Bir ihtimal daha var o da öldürmek mi dersin
Arkadaşlarla sohbet ederken konu dönüp dolaşıp Kovid-19’un daha acımasızca vurduğu 60 yaş üzeri kuşağın, yani bizim kuşağın, talihsizliğine gelip dayanıyor. Öyle bir şaşkınlık, moral bozukluğu, umutsuzluk hâkim ki bu insanlarda, virüsten kaynaklanan olağan üstü yaşam biçimimizin böyle devam etmesi hâlinde travmatik bir kırılmanın kaçınılmaz olmasından endişeleniyorum.
Bunlar benim kuşağımın insanları, arkadaşlarım, sosyal ve siyasal konularla fazlasıyla içli dışlı bilge bir neslin temsilcileri. Hepsi de 60 yaş üzerindeki insanlar.Köşelerine çekilmemiş, çeşitli sivil toplum örgütlerinde arı gibi çalışan, engin bilgi ve birikimlerini insanların hizmetine sunan cömert insanlar. Bu dünyadan elini eteğini çekip saatlerini geçmiş güzel günlerin avuntusuyla geçirmek yerine, önlerinde kalan günlerin hesabına bakmadan, gelecekle ilgili tasarılarını gerçekleştirmek adına koşturup duruyorlar. Geçmiş onlar için bir laboratuvar adeta; geriye bakmak, geleceği tasarlarken hata yapmamanın teminatı gibi…Koronavirüse kadar yaşlandıklarını bilmeyen insanlar…
Artık biliyorlar. Artık geriye, yarım kalacak işlerin, ödenemeyecek hesapların, kapanamayacak defterlerin hüznüyle bakıyorlar. Bu günlere gelinceye kadar yaşlanmak diye bir uğrak yerleri olmadığı için enerjilerine de diyecek yoktu. Şimdilerde kiminle konuşsam o enerjinin yerinde yeller esiyor. Şaşkın ve çaresizler. Bunları düşünüp notlar almaya çalışırken şöyle bir cümle zihnimde berraklaştı: “Geçmişi özlemek yaşlılığa delalettir”. Psikolojik durumumuzun hal-i pürmelali ortadayken bu sözle karşılaşmam da ilginç bir tesadüf…Nerede okudum, kime aittir hatırlamıyorum ama geçmişi gittikçe daha çok özlemem ve güzel anılara dair birçok karenin gözümün önünden gitmemesi benimde yaşlandığıma işaret ediyor. Yani işe yaramaz bir tüketici gibi görülebilir, devletin sırtında bir kambur gibi algılanabilirim.
Nitekim hastane ve yoğun bakım ünitelerindeki yoğunluk dolayısıyla, kimi yerlerde, örneğin İtalya’da, 60 yaşın üzerindeki hastalara bakılmaması yönünde bir refleks oluştuğuna dair haberler basında yer aldı. Şüyuu vukuundan beter. Hangisi daha kolay, bir yatak daha mı koymak, yoksa bir hastayı mı öldürmek? İkinci ihtimalin, değil daha kolay bir ihtimal olarak görünmesi, bir ihtimal olarak belirmesi dahi o sistemin meşruiyetini sorgulamak için yeter de artar.
Etrafımdaki hemen bütün 60 yaş üstü kişiler gözden çıkarılabilir olduklarına inanır durumdalar. Aslında bu durum yaşlılıktan ne anladığımızı da düşünmemize yaradı doğrusu. Yığınla rakamı biriktirip hepsinin toplamından çıkan sonuca göre bir yargıda bulundursak evet ihtiyarlık anlamını çağrıştıran bir dolu yaş biriktirmişiz gibi bir sonuca gidebiliriz ama yok belleğimiz ve üretim potansiyelimiz, birikimlerimiz; biriktirdiğimiz yaşlarla ters orantıda bir yol izliyorsa sorun yok, anılara rahatlıkla dönebilir orada ki karelerin anlamlı bölümlerini rahatlıkla dostlarımızla paylaşabilir, çalışmalarımıza zenginlik katmak amacıyla kullanabiliriz. Ne yazık! Cumhuriyet tarihinin en kritik dönüm noktalarına bizatihi şahit olmuş, kültürel mirasın anıtları gibi duran bu insanlar, kendilerini şimdi safra gibi hissediyorlar. Ailemizin çınarları, velinimetlerimiz sokakta görüldüklerinde alay ediliyor, zorba video çekimlerinin kurbanı oluyor, itilip kakılıyorlar. Bunlar içimi acıtıyor. Herkesin çocukluğunun, gençliğinin ve ihtiyarlığının tadını çıkarabilmesi umuduyla…