26 Kasım 2024 Salı
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bir Hrant Dink Tragedyası-2

Hüseyin Haydar

Hüseyin Haydar

Gazete Yazarı

A+ A-

Trabzon’da yaşanan o acılı döneme gitmeden önce, 2005 yılına İsviçre’nin Lozan kentine uğrayalım. Lozan 2005 “Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır” etkinlikleri kapsamında, Avrupa parlamentolarında alınan “Türkler soykırımcıdır” kararlarını tanımayıp, Talat Paşa Komitesi öncülüğünde dünyanın gözü önünde çiğnedik. “Parlamentolar tarihte meydana gelen trajik olaylar hakkında karar veremez. Bu kararı tarihçiler verir ve onlar da arşivlerle çalışır” dedik. Bu etkinliklerden döner dönmez Trabzon’a gitmiştim. Araklı çarşısında amcam Saffet Öztürk’le sohbet ederken, “Ermeni soykırımı” meselesini açtım, çok şaşırdı ve ilk kez bana bir gerçekten söz etti.

Katliamları işgalci Çarlık Rusya’sıyla işbirliği yapan kandırılmış yerli Rum ve Ermeni komitacılarının yaptığını, bizim ailemizden de şehitlerin olduğunu anlattı: Büyük amcamız Mustafa Öztürk bu komitacılar tarafından 21 arkadaşıyla birlikte Arsin’de, büyük halamız Sultan’ın ise 8-10 yaşlarındaki iki oğlu Sait ve Vahit ile birlikte işgal harekâtlarında Rus gemilerinin açtığı bombardıman sonucu Trabzon içinde öldürülmüşlerdi. Daha sonra Sait Öztürk beni bir araçla büyük amcam Mustafa Öztürk’ün de aralarında bulunduğu katliam alanına götürdü. Mezarların fotoğraflarını çekerken yanımıza köylü kadınları geldi. Ailemin fertleri, doğudan batıya gelişen işgal sırasında çetelerden, katliamlardan kurtulmaya çalışırken öldürülmüşlerdi.

LOZAN 2005’TEN TRABZON 1915’E

Kar, yağmur, fırtına, taşan dereler ve barut ve şimşek gürültülerine karışan ağır top gümbürtüleri Trabzon yerleşim bölgelerini kasıp kavururken bir insanlık trajedisi yaşanıyordu. Trabzon kıyıları boyunca Rus donanmasına bağlı gemiler Maria, Karakoncolos da içlerinde, doğudan batıya, batıdan doğuya bomba yağdırarak mekik dokuyor. Aynı şekilde Osmanlı donanmasının da Rus kıyılarını bombaladığı biliniyor. Feodal imparatorluklar boğuşuyor, mazlum halklar acı çekiyordu. Elbette çok geçmeden patlayan devrimlerle Osmanlı da Çarlık Rusya’sı da tarihin çelik tekerleği altında yerle bir olacaktı. Bense ailemin başından geçen bu acı olayları ancak Lozan 2005 sayesinde 50 yaşımda öğrenme fırsatı bulmuştum.

BÜYÜK MİLLETLERE YAKIŞAN

Büyük amcalarımdan Hacı Mustafa’nın ve 21 Trabzon köylüsünün Arsin sırtlarında yattığı şehitliği acı ve şaşkınlıkla ziyaret ederken, amcam Saffet Öztürk’e dedim ki: “Amca, niçin buraya bir tabela dikip bu şehitliğin nasıl oluştuğunu, burada neler yaşandığın, yatanların kimler olduğunu, onları kimlerin öldürdüğünü yazmadınız?” Mezarın otlarını temizlemekte olan Saffet Amca ayağa kalktı, yüzüme derin derin baktı. Sonra şöyle dedi: “Şair, dedelerimizi komitacı dedikleri Ermeni çeteleri öldürdü. Onların çoğu kandırılmış köylü çocuklarıydı. Yaptılar bir yaramazlık!”Bu sözler karşısında gözlerim dolu dolufındık dalları arasından görünen Karadeniz’e baktım, acı hatıraları içinde saklamasını biliyordu.Trabzon halkı Rus işgali sırasında büyük acılar çektiği halde, bu trajik olayları komşularımız olan Rum ve Ermeniler salt incimesin, hasımlık, kin sürdürülmesin ve bu acılar bir daha yaşanmasın diye sonradan gelen kuşaklara aktarmamışlardı. Büyük milletlere yakışan da buydu.

‘GLADYO TÜRKÇÜLERİ’Nİ MAHKÛM EDİYOR

Hrant Dink, Türk milletinin bir ferdi olarak, yaşadığı toprakları iki kat daha fazla seviyor. Birincisi, Ermeni atalarının kadim geçmişini taşıdığı için, ikincisi emperyalizme meydan okuyarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı olduğu ve onunla ortak kaderi bölüştüğü için... Ermeniler, Batının sokma aklıyla Türkleri soykırımcılıkla suçlarken, Türk kanadında kendine paye çıkaran bir kesim Gladyo, FETÖ mensubu “Sizin bu topraklarda gözünüz var!” kışkırtmasıyla emperyalist Türk-Ermeni düşmanlığı planlarına hizmet ediyorlar. Bu tavrı HrantDink’in keskin zekâsı yine ironik bir cümleyle yanıtlıyor: "Biz Ermenilerin bu topraklarda gözümüz var. Var, çünkü kökümüz burada. Ama merak etmeyin, bu toprakları alıp gitmek için değil, bu toprakların gidip dibine girmek için." Hem Gladyo milliyetçilerine, hem dışarıdaki Diaspora Ermenilerine verilecek en güzel yanıt! Hrant diyor ki, “Bu topraklar bizim vatanımız, bu toprakları hiç kimseye vermeyiz ki, bu Ermenistan da olsa. Biz bu topraklarda doğduk, bu topraklara gömüleceğiz. Nokta.”

Bir Hrant Dink Tragedyası-2 - Resim: 1

HRANT DİNK VAKFI NELERE VÂKIF?

Türk Dil Kurumu (TDK) “Vakıf” sözcüğünü şöyle tanımlıyor: “1. Bir hizmetin gelecekte de yapılması için belli şartlarla ve resmî bir yolla ayrılarak bir topluluk veya bir kimse tarafından bırakılan mülk, para. 2. Bir topluluk veya bir kimse tarafından bırakılan mülk ve paranın idare edildiği yer. 3. Birçok kişi tarafından kurulan ve toplum yararına çalışmayı ilke edinen kuruluş.” Hrant Dink Vakfı’nın bu tanımların hangisine dayalı olarak kurulduğunu bilmiyoruz. Fakat ortada iki türlü sermaye olduğu kesin: Maddi ve manevi servet.

Yani para, mal mülk serveti ya da düşünce, ideallerden oluşan manevi servet! Hrant’ın delik ayakkabılarına, mütevazı yaşam biçimine bakılırsa maddi servet yok. Ancak manevi servet paha biçilmez. Ancak bir bakışta Vakfın içinde Hrant’a ait hiçbir türden servetin olmadığını anlayabilirsiniz. Bizim için Vakfı anlamlı kılan Vakfın manevi sermayesi, yani nelere vakıf olduğu? Vakfın kimleri, hangi fikirleri ödüllendirdiğine yakından bakmak bile, Hrant’ın düşünsel mirasına yapılan ihanetin boyutlarının nerelere uzandığı hakkında fikir verebilir.

HRANT’IN DÜŞÜNSEL MİRASI NEREDE?

Bu yıl 19 Ocak günü yine Hrant Dink anıldı. Yine bilindik “Katil devlet” tezleri yinelendi. Korona salgını nedeniyle internet üzerinden yapılan anma töreni çok şıktı. Seçilen konuşmacılar, hazırlanan videolar olayın iç yüzünü bilmeyenler için çok etkiliydi. Çünkü içerik ya da mesajlar hiç o kadar şık değildi, yutturmacı, sırıtan sahte bir “insancıllık” ile doluydu. Her zamanki gibi Hrant’ın dünya görüşünü, uğruna hayatını verdiği ideallerini yansıtmak şöyle dursun, onları altüst ediyordu. Çünkü, Hrant her şeyden önce Türkiyeciydi. Amerika’nın küresel planlarının karşısındaydı; Hrant Dink Kürtleri, Ermeniler gibi ABD’nin oyununa gelmemesi için uyarıyordu. Hrant Ermenilere dışarıdan akıl verenlerle alay ediyordu. Hrant bütün bu belaların altında Amerikan emperyalizminin olduğunu söylüyor, bunun mücadelesini veriyordu. Fakat bugün onun arkadaşı, dostu olduğunu ileri sürenler onun düşünsel mirasını gömüp yerine kendi emperyalist emelleriyle buluşan bir düşünsel hedef ortaya koyuyorlar.

HDPKK ANMA TOPLANTISINDA

Ey Hrant’ın kederli ailesi, Hrant’ın düşüncelerine azıcık değer verseydiniz, Hrant’ın niçin ve kimler tarafından katledildiğini anlar ve bu tuzaklara düşmezdiniz. ABD canavarının küreselci “Tertip Komiteleri” ile işbirliği yaparak hiç kimse hiçbir cenazeyi yerden kaldıramaz. Ne acıdır ki Hrant Dink, Apo’nun heykelinin dikilmesi ve Türkiye’nin bölünüp “İkinci İsrail”in kurulması için öldürüldü.

Türkiye’yi teslim almak için Türk Ordusunu ve Türk aydınlarını tutsak etmek için katledildi. Sonra bir tiyatro sahnesi düzenleniyor. Piripak, sütten ak Selo’nun eşi melek yüzüyle Türk milletine nutuk çekiyor: “Barış, adalet, demokrasi, insan hakları, sevgi, kardeşlik, kucaklaşma, emeğin hakkı için bir araya gelelim. Hrant’ın, Eren’in, Aybüke’nin, Berkin’in, Börü’nün cenazelerini yerden kaldıralım.” Bunları melek bir yüzle, arınmış bir gönülle ifade eden Demirtaş’ın masum eşine soruyorum: İçerikleri boşaltılıp maskaraya çevrilmiş hatta birer mayına dönüştürülmüş “Barış, kardeşlik, adalet, insan hakları, vb.” bu kutsal kavramları ağlatılı, dokunaklı bir söylev diliyle sunmaktaki amacınız nedir? Söyleyeyim mi? 40 yıldan beri yapıldığı gibi yine Türk milletinin vicdanını avlamak, onun barış, kardeşlik, dostluk duygularını istismar etmek. Böylece son anma toplantısı da Hrant’a karşı yapıldı. Küreselci “Tertip Komitesi” de kanlı Hrant oyununu bunun için sahneye koydu.

'SÖZÜMONA HRANT’IN DOSTLARI’NA SÖZÜM

Hrant, emperyalizme meydan okuyordu, siz cinayetten sonra onu, emperyalist kumpasa alet ettiniz, edilmesine göz yumdunuz. Hrant, Ermeni-Türk ilişkilerini kardeşlik getirmek için hayatını ortaya koydu, siz onu, emperyalizmin Türk-Ermeni düşmanlığına alet ettiniz. Hrant, Kürtleri “Amerikan oyununa düşmeyin” diye uyarırken, siz onun hatırasının Amerika’nın Kürt planlarına alet edilmesine karşı durmadınız. Hrant, Ermeni soykırım yalanına karşı dururken, siz onun vatansever mirasını Ermeni soykırımı yalanına alet ettiniz.

HRANT CİNAYETİNİ ANLAMA KLAVUZU

Hrant, “Türkler Ermeni soykırımı yaptı,” deseydi, öldürülmezdi.

Hrant, “Kürtler akıllarını başlarına alsınlar, Ermenilerin düştüğü tuzağa düşmesinler” demeseydi öldürülmezdi.

Hrant, “Türk Ordusu katliamcıdır, katildir!” deseydi, öldürülmezdi.

Hrant, “Soykırım yasasını Fransa’da protesto edeceğim” demeseydi öldürülmezdi.

Hrant, “Biz bu toprakları alıp gitmek için değil, en dibine gömülmek için seviyoruz” demeseydi, öldürülmezdi.

Hrant, “Türk devleti katildir, Türk kanı kirlidir” deseydi, öldürülmezdi.

Hrant, gerçek bir aydın cesaretiyle her ne dediyse ve her ne demediyse, yükselen Asya’nın, büyük insanlığın geleceğinde yerini bir anıt gibi aldı. Gerisini “Tertip Komitesi” komplocuları düşünsün.

Düşmanın “Yalancı Yaratıcı Yıkıcı” üfürüğüyle gaza gelip “Hepimiz Ermeni”yiz diyerek, Türk-Ermeni kardeşliğini sabote edenlere sözüm şudur: Pencerenizi açın ve “Hepimiz kandırıldık!” diye avazınız çıktığı kadar bağırın. Kendini “Hrant’ın Dostları” diye tanıtıp ona ihanet edenler, peki siz nasıl çıkartacaksınız içinize tıka basa doldurduğunuz günahı? Ah be Ahparig! Ah be kartal kanatlı güvercin yürekli kardeşim, cenaze töreninde seni vurduran ABD’nin Büyükelçisinin arkasından gidenlerde azıcık akıl, irfan var mıdır? Senin bir gram ahının hesabını tertipçilerden sormayan, yerde bırakan anlayışta onurun zerresi var mıdır? Seni varlığının, onurunun, ideallerin dışında pazarlayan küresel “Tertip Komitesi” üyelerinde acaba bir zerre onur, insanlık var mıdır? Hrant, seni öylesine özlüyorum ki kardeşim. Hrant, senin Anadolu erenlerine yakışır özlükteki şiirini buraya alıyor, sözlerimi, 2021 Yunus Emre Yılının Çağrısı olarak senin dizelerinle bağlıyorum:

Gelin önce / birbirimizi / anlayalım,

Gelin önce/ birbirimizin / acılarına / saygı gösterelim,

Gelin önce / birbirimizi / yaşatalım.

Hrant DinK