Bir kez daha Halifeliğin kaldırılması
Bugün Halifelik’in TBMM tarafından kaldırılışının 90’ıncı yılı. Bu mutlu yıldönümünü anma yazısının girişi olarak, 3 Mart 2010 günü Hürriyet gazetesinde yayınlanan “Halifeliğin Kaldırılması” adlı yazımı bir anı olarak okuyacağız. Sonra günümüzden bir eklenti yapacağım. Dört yıl içinde bir değişim olmuş mu diye?
[Hilafetin kaldırılması
“Tevhid-i Tedrisat Kanunu” ile “Halifeliğin Kaldırılması ve Osmanlı Hanedanının Türkiye Cumhuriyeti Toprakları Dışına Çıkarılmasına Dair Kanun” önerileri 2 Mart 1924 tarihinde verildi. Ve 3 Mart 1924 tarihinde T.B.M.M. tarafından kabul edildi.
Bu iki yasadan birincisi, Devrim Yasaları denen yasalar bağlamında Anayasa’nın 174. maddesi tarafından korunmaktadır. Bu iki yasa “Türkiye’yi Laikleştiren Yasalar” (Atatürk Araştırma Merkezi Yayını) olarak kabul edilir.
***
Şu anda Türkiye’nin içinde bulunduğu bunalım ve hatta Erzurum/Erzincan savcılıklarının yaptığı mücadele bu iki yasa yüzündendir. Abartmıyorum! Türkiye’deki iktidar mücadelesi sözünü ettiğim Devrim Yasaları bağlamında yapılmaktadır. Şimdi Tevhid-i Tedrisat Kanunu’ndan söz etmeyeceğim. Sayemde bu yasayı neredeyse herkes ezberledi.
2 Mart 1924 günü TBMM’ne verilen ikinci yasa önerisi şöyle başlamaktadır. “Türkiye Cumhuriyeti içerisinde halifelik makamının bulunması Türkiye’yi dış ve iç politikasında iki başlı olmaktan kurtaramadı. Bağımsızlığında ve milli hayatında ortaklık kabul etmeyen Türkiye’nin, görünüşte bile olsa, dolaylı bile olsa ikiliğe tahammülü yoktur.”(s.31)
Dikkat ederseniz bu iki yasa da ikibaşlılığı ortadan kaldırıp Cumhuriyet’e özgü bir yönetim ve eğitim düzeni getirmeyi amaçlamaktadır.
***
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (1924) da Serbest Cumhuriyet Fırkası (1930) da, temelde bu iki yasaya karşı olanların sığınağı olmuş ve onlar tarafından yönlendirilmiştir.
Günümüzde, kendilerini liberal demokrat olarak sunan çıkarcı ve fırsatçılar, dedikoduyu tarihçilik sanan Mete Tuncay gibi tarihçiler, bu iki yasanın halka danışılmadan yapıldığını ileri sürerler. Çok güzel! Peki duvarında “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” yazan TBMM halkı değilse kimi ve neyi temsil etmektedir?
Milli Mücadele kahramanı Kâzım Karabekir Paşa da bu iki yasaya karşıdır: “...M.Kemal Paşa’nın, çıkamadığı bir makamı (hilafet) yıkma kararı vermiş ve fiiliyatına geçmiş olduğuna şüphe kalmadı” // “Tıpkı Cumhuriyetin ilanı gibi hilafetin lağvı ve hanedanın yurtdışı edilmesi... bana bile haber verilmedi...” (Şevket Çizmeli, Cumhuriyet gazetesi, 17.02.2010) Cumhuriyet’in ilanı ve halifeliğin kaldırılması konusunda Karabekir Paşa’ya danışılmamış. Karabekir Paşa kendini TBMM’nin üzerinde sanıyor. Karabekir Paşa’nın Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın başına neden geçtiği anlaşılmıyor mu şimdi?
***
14 Mayıs’tan 30 gün sonra 13 Haziran 1950’de meclis grubunda yaptığı konuşmada, “Biz seçim beyannamesinde ‘millete mal olmuş inkılapları mahfuz tutacağız’ demiştik. Şimdi gene aynı noktada duruyoruz. Millete mal olmamış, millet vicdanına değirmen taşı gibi çökmüş bazı tedbirleri kaldıracağız” diyen Adnan Menderes, 1955 yılında, gene grup toplantısında milletvekillerine “Siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz” diye yaltaklanıyordu. (Şevket Çizmeli, “Menderes, Demokrasi Yıldızı?”, Arkadaş Yayınları, s.148 ve 164)
Türkiye’yi felç eden kurşunlar 1924’te, 1950’de sıkılmıştı. Devrim Yasaları ve Halifelik’i kaldıran yasalar olmasa Türkiye bugün Yemen’den, Sudan’dan, Afganistan’dan farklı olamazdı. Başarılan ne varsa Cumhuriyet yarattı. 1923’ten bu yana Cumhuriyet’e ve onun çağdaş mirasına karşı ve düşman olanlar, şimdi, onun “servetine el koymak” istiyorlar!]
***
İsterseniz 90 yıl geri gidip bir saptama yapalım ama bu işin çok daha kolayı var: Anayasa’nın 174. maddesine bakmak. Kaç kez yazdım, bu madde Anayasanın ilk dört maddesi kadar önemlidir; çünkü çağdaş cumhuriyet “Devrim Yasaları” adı verilen 8 yasayı koruyucu kanatlarının altına almaktadır.
O güzeller güzeli 3 Mart 1924 gününü anımsayalım ve çıkan kanunları sayalım:
1- Şeriye ve Evkaf ve Erkânı Harbiye-i Umumiye Vekâletlerinin kaldırılmasına dair 429 sayılı Kanun; (Yani Din Bakanlığı ile Silahlı Kuvvetler Bakanlığı’nı kaldıran yasa. Yerlerine Diyanet İşleri Başkanlığı ile Genel Kurmay Başkanlığı kuruldu).
2- 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat (Öğrenim Birliği) Kanunu; (yani türlü çeşitli din kökenli okulların kapatan, bütün öğretimi laikleştiren ve İmam-Hatip okullarını kuran yasa).
3- 431 sayılı Halifeliğin Kaldırılmasına ve Osmanlı Hanedanının Türkiye Cumhuriyeti Sınırları Dışına Çıkartılmasına dair kanun. (Yani 1950’den sonra bazı maddeleri dolaylı olarak gevşetilen 13 maddelik yasa).
***
Yaşadıklarımızı ve başımıza gelenleri anımsayalım:
1- AKP tarikatı hükümetinin 429 sayılı Kanun’la temelde büyük bir sorunu olduğu görülmüyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan memnun ama Genelkurmay Başkanlığı’nı Milli Savunma Bakanlığı’na bağlamak istiyor. Henüz bağlayamadı ama bağlasa da bir sorun yok.
2- AKP tarikatı hükümetinin 431 sayılı Kanun’la da görünen bir sorunu yok. Bu yasanın değişmesi için bir altyapı çalışması gerekmez. Yürürlükten kaldırılması bir başka yasaya bağlı.
3- Türkiye, 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun (Öğrenim Birliği Yasası’nın) önemini henüz ve hâlâ kavramış ve anlamış değil. Bu yasa Cumhuriyetin ilanından daha önemli bir yasa, bu yasa Cumhuriyet binasının orta direği, temel direği. Bu yasa olmasaydı, 431 sayılı Yasa’yla Hilafetin kaldırılmasının, Osmanlı Hanedanı’nın sürülmesinin kıymet-i harbiyesi olmazdı.
Cumhuriyeti kuran ve kurduran ve medreseleri kaldıran 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu’dur. Bütün İslamcı kadroların, fraksiyonların, (hayatımda ilk kez kullanacağım) dış mihrakların ilk hedefi bu yasa olmuştur. Aralarında başbakanlık da olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün bakanlıkları arasında en önemlisi Milli Eğitim Bakanlığı’dır.
Köy Enstitüleri, AKP tarikatı hükümetinin yolunu açmak için kapatılmıştır.
AKP tarikatı hükümeti laik okulları neden İmam-Hatipleşmektedir ve yeni İmam-Hatip liseleri açmaktadır?
El cevap: Bir İslami devlet kurmak ve Halifelik’i ihya etmek için!