23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bir gece ansızın gelebilmek için...

Utku Reyhan

Utku Reyhan

Gazete Yazarı

A+ A-

2015 baharında Aydın Kuşadası'na miting hazırlıkları için gittik. 7 yıl geçti üzerinden.

Vatan Partisi olarak dağıttığımız mitinge davet bildirilerinde Ege'de 152 ada, adacık, kayalığın Yunanistan işgali altında olduğunu ve bunların adım adım silahlandırıldığını söylüyorduk. Bu güzide turizm ilçemizi karış karış dolaştık. İtiraf etmeliyiz ki, çoğunlukla "uzaylı" gibi karşılandık. Ne adası, ne işgali?.. Buna rağmen başarılı, kalabalık bir miting oldu. Sayın Doğu Perinçek de burada tarihi bir konuşma yaptı.

Bizim kamuoyu o dönem konuya uzaylıydı ama Yunan basını bu mitingden çok ürktü. Sonuçta sessiz sedasız yürüttükleri bir işgal süreci vardı. Şimdi birileri çıkıp bunu yüksek sesle dile getiriyordu. Üstelik yeni de değil. Vatan Partisi, 2000'lerin ortasından itibaren bu tehlikeyi dile getirdi. Ergenekon ve Balyoz tertiplerinde Türk donanmasının hedef alınmasının bir nedeni de bu arsız işgale karşı konulmasını engellemekti. Bugün Kuşadası ve Didim'in burnunun dibindeki Eşek ve Bulamaç adalarına Yunanistan yerleşmiş durumda. Mitingi bu yüzden Kuşadası'nda yaptık. Çünkü bu adalar, egemenleği uluslararası anlaşmalarla Yunanistan'a devredilmedikleri halde bugün işgal altındalar.

Sayın Cumhurbaşkanı, üç gün önce yaptığı konuşmada Yunanistan'ın Ege'de bazı adaları işgal ettiğini itiraf etti ve geri alma imasında bulundu: "Çok daha fazla ileri gidersen, bunun bedeli ağır olur. Adaları işgal etmeniz falan bizi bağlamaz. Vakti saati geldiğinde gereğini yaparız. Hani diyoruz ya: Bir gece ansızın gelebiliriz."

Böyle bir irade konulması şüphesiz olumlu. Bazıları gibi "Bugüne kadar neredeydiniz" diyerek limon sıkacak değiliz. Ancak bu sözlerin, bir nutkun ötesine geçmesi için bazı gerçeklerle yüzleşmek ve bir takım adımları atmak zorundayız.

ASIL TEHDİT ABD'DEN

Öncelikle, Doğu Akdeniz, Ege adaları ve Yunanistan'ın ABD üssüne dönüşmesi, birbirinden bağımsız değil. Bunu anlamamız lâzım.

Bugün Yunanistan, kendi iradesi olan bir devlet değil. Yunanistan'ı silahlandıran ABD. Yetmez, Yunanistan'ı Türkiye sınırındaki Dedeağaç'tan başlayarak en kuzeyden, en güneydeki Girit'e kadar üslerle, askerle, tanklarla, uçaklarla dolduran yine ABD. Doğu Akdeniz'de "Türkiye'den intikam" temalı onlarca tatbikatı İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs'la birlikte yapan da ABD. 

Yani aslında karşımızdaki güç Yunanistan değil, ABD. Yunanistan'a atıp tutmak kolaydır. Nüfusu belli, askeri gücü belli. Milliyetçi duygularımız da kabarır, çok güzel denize dökme göndermeleri de yapılır, bir güzel coşarız... Ama gerçek bu değil. Asıl düşman ABD, bunu ilk sıraya yazalım. Doğu Akdeniz-Yunanistan merkezli ABD saldırganlığı, bugün Türkiye için öncelikli tehdittir. Yapılan askeri yığınağın boyutu ve peş peşe gelen kışkırtmalar dikkate alınırsa dikkati buraya yoğunlaştırmanın gereği ortaya çıkıyor.

İKİ CEPHEDE BİRDEN SAVAŞMAK...

İkincisi, Doğu Akdeniz'de asıl düşman ABD ve onun kuyruğuna takılan İngiltere, Fransa gibi ülkeler olduğuna göre, bu ülkelerle baş edebilmek için nasıl bir siyaset izleyeceğiz? Sayın Erdoğan, bir yandan Suriye'nin kuzeyine bir yandan da Ege Adalarına "bir gece ansızın" gidebileceğimizi söylüyor. İki cephede birden savaşmak, cinayet olur.

Dikkatimizi ve kuvvetimizi Doğu Akdeniz'de toplamak için, öncelikle Suriye'nin kuzeyindeki PKK/PYD sorununu bitirmek gerekiyor. Bunun da biricik yolu, Suriye yönetimi ile işbirliğine gitmek. Şartlar elverişli. Şam da bu çözüme hazır. İki ülke anlaşırsa, hem PKK yok edilir hem de ABD defolup gider. Sığınmacıların ülkelerine dönüşü de işin cabası. Artık bu konuda ayak diremenin, vakit kaybetmenin mazereti yok.

AVRASYA İLE ASKERİ İTTİFAK

Son olarak, Yunanistan'ın işgali altındaki adalara askeri bir harekât düzenlemek, başta ABD olmak üzere bütün Batı ülkeleri için savaş demek. Bunu nasıl göğüsleyeceğiz? Elbette Doğu Akdeniz'de Rusya başta olmak üzere Avrasya güçleriyle askeri, mali işbirliği yaparak. Çünkü Ege, bizim için önemli olduğu kadar, Rusya için de önemli. Ticaretinin önemli bir kısmını, Boğazlar ve Ege üzerinden yapıyor.

Peki Avrasya güçlerini arkamıza alacak bir dış politikamız var mı? Şu an yok. Ukrayna'ya SİHA satarak ya da Suriye'de Esad yönetimine karşı konumlanarak bu mümkün değil. "Denge" adı altında Türkiye'yi yalnız bırakan dış politikadan hızla uzaklaşmamız ve Türkiye'nin konumunu netleştirmemiz gerekiyor. Yoksa Türkiye'yi dünyanın en büyük donanmalarına karşı yalnız bırakmış oluruz. Zaten bugün yalnız olduğumuz için sondaj gemilerimizi Antalya körfezinin dışına çıkaramıyoruz değil mi?

Doğu Akdeniz'de haklarımızı korumak, Yunanistan üzerinden yöneltilen tehdidi bozguna uğratmak mümkün. Ancak bu, yukarıda sıraladığımız stratejik adımları atmakla mümkün. Gerisi gelir. Geç kaldıkça, müttefiksiz biçimde erkenden tuzağa çekilebilir ve yanıt veremeyeceğimiz bir darbe alabiliriz.