Bir kez daha vasatın karizması
22Eylül 2002 günü yapılacak olan genel seçimleri izlemek için Almanya’daydım. O sıralar Hürriyet’in Avrupa baskısı için de yazı yazıyordum. Yolum Münih’e, Münih’te de bir ailenin evine düşmüştü. Erkek galiba emekli öğretmendi. Kadın kentin en önemli fabrikasında ustabaşı olarak çalışıyordu ki bu hiç de kolay bir şey değildi. Evde birbirinden güzel üç kız vardı. Üniversitede okuyorlardı. Türkçeleri “Alman Gelin” Türkçesi gibiydi.
Laf lafı açtı, aralarından biri, R.T. Erdoğan’ın “karizmatik” bir kişiliği olduğunu ileri sürdü. Ben, karizmatik değil, sıradan biri olduğunu söyledim ve kendilerine karizma üzerine bir yazı yazmaya söz verdim. Ve biraz sonra okuyacağınız, 8 Eylül 2002 Hürriyet gazetesinde yayınlanan “Vasatın Karizması” adlı yazıyı yazdım. Okuyalım:
***
[VASATIN KARİZMASI
“Vasat’ın, özellikle de “Karizma”nın doğru anlamlarının bilinmediğini dikkate alarak ilkin sözlüksel tanımlarını yapacağım.
VASAT (médiocre): “Orta, ortanın altı, değersiz, yeteneksiz, sönük, niteliksiz.”
Bence, bir insana, bir sanat yapıtına verilebilecek en aşağılayıcı sıfat.
KARİZMA: “Tanrının lütfu” anlamına gelen “Harisma”dan (Yunanca). “1. Kilisenin iyiliği için Ruhulkudüs tarafından gruplara veya bireylere geçici olarak bağışlanan olağanüstü yetenekler (konuşma becerisi, kehanet, mucizeler, vb.). 2. Olağanüstü çekiciliği olan liderlerin kendisine ve kişiliğine, yandaşlarınca yakıştırılan büyüleyici güç ve yetenek.”
KARİZMATÎK: Harismatikos (Yunanca). “1. Karizma ile ilgili olan. 2. Kitleleri olağanüstü bir biçimde etkileyen, geniş kitlelerin saygısını kazanan; etkileyici, büyüleyici. 3. Karizmatik güç: Max Weber’e göre bir birey olarak kendisini aşan, ama kendinde bulunan bir kutsallığı canlandıran bir kimsenin egemenliği; kişinin grup üzerindeki gücünü kullanması bu aşkınlıktan kaynaklanır.”
Bence, bir insana verilebilecek en başdöndürücü sıfat. Bu sıfat ancak yüz milyonda bir kişiye yaraşır. Bir ülkeye, ancak yüzyılda bir tane karizmatik lider gelir. O da şansı varsa.
***
Durum böyledir ama küncü beyinli manken kızımız, maymun iştahlı sosyete dilberimiz sevgililerini karizma sahibi olmadığı için terk ederler.
Türkçe dersinden belge alması kesin spor muhabirimiz, Pascal Nouma gibi bir serkeş futbolcuya “karizmatik” sıfatını yapıştırır.
“Karizma”yı Fareli Köyün Kavalcısı sananlar var; ünlülük, yakışıklılık, cinsel çekicilik ve marjinalite sananlar var.
***
Karizma ve karizmatik sözcüklerinin ayağa düşürülmesinin nedenini buldum galiba. Fransızca “büyü, çekicilik, güzellik, sevimlilik, şeytan tüyü” anlamına gelen “le charme” sözcüğüyle karıştırılıyor. Bu Fransızca sözcük Latince “Carmen”den geliyor. “Carmen”in anlamları: 1. Şarkı, şiir, lirik şiir, od. 2. Şiir biçiminde dile getirilen sözler (Büyüsel, hukuki, kehanet).
Yunanca “Karizma” ile Latince “Carmen” sözcükleri arasında geçirgen bir akrabalık var mı? Epeyce uzak bir ilişki var gibi geliyor bana. Ama, “Karizma”nın Türkçe karşılığı bulunmamasına karşın Fransızca “le charme” (lö şarm)’ın birden fazla karşılığının bulunması iki sözcüğün eşanlamlı olmadığını, özellikle de “Şarm”ın “Karizma”nın yerine kullanılamayacağını gösteriyor.
***
Sıradan bir insan güzel, sevimli, yakışıklı, çekici, baştan çıkartıcı olabilir, ama kesinlikle karizmatik olamaz. Aradaki fark bu! Karizmanın gençlikle, deneyimle, yaşla; daha genel olarak, hiçbir bedensel (fiziksel) özellik ve nitelikle ilişkisi yoktur. Karizma sahibinin genç, yakışıklı, çekici vb. olması da gerekmez. Onun gücü, çekiciliği yüzeyde değildir. Ruhunun, beyninin derinliklerindedir.
Karizma sahibi kesinlikle sıradan değildir, vasat değildir. ‘Karizma sahibi insan’, ‘karizmatik insan’ bir ‘ÜSTİNSAN’dır. Gene karıştırmayalım: Bir ‘insanüstü insan’ değildir, ‘Üstinsan’dır. ‘Üstinsan’ başka, ‘insanüstü’ (tanrı, yarıtanrı) başka... ‘Üstinsan’ insanın bir aşkınlık halidir, aşamasıdır. Tıpkı astsubay, subay ve üstsubay aşamaları gibi... Üstinsan, insanlık özelliklerini yitirmeden ‘insan’ın erişebileceği en yüksek aşamaya erişmiş insandır. Belki bir adım ötesi ‘yarıtanrılık’tır. Ama bir üstinsan, insanüstüne dönüşerek insanlığını yitirmeye asla özenmez.
Çocuklarını arkadaş parasıyla ABD’de okutan Tayyip Erdoğan’la ilgili olarak “Vasat”ın uydurduğu “Karizmatik”lik safsatasını anlamlandırmak için bu yazıyı yazdım.
Mustafa Kemal karizma sahibi olduğu için Atatürk’e dönüştü.
Tayyip Erdoğan’ın yolu bu gidişle ya Bayrampaşa’ya ya da Kasımpaşa’ya çıkar!
(Hürriyet, 8.9.2002)
***
12 yıl önce yaptığım tahmin doğru çıktı: “Üstinsan” olmadan hiç kimse “karizmatik” olamaz. İlk yazıyı yazdığım günlerde bir manken kızımız sevgilisini karizma sahibi olmadığı için terk ettiğini açıklıyordu. Demek ki dil ve kavramlar “vasat”ın eline düştüğü zaman işte böyle rezilleşiyor. Nasıl rezilleşmesin, artık millet “vasat, sıradan” anlamına gelen “oldukça”yı “çok iyi, pek iyi” yerine kullanıyor.
Bizim zamanımızda, öğrenci karnelerinde, 1 ve 2 “çok zayıf”, 3 ve 4 zayıf, 5 ve 6 “orta”, 7 ve 8 “iyi”, 9 ve 10 “pekiyi” idi.
Not bareminde, “oldukça”nın karşılığı “orta”dır. “Orta”nın (Oldukça’nın) “Pekiyi” yerine kullanıldığı ülkede, Türk Galib’in deyişiyle “at eşeğe, eşek ata garman garış” olmuş demektir.
***
“Karizma” sıfatı, dinsel yüküyle, olumsuz bir kimsenin sıfatı olamaz. Tanrı seçmediği kimseye olağanüstü yetenekler (konuşma becerisi, kehanet, mucizeler vb.) vermez.
Konuşma becerisi herkeste olabilir. O kişi bu becerisini “safsata” için de kullanabilir. Çok görülmüştür.
Karizma sahibi kimse asla kötü bir şey yapmaz, asla yalan söylemez, asla başkalarına haksızlık etmez, asla harama el sürmez, asla hırsızlık yapmaz ve hırsızlık yapılmasına asla göz yummaz; karizma sahibi kimse asla despotluk, zorbalık yapmaz; karanlığa karanlık eklemez, karanlıkta en azından bir kibrit çakar!
***
Vasat ve sıradan olan kendi vasat ve sıradan karizmasını yaratır. Gerçek karizmanın gülünç taklididir bu.
Gerçek karizma aslında kendi iç gücünden başka hiçbir şeye dayanmaz.
Şeyhin karizması olmaz kerameti olur; kerameti de müritler uydurur.
R.T. Erdoğan’ın karizması yoktur sadece bir şeyhtir. Mucizesiz! Uçamaz! Denerse, düşer! Ve düşmekte zaten!