23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bir kitabın peşinde

Onur Caymaz

Onur Caymaz

Eski Yazar

A+ A-

İyi de hangi kitap diyeceksin. Birkaç kuşağın çocukluğunda iz bırakmış bir kitap. Belki çocukken okumuşsundur. Aydın insan okuldan önce kitaplardan mezundur.

1900’ler. İstanbul merkezli Saadet Gazetesi. Okuma yazma oranları yüzünden gazete okunan nadir yerlerden İstanbul. Dedelerin mezar taşı o tarihte de her yerde okunamıyor. Bir imparatorlukta sıradan halkın fazla okuması gereksiz zaten. Tanrının yeryüzündeki gölgesi, onlar adına okuyor. Saadet Gazetesi’nde, Bir Çalgıcının Seyahati diye bir eser tefrika edilir. Okuma bilen mutlu azınlık çok sever hikâyeyi. Çok ilgi görünce eser 1907’de kitap olarak yayımlanır. Otuz ikişer sayfalık fasiküllerden ibaret bu baskı sonradan ciltlenir. Ciltli kapakta “Almancadan çeviren Mehmet Tevfik” ibaresi var. Fakat Mehmet Bey kimden çevirdi, belli değil.

1911 yılında İkbal Kütüphanesi ikinci baskıyı yapar. Derken cumhuriyet... Telaşlı yıllar. Arada Çalıkuşu çıkıp vitrinleri süsler. Genç devletin üçüncü yılında bizim çalgıcının üçüncü baskısı yine İkbal aracılığıyla kitapçılara ulaşır. Üçüncü baskı, iyi cins kâğıtta. Zamanın ünlü gazete ressamlarından Mehmet Bey tarafından da renklendirilmiş. Çeviren Mehmet, çizen Mehmet, oh ne âla memleket. Gelgelelim yazar yok ortada!

Köyünden çıkarak amaçsız yola koyulan Alfred Müller’in çeşitli maceralardan sonra Fridrih Şüller ile tanışması, iki gencin başından geçenler ortalığı kasıp kavurur. Bu yeni baskıda 58 adet de resim var. Cemal Süreya’nın çok sonra yazacağı gibi, “bir kitapta resim şart”. Kaderin karşılaştırdığı, kafalara gittikçe nakşedilen bu iki genç, keman çalıp şarkı söyleyerek hayatlarını kazanır. Başlarına gelen her olay yeni şeyler öğretir onlara. Hayat gibi. Aştıkları her zorluk arkadaşlıklarını pekiştirir. Bugünkü arkadaşsız hayatımız, böylesi kitapların yokluğundan belki. Yazar ustalıklı ve akıcı anlatımıyla gençlerin başlarından geçenleri aktarırken hayatın sürprizlerle dolu olduğunu, en küçük becerinin bile yaşamı olumlu yönde geliştirdiğini vurgular. Peki meçhul yazar kimdir?

Dördüncü baskı 1945’te yeni Türk harfleriyle gelir. O sıralar aslına uygun yapılmışlardan gayrı, özet niteliğinde kısa edisyonlar da türer. Bunlardan biri 1937’de Yeni Kitapçı tarafından basılan küçük kitaptır. Bu kısa edisyon 1945’te ikinci kez basılır. Ahmet Halit Yaşaroğlu Kitapçılık ve Kâğıtçılık Şirketi, 1953’te bu küçüğü üçüncü kez basar. İlginç olan şudur: Kısaltılmış baskılarda, “Almancadan Tadil ve Nakleden: Kemal Tahir” ibaresi görülmektedir.

Ünite dergilerinin görünmez emekçisi Rakım Çalapala, Kemal Tahir’e gidip, nedir bu işin doğrusu diye sormuş. Şöyle: Bu roman, Almanca bir kitaptan esinlenerek yazılan yerli bir esermiş. Üstünde Kemal Tahir adı bulunan kısa kitaplar, eserin daha önce yayınlanmış Türkçe asıllarından “üretilmiş”. Yeni Kitapçı’nın sahibi Kenan Sertel, Tahir’den romanı kısaltmasını istemiş. Üstat da şak diye değiştirmiş. Neşeli kahkahasıyla anlatıyor: Kitapta bir papaz varmış, Müslümanlığı tutunca onu da marangoza çevirmiş. Kitabın üstüne adının yazılması da isteği dışında, oldu bitti ile yayıncı tarafından yapılmış.

Eserin cumhuriyet öncesi yayıncısı, İkbal Kütüphanesi sahibi Hüseyin Kitapçı, Çalapa’ya 1933 yılında bu kitabın aslı yok galiba, demiş. O zamanlar yabancı dilden çevrilen romanlara rağbet fazla olduğundan, bir bahriye subayı olduğu söylenen Mehmet Tevfik hakkında başka bilgi yok. Adı karanlıklarda kalmış bu adama, eser, sanki tercümeymiş gibi yazdırılmış olabilir.

Az daha eşelemek gerek. Hüseyin Kitapçı, 4 Ağustos 1943’te ölse de Rakım Çalapala işin peşini bırakmıyor. İstanbul’daki Alman ve Avusturya liselerinin Alman edebiyatı öğretmenleriyle görüşmüş. Bilen eden yok. Eski adamlara gidiyor: Kemal Salih Sel, Reşat Ekrem Koçu, Tahir Alangu, Nijat Özön. Sonra mübarek kitapçılar: Seyyit Tahir, Hüseyin Tutya. Herkes romanın yabancı bir eserden uyarlanarak yazıldığı fikrinde birleşiyor. Nihayet Hayrullah Örs, Mehmet Tevfik’in kitabı nereden esinlenerek yazdığını buluyor: Joseph Freiherr von Eichendorff diye birinin, Aus dem Leben Eines Taugenichts (Bir Haylazın Hayatından) adlı eserinden. Gel gör ki iki kitap birbirine o kadar da benzemiyor, yakın yanlar var sadece; dünyadaki tüm kitaplar kadar yakın. Tümüyle özgün bir kitap var mı? Mehmet Tevfik’ten 40 yıl sonra Necatigil 1946'da Bir Haylazın Hayatı’nı çevirecek, Milli Eğitim Bakanlığı yayınlayacak.

Bir Çalgıcının Seyahati’nin aynı isimle filmi de var. 1963’te Duru Film Müessesesi çekmiş. Senaryoyu Zeki Demirkubuz, yok canım şaka, İlhan Engin ve Erdoğan Tünaş yazmış. Yönetmen Süreyya Duru (en meşhur filmi de Fatmagül’ün Suçu Ne’dir...) Benim çocukluk semtimdeki mezarlıkta, babamın yakınlarında sonsuz uykusuna dalmış bu beyefendinin filminde, romandaki gençleri Ahmet Tarık Tekçe ile Sami Hazinses paylaşır. Baş kadın, sinemamızın en güzeli Leyla Sayar. Konu yurdumuzda geçer.

1971 yılında, İstanbul'da çıkan Günlük Hakikat Gazetesi’nde görülür bu meşhur kitap. Başlıkta yazarın da, çevirmenin de adı yoktur bu kez. Mehmet Tevfik karanlıklara karışır. 1972’de Atlas Kitabevi, 1985’te Sosyal Yayınlar, 1992’de Yapı Kredi basar... 1993 Ergin Yayınevi kitabı keşfeder. Yeni yüzyılın eşiğinde artık ilgi devşirmemiş. Kimse arkadaş değil belki artık, ondan. Nihayet Kuzey Işığı Yayınevi, Mehmet Tevfik’i de ekleyerek geçtiğimiz yıl kitabı yeniden okura ulaştırmış. Dostluk kaybolsa da edebiyat kaybolmuyor demek.

Not: Ekspres Türkiye diye bir vatansever haber sitesi, internet mecrasına yeni soluk getirdi. Sosyal medya kullananların takip etmesini öneririm.

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları