve Meclis’te şaşmalarını Mustafa Kemal ağır suçlamalarla eleştirir:
“Baylar, çünkü bu grubu kurmayı vicdan borcu, ulus borcu bilmek durum ve yeteneğinde bulunan kişiler inansız idiler. Korkak idiler; çünkü ulusal örgütten olmayı tehlikeli görüyorlardı. Bilgisiz idiler; çünkü tek kurtuluş dayanağının ulus olduğunu ve olacağını kavrayamıyorlardı. Padişaha dalkavukluk ederek, yabancılara hoş görünerek, yumuşak ve nazik davranarak, kurtuluşun büyük ülkelerin (eliyle) gerçekleştirilebileceğine inanma bönlüğünü gösteriyorlardı.” (Söylev, I. c., s. 261 - 262)
İTTİHATÇILARIN ÖNGÖRÜSÜZLÜĞÜ
Mustafa Kemal, kendisiyle sürekli iletişim içinde olmaları gereken kişileri uyarması için, İstanbul’un 16 Mart 1920’de resmen işgali öncesinde,“12 Mart 1920’de gizli yollarla Ankara’dan tel çekerek Rauf Bey’e haber vermişti.” Bu bilgi ve uyarı, Mustafa Kemal’in önsezisini ve öngörüşünü göstermekle kalmıyor, başından beri haklılığını –gerçek şu ki, Talat Paşa etkisindeki İttihatçıların basiretsizliğini– doğruluyordu:“13 Mart gecesi telgraf Kara Vasıf Bey’in Şişli Osmanbey’deki evinde, ikisinin yanı sıra Bekir Sami ve Yunus Nadi beylerin de bulunduğu buluşmada okunan ve önemsiz görülen telgrafta, ‘sürat ve emniyetle Anadolu’ya geçiş için tertibat alınması’ bildiriliyordu.” (Tek Adam, II. c., s. 236)
Talat Paşa’nın Mustafa Kemal’le mektuplaşmasının özünde yer alan eğilim, onun itirazına yol açmaksızın, İngilizlerle görüşmeleri doğrultusunda Meclis’i İstanbul’da açmak, Mustafa Kemal’in doğrudan etkisini, denetme ve yönetme şansını zayıflatmak, kendi saygınlığını artırmaktır.
HUKUK VE MEŞRUİYET YOLCUSU
16 Mart 1920’de Meclis-i Mebusan’ın, işgal kuvvetlerince teslim alınıp Malta’ya sürülmesi, İttihatçı liderlerinin kendi çevresindeki mebusları tümüyle yanlış yönlendirmelerinin yol açtığı önlemsiz yakalanışın sonucudur. Bu yanlışlar, rüzgâra yeniden Mustafa Kemal’in yön vereceği bir durum yaratır: Meclis-i Mebusan’ın ele geçirilemeyen üyelerinin Ankara’ya gelişleri sağlanarak sürgüne gönderilenlerin yerine yeni mebusların seçimi için ivedi işe koyulup BMM Ankara’ya taşınacaktır (Tek Adam, II. c.,s. 238).
Entrikalar ve ayak oyunları yerine açıklığı ve demokratik temsili temel alan Mustafa Kemal, BMM ile birlikte “Hukuk ve Meşruiyet Yolcusu” olarak güçlü ve güvenli konumunu pekiştirecek, İttihatçı liderlerin etkisini gitgide azaltırken, yönetim ve denetimde kurucu olarak da en etkili önder niteliğine yükselecektir.
Bana sorduğu soruyu şimdi ben açıkça ve yekten kendisine yöneltiyorum: Sn Feyziye Özberk yıllarca önce tartışılmış, tarihte yerini almış konuları yeniden ve çarpıtarak gündeme getirmekten, Cumhuriyet’in tura yüzünü Talât Paşa’ya ve özünde onun İttihatçı takımına bahşedip sağlanacak bilinç bozunumuyla ne umuyor?
Kaynaklar
Tek Adam, Şevket Süreyya Aydemir, 2. cilt, Remzi K. Y., 1966;Söylev / Nutuk, I. c., s. 261 - 262, TDK, 1966;Anadolu İhtilali, Sabahattin Selek, Örgün Y., 1981; Millî Mücadele, S. Selek, I. c., s. 583, Örgün Y., 1982;Talat Paşa, Tevfik Çavdar, İmge Kitabevi Y., Temmuz 2001; İttihat ve Terakki, Tarık Zafer Tunaya, İletişim Y., 2000; Mustafa Kemal - İttihat Terakki ve Bolşevizm, Emel Akal, TÜSTAV Y., Mayıs 2002...