Bir Çizgi Roman Efsanesinin Doğuşu: Sandman 1 - Prelüdler & Noktrünler
“Neil Gaiman hikâyelerle dolu bir hazine sandığı ve elini hangi işe atsa biz kârlı çıkıyoruz.” - Stephen King
1. Neil Gaiman ve Yazın Dünyasına Dair:
Neil Gaiman, 1960’ta Londra’da doğdu. Fantazyanın yanı sıra, bilimkurgu, büyülü gerçekçilik, korku-gerilim, masal, mitoloji gibi düşsel edebiyat türlerine ağırlık verdi ve birbirinden değerli eserlere imza attı. Gaiman’ın yazdığı yazın türleri de bir hayli geniş. Kısa öykü, novella, roman, şiir, deneme ve makale gibi türlere ek olarak, ününün büyük bir kısmını borçlu olduğu çizgi romanı da anmak gerek. Bunlar haricinde film ve dizi senaryoları da kaleme alan Gaiman, ayrıca bir de opera yazdı. Gaiman, günümüzde Amerika’da yaşıyor ve oldukça üretken bir şekilde farklı dallarda eser yayımlamaya devam ediyor.
2. Eserleri Hakkında Kısaca:
“Hayır. Hiç de bile. Maddeden ve parçacıklardan oluşmadığı için rüyaların gerçek olmadığını sanıyorsun. Rüyalar gerçektir. Malzemeleri bakış açıları, imgeler, kelime oyunları ve kaybedilen umutlardır ama…” (sayfa 148)
Amerikan Tanrıları, Yokyer, Mezarlık Kitabı, Yolun Sonundaki Okyanus, Coraline, İskandinav Mitolojisi gibi birçok farklı eseriyle adını tüm dünyaya duyurdu. Başta Hugo ve Nebula ödülleri Newbery ve Carnegie madalyaları da olmak üzere birçok ödülün sahibi olan Neil Gaiman, yazdığı her alanda başarısını tescilleyen ve okurlar nezdinde oldukça sevilen önemli bir yazar. Düz yazıdan daha farklı bir klasmanda yer alan çizgi roman dünyası ve okurları da şüphesiz ki Gaiman’a çok şey borçlu. Günaha Son Çağrı, Siyah Orkide, Partilerde Kızlarla Nasıl Konuşulur, Cinayet Sırları, 1602 gibi birbirinden farklı ve değerli eserlere imza atan Gaiman’ın çizgi roman alanındaki en büyük başarısı elbette ki Sandman serisidir.
3. Sandman'in Ortaya Çıkış Öyküsü:
“Şunu öğrendim: Hayatta her şeyi bilmek mümkün. Öğrenmek istediğiniz şey orada bir yerde hep. Bulmanız gerekiyor sadece.” -John Constantine, (sayfa 88)
Yıl 1987, henüz çiçeği burnunda genç bir çizgi roman yazarı olan Neil Gaiman, kısa hikâyeleriyle sektörde yer edinmeye çalışır. Aklında bir sürü fikir vardır ve Sandman de onlardan biridir. Serinin editörü Karen Berger İngiltere’ye geldiğinde karşısında genç ve kibar bir beyefendi bulur. Aynı zamanda sabırsız ve heyecanlı bir kişiliğe de sahiptir Gaiman.
DC’nin İngiltere sorumlusu ve Siyah Orkide adlı çizgi romanının editörü Karen Berger, genç Neil Gaiman’a DC için aylık bir çizgi roman yazıp yazamayacağını sorar ve çeşitli tekliflerde bulunur. Bunların hepsini reddeden Gaiman’ın aklında çok daha ilginç bir fikir vardır: DC’nin çok eski karakterlerinden birini yeniden diriltmek. Unutulmaya yüz tutmuş bu kahramanın adı Sandman’dir ve Karen Berger bu durumu olumlu karşılar. Tek şartı karakterin orijinal olmasıdır. Karakter yaratma ve öykü tasarlama konusunda başarılı bir yazar olan Gaiman’ın işi kolaydır. Aklındaki projeyi gerçekleştirmek için kolları sıvar ve tam 1 yıl sonra ilk kitap raflardaki yerini alır.
Serinin çizerlerinden Sam Kieth, ilk cildin üçüncü hikâyesinin ardından seriden ayrılma kararı alıyor ve bu durum başta Rüyalar Lordu Morpheus’un çehresinde olmak üzere diğer bazı karakterlerde de hissediliyor. Mike Dringenberg’in çizimleriyle devam eden öyküde Malcolm Jones da çinicilik görevini üstlenir. Ciltlerin kapak tasarımlarını ise daha sonra Neil Gaiman’la başka birçok projede çalışacak olan ve Harry Potter film serisinin 2. ve 3. filmlerinin yapım tasarımı ekibinde yer alacak olan Dave McKean yapıyor. McKean’in kapaklarda ana karakteri kullanmama fikri ilk etapta Vertigo şirketi tarafından çılgınca bulunsa da, daha sonra bu karar alınıyor ve McKean kapaklarda harikalar yaratıyor.
4. Çizgi Roman Dünyasına Gaiman Dokunuşu:
“Düşler ve kâbuslar âleminin efendisiydim… hayır… Efendisiyim ben.” -Morpheus, (sayfa 48)
DC ve Marvel karakterlerinin tanıdık maceraları gibi başlayan öykü âdeta Gaiman’ın dokunuşuyla bambaşka bir seviyeye ulaştı ve geleneksel çizgi roman piyasasının üstünde bir yer edindi. Alan Moore'un başyapıtları V for Vendetta ve Watchmen gibi kendine özgü karakterleri ve alışılmışın dışında hikâye örgüsüyle çok kısa bir sürede dünyanın birçok yerinde büyük okur kitlelerine ulaşan Sandman, günümüzde çizgi roman türünün zirve noktalarından biri olarak görülüyor. 10 ciltlik ana serinin ardından devam öyküleri de yazan Gaiman’ın efsanevi karakteri düşler lordu Morpheus’un dünyasına serinin ilk cildiyle merhaba diyoruz.
“Geriye dönüp bakınca, Düş Lordu’nu ortaya çıkarma sürecini onu yoktan yaratmaktan ziyade heykel yapmaya benzetiyorum: Düş Lordu, beyaz mermer kütlenin içinde ciddiyet ve sabırla bekliyordu da tek yapmam gereken fazlalıkları yontup atmaktı sanki” diyor Gaiman karakterin ortaya çıkış süreci için ve aklındaki “Rüya” imgesini betimliyor: “Bir adam, genç, olgun ve çıplak, küçük bir hücreye hapsedilmiş, onu tutsak edenler ölene dek beklemeye hazır, endamı incecik, saçları uzun ve koyu, gözleri tuhaf.” Ve işte Sandman karakterinin ortaya çıkışı böyle olur.
5. Mitoloji ve Edebiyat Dünyasıyla Bağları:
“Rüyalara gizleneceğim. Gerçek dünyaya bir daha hiç dönmeyeceğim, insanlar canınızı acıtıyor orada, sizi hiç umursamıyor…” (sayfa 203)
Düşler Lordu Sandman’in isimlerinden biri olan “Morpheus”a elbette mitoloji dünyasında aşinayız. Latince “morphe” kökünden gelir ve “biçim”i ifade eder. Morpheus ise insanlara uykuda çeşitli biçimlerde görülen düşleri simgeler. Uyku tanrısı olarak bilinen Hypnos’un üç bin çocuğundan biri olan Morpheus, diğer tüm uyku ve düş tanrılarının hepsi gibi kanatlıdır. Büyük ve hızlı kanatlarıyla dünyanın bir ucundan diğer ucuna kolayca seyahat edebilir. “Morpheus’un kollarında uyuyor” cümlesiyle bir deyime de konu olur ve o kişinin çok derin uyuduğu, dolayısıyla düşlerle dolu bir uykuda olduğu anlamına gelir.
Neil Gaiman okurlarının aşina olduğu şeylerden biri ise eserlerinde sıkça edebiyat dünyasına göndermelerde bulunduğudur. İyi bir yazar olmasının yanı sıra, bütün dünya edebiyatına, mitolojisine ve felsefesine de hakim olduğunu bildiğimiz Gaiman, Sandman serisinde de bu tutumunu devam ettiriyor. İlk ciltteki "Ses ve Öfke" isimli bölüm ve sonraki ciltlerde karşımıza çıkan "İki Şehrin Hikâyesi", "Bir Yaz Gecesi Rüyası" gibi birçok bölüm ismiyle edebiyat dünyasının önde gelen yazarlarına saygı duruşunda bulunuyor.
6. Prelüdler & Noktrünler Hakkında:
“Ne gücü kalırdı cehennemin, buraya hapsolanlar cenneti düşleyemese?” -Düşler Lordu Sandman
Sandman’in ilk cildi "Prelüdler & Noktürnler - Sandman 1. cilt", tekinsiz bir atmosferde açılıyor. “Film noir” tabiriyle ifade edilebilecek bir açılış sekansında 1. Dünya Savaşı yıllarına götürüyor bizleri Gaiman. Uzun bir öykü okuyacağımızın bilinciyle bu esrarengiz dünyaya giriyoruz. Sandman’in bir büyücü tarafından hapsedilmesi ana temasını taşıyan ilk ciltte özgürlüğüne yeniden kavuşması ve dört bir yana dağılan eşyalarını bulma macerasını okuyoruz. Malzemelerin hepsinin yeniden bir araya gelmesi Rüya'nın eski gücüne kavuşması anlamına gelecektir. Derhal yola koyulan Sandman kararlı adımlarla hedefine doğru ilerler.
DC dünyasının önemli karakterlerinden John Constantine de küçük bir bölümde Morpheus’a eşlik ediyor. Buna ek olarak Ölüm karakteriyle de tanıştığımız ilk ciltte harikulade bir cehennem tasviri de çıkıyor karşımıza. Bütün serinin en unutulmaz sahnelerinden biri olan bu ânı, ilerleyen ciltlerde birçok kez anacağımızı hissediyoruz.
Dünya var oldukça var olacağını, ancak insanlar onlara inanmayı bıraktıkları zaman yok olacaklarını bildiğimiz 7 kişilik "Sonsuzlar" ailesinin üçüncüsü olarak karşımız çıkan Sandman’in ne gibi güçlere sahip olduğunu öğreniyoruz. Kaybettiği malzemeleri yeniden toplama motivasyonunu nereden bulduğu, hangi hayallere sahip olduğu, dünyaya ve diğer canlılara bakış açısı gibi birçok unsur usul usul işleniyor ve sonraki ciltler için bir ön hazırlık yapılıyor.
Uykusuzluk, rüyalar, kâbuslar, düşler ve bunların insan hayatına etkileri gibi bir fikirden yola çıkan ve insanların uyurken gördüğü rüyaların yaratıcısı bir karakterin başrolde olduğu geniş bir hayal dünyasıyla karşılaşıyoruz. Soyut olarak bildiğimiz Düş, Kader, Ölüm ve daha birçok unsurun aslında somut karakterler olmaları ve insanların dünyasını sandığımızdan daha fazla etkiliyor olmaları elbette ki serinin ilgi çekici unsurları arasında. Ete kemiğe bürünüp karşılıklı konuştukları sahneler sadece çizgi roman tarihi için değil, bütün bir edebiyat tarihi için bile oldukça başarılı ve eşsiz.
Sakin bir finalle noktalanan öykü, ilk cilt içinde bütünlüklü bir şekilde noktalansa da, geleceğe yönelik devasa beklentiler içine girmemize de izin veriyor.
7. Son Söz:
“Ah şu rüyalar. Gel de çöz bakalım.” (sayfa 43)
Gaiman'ın zengin hayal dünyasının sayfalardan taşarak cisimleştiği bir gövde gösterisidir Sandman serisi. Modern ve antik mitolojiler, eski ve çağdaş öyküler, tarihi drama ve destanlar ışığında âdeta kendi mitolojisini/efsanesini yaratıyor Neil Gaiman ve henüz ilk cilt olmasına rağmen çok güçlü bir giriş yapıyor hikâyeye.
Derler ki, uyandığımızda gözlerimizde kalan çapaklar, uyurken Morpheus'un yanımıza gelip bizim rüya görmemiz için gözlerimize büyülü kum taneleri serpmesiyle meydana gelir. Uyanmamıza kısa bir süre kala o kumlar çapaklaşır. İşte "Rüya" budur. İnanıp inanmamak size kalmış elbette.
2. cilt "Bebek Evi"nde görüşmek üzere.
Keyifli okumalar dilerim.
“Prelüdler ve Noktürnler; benden sizlere birkaç parça gece müziği. Hoşunuza gitmiştir umarım. İyi geceler. Tatlı rüyalar.” Neil Gaiman, Haziran 1991