22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bir başka olasılık

Seyyit Nezir

Seyyit Nezir

Eski Yazar

A+ A-

F. Russell Bichowsky, özellikle 2. Dünya Savaşı sonrasında bilimsel araştırma yatırımlarının yöntemlerine, bilimsel veri ve buluşların metalaşmasına dikkat çekmişti (J. D. Bernal, Tarihte Bilim, 2. Cilt, s. 467, Evrensel Y., 2008). Elbette Marx, daha Grundrisse ve Kapital’de Babage’ı eleştirirken, üretim araçları tasarımının insana teknolojiyle biçim verme niyetlerini açığa vurmuştu. Gelinen noktada bilim; hem kuramsal niteliğiyle hem de bilgi ve araçlara yansıma gücüyle sermayenin mülkiyetine girmiştir: Dijital teknoloji ve iletişim araçları, tam da bu gelişmeyi yönlendirme amacıyla kurgulanmış, küresel oligarşiye her türlü olgu ve ilişkiyi her an denetleme olanağı vermiştir. İnsanlığın büyük çoğunluğu kendini bu denetime teslim etmişse de, çok küçük ama etkili bir azınlık, direnmeyi sürdürmektedir. Başka deyişle, günümüzde bilim ve teknolojiyi oligarşinin sürekli kâr ve egemenlik güdüsü için araç olarak kullanmasına karşı etkili direnç odakları var.

BİLİMİN ARKA YÜZÜNE SANAT IŞIĞI

Tarih boyunca bilimin sevimli yüzünde her zaman hakikati keşfetme ve toplumsal yarar tutkusu, arka yüzünde sınıfsal ve muktedir çıkarlar söz konusu olmuştur. Küresel oligarşi, kitlelere dönük açıklamalarında ikna için bilimi promosyon olarak kullanmakta; bilim adına işlediği suçlara yönelik tepkiler karşısında dara düşünce bilimin tek hakikat olduğu gerçeğine sığınarak tepkileri hurafeyle suçlayan propagandaya ağırlık vermekte, bu yönde propaganda gönüllüleri bulabilmektedir. Gerçek şu ki, insanlığın demokratik kültür birikimini postmodernizmin köpüklerinde tüketerek dijital donanımlı Yeni Ortaçağ’ın önünü açan oligarşi, saniyede milyonlarca hurafe ve safsatayı pompalayarak kendi propagandası dışında hiçbir yönelime şans tanımamaktadır.

Postmodern felsefeye göre, bilim ve sanatlar da, tüm nesneler gibi, ânı yaşarken tüketilmek için vardır; kalıcı, mutlak ve zorunlu bilimsel ilke yoktur, her şey rastlantısal ve geçicidir, evren zaten sürekli bozunum içindedir. Her an bir göktaşıyla dünyanın ve yaşamın bozulması gündemdeyken insanlığın bugünkü durumunu yansıtarak geleceğini sanatla kurgulamaya yönelmek abesle iştigaldir.

Nitekim Brecht’in Galileo’da yaptığı gibi, bilimin iki yüzünü yaşamdan ayrıntılarla sergilemekle yükümlü olmak gereken sanat, hakikatlerden elini eteğini çekmeye, bilimin sınıfsal yorum ve kullanımlarını gizlemeye yönelmiştir. Gerçi Ziya Paşa’nın dediği gibi, gökte yıldız sayarken kanalizasyon çukuruna düşmek de var; ne ki insanlığın geleceği karşısında omuz silkmek, ne bilime ne de sanata yakışır. Milyonlarca insan güneşin dünya çevresinde dönüşünü çıplak gözle görüyorken tek bir insanın bu görünüşe kafa tutarak tersini savunması yeryüzünün belki en büyük yalnızlığıdır; ne ki bu cesaret ve dirençteki güç karşısında kilisenin ve cahil yığınların devasa gücü, tek vuruşla dağılacak olan pastan ibaretti.

KÜRESEL KOMPLONUN TELLALLARI

Önüne “bilimsel” sıfatı getirince her türlü raporun bilimsellik kazandığını sanan kimi ham salak basın çevrelerine uyarı, en çok güvendikleri kurumdan geldi: Araştırmaların sonuçları henüz kesinleşmemişken aşı çılgınlığının almış başını gidiyor oluşu karşısında toplanarak verileri değerlendiren FAD’nin karar kurulundaki oylamada 18 üyeden 16'sı üçüncü dozun geniş çaplı kullanımını reddetti. Vardığı her sonuçtan kuşku duyarak deney sonrasında önüne çıkan her olasılığı değerlendirmek zorunda olan bilimi aşı konusunda softalığa kışkırtanlara karşı oligarşinin en tepedeki sağlık kurumu bile güvenirliği büsbütün yitirme kaygısıyla frene basmak gereği duyuyorsa, iş, çığrından çıkmanın eşiğinde demektir.

Son haberlere göre, “Medyanın tüm dünyada teknolojik dayanağını oluşturan ve Big Tech olarak anılan Amazon, Apple, Google, Microsoft ve Facebook, ABD’nin İkiz Kuleler saldırısından beri yürüttüğü sözde ‘Terörle Küresel Savaş’ sırasında 44 milyar dolar kazandı. Big Tech, savaşı destekleyen ABD devlet kurumlarına araçlar sağlamakla suçlanıyor”. Bu yüzden, “Dünya çapında milyonlarca insan, Big Tech’in CEO'larını savaş destekçisi sözleşmeleri durdurmaya çağırma hazırlığında...” Raporu hazırlayan savaş karşıtları, 44 milyar dolarlık toplamın halklara yardım ve tazminat olarak ödenmesini isteyen bir mesajı imzaya açıyor... Rapor, kimi yorumlarıyla, ayrıca, “insanlık şimdi de küresel salgın komplosuyla mı karşı karşıya?” sorusunu düşündürüyor.

ÇİN’İN TUTUMU

Çok taze bir haber de ABD Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ve uygulaması kapsamındaki bir başka raporda yer alıyor: Teknolojik veri ve sonuçlara daha doğrudan ulaşma amacıyla kendi özel şirketleriyle işbirliği çerçevesinde ABD şirketlerinin laboratuvar çalışmalarına ülke içinde olanak tanıyan Çin’de, hibeleriyle bu şirketleri destekleyen NIH’in (Nasyonal Araştırma Enstitüleri) yarasa koronavirüsü üzerindeki fare platformlarıyla kimerik yeni yarasa koronavirüslerinin yaratılması ve kullanılması sırasında pandemiyi ateşlemesi olasılığı gündemde... Raporda şöyle deniyor: Kongre, pandeminin kökenlerine ilişkin tam ve kapsamlı bir soruşturmanın parçası olarak ABD hükümetinin bu tür riskli araştırmaları finanse etmesine ilişkin bir soruşturma başlatmalıdır. ABD Bilme Hakkı; bilimde şeffaflığın, gelecekteki pandemilerin önlenmesi de dahil olmak üzere halk sağlığının korunması için gerekli olduğuna inanmaktadır.

Ve bir de soru: Geçtiğimiz aylarda Çin Komünist Partisi’nin kamu işletmeciliğine daha da ağırlık vermeye ve şirketler üzerinde kamusal denetimi artırıcı uygulamalara yönelişi ne anlama geliyor?