Bir AKP analizi
Haziran seçimleri yaklaşırken muktedirin AKP için 400 milletvekili istediği bu ortamda bu partiyi mercek altına almak ve yurt sever yazarların korkusuzca dile getirdiği bazı gerçeklere, Avrupa solunda ki gelişmelerin ışığında, yeniden değinmekte yarar var. AKP bir siyaset yalanı ve seçmenin büyük aldanışıdır. Yapmaya, yenilerini kurmaya değil devletin ekonomik varlığını yok etmeye, halkı değil bir azınlığı zengin etmeye soyunmuştur. Büyük bedeller ödenerek kurulmuş Türkiye Cumhuriyetinin demokratik yapısı kör bir inatla, devlet adamlığı ve nitelikleri çok tartışılan birisi için değiştirilmek, giderek ülkenin bütünlüğünü tehlikeye atmak istenmektedir.
AKP SEÇMEN AYMAZLIĞININ ESERİDİR
AKP’nin iktidar olduğu 2002 yılından bu yana bu partinin ülkeye verdiği zararlar saymakla bitmez. Önce demokratik yapının temelleri çökertildi. Kuvvetler ayrılığı yok edildi, Demokrasinin olmazsa olmazı özgür basın, özerk üniversite, bağımsız yargı, özgür sendikacılık eritildi. Toplumun bireyleri bir korku tünelinde, kurulmak istenen polis devletinin baskısı altında yaşamaya zorlandı. Devletin ekonomik zenginlikleri bir siyasal oligarşinin yandaşlarını zengin etmek için peşkeş çekildi. Milyoner sayısında müthiş bir artış yaşandı ve türbanlı hanımların pahalı arabalar kullanma dönemi başladı. İnsanların özel hayatına, din siyasetin aracı olarak kullanılarak mahalle baskıları yaratıldı, eğitimden giyim-kuşama kadar toplumun değerleri alt-üst edildi. 12 yılda dış borç 129.7 milyar dolardan 396.8 milyar dolara, iç borç 149.9 milyar TL den 426.6 milyar TL ye fırladı. Özelleştirmeler ve borçlanmalarla AKP 322.1 milyar dolar sağladı ama üniversite mezunlarının bile aralarında olduğu işsizler ordusu 6 milyona yaklaştı. Yanlış söylemler ve politikalar dolara zirve yaptırdı ve ülke ekonomisi ve işverenler büyük kayıp yaşadı. Bütün bu olumsuzluklardan yandaşlar büyük vurgun vurdu ve çoğu geçim sıkıntısı çeken AKP seçmeninin payına da yarım ton kömür, makarna ve bir şişe yağ düştü. Sağlık hizmetleri müthiş pahalı oldu ve özel sektörün insafına terkedildi. AKP’nin siyaset anlayışında yolsuzluk mübah sayıldı ve siyasetin rantını elde edemeyenlerin enayi sayıldığı bir ortama girildi. Her şeyi yanlış yapan AKP’nin doğru yaptığı bir şeyi bulmak olanaksızlaştı.
AVRUPA SOLU AYAĞA KALKIYOR
Türkiye’ye benzer durumda ki Avrupa’nın siyasetine egemen olan, siyasal yolsuzluklar içinde yüzen hırsız bir azınlığın bu tutumuna karşı yoksul halk ayaklanmaya başladı. Önce Yunanistan’da SYRİZA (Radikal Sol Koalisyon) iktidar oldu arkasından İspanya’da PODEMOS (yapabiliriz) hareketi büyük halk kitlelerini etrafına topladı ve 2016 seçimlerinde iktidar olmaya hazırlanıyor. Bu iki ülkede siyaset yapma siyasilerden alınarak örgütlü halkın siyaset yapması biçimine dönüştürüldü. Gençler, kadın hakları savunucuları, işsizler, emekliler, ücretsiz sağlık hizmeti isteyenler, sanatçılar, işçi sendikaları siyasetin ekseni konumuna getirildi. Toplumun örgütlü kesimi koalisyonu kuruldu ve örgütler sol hareketin politikalarını belirlemeye başladı. Solun şahlanışı Avrupa’nın hırsız oligarklarının, yolsuzluk denizinde yüzen siyasilerin yüreğine düşürdüğü korku Avrupa’nın tüm ülkelerine yayılmaya başladı. Eminim AKP yöneticileri de bu oluşumdan son derece rahatsız ve tedirgindirler.
AH CHP VAH CHP
Avrupa’da yaşanan tüm olumsuzluklar fazlası ile Türkiye’de var ama ne CHP ne de Vatan Part’si bu olumsuzluklardan yararlanıp ezilen halkı ve onların var olan örgütlerini siyasetin ekseni yapamıyorlar. Parti politikalarını ve kadrolarını dar bir kadro belirliyor. Kafası karışık, perişan CHP, Vatan Partisi’nin önerilerini dikkate alıp bir koalisyon yaratarak Türk soluna can suyu vermeyi hiç düşünmüyor. Bu bağnazlık, bu bencillik ülkenin geleceğini karartacaktır. Ezilen halkına bunca olumsuzluk içinde hiç bir şey sunamayan CHP Avrupa solundan ders almak zorundadır.