Bir kumpas davası: 28 Şubat
Eski Ankara Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili, şimdi FETÖ tutuklusu. Bilgili tarafından iddianamesi yazılan 28 Şubat davasında hüküm giyen 84 yaşındaki emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın son durumuyla ilgili avukatı açıklama yaptı.
FETÖ savcılarınca iddianamesi yazılan 28 Şubat davası nedeniyle cezaevinde tutulan ve yaş ortalaması 80 olan beş komutanın durumu ağırlaşıyor.
Çok sayıda sağlık sorunu yaşayan komutanlar cezaevinde tutulmaya devam ediliyor. Son olarak mide kanaması geçiren Çetin Doğan’ın eşi Nilgül Doğan, “Ülkeye bunca hizmet eden bu uğurda ölmeyi göze alan eşlerimize yapılan zulme son verin” çağrısı yapmıştı.
28 Şubat Davası bir FETÖ kumpası. Soruşturmayı başlatan ve davanın iddianamesini yazan savcılar, ilk tutuklamaları yapan ve mahkeme sürecinde yer alan bir kısım hâkimler, soruşturma sürecinde savcılara sözde belge temin eden şahıslar, temin edilen belgeler hakkında "güvenilir" raporu veren TÜBİTAK görevlileri, savcıya Genelkurmay'dan belge ulaştıran askerî personel, yani kısaca bu davaya "eli değen" herkes bir şekilde FETÖ bağlantılı çıktı. Bugün o şahısların bir kısmı FETÖ üyeliği, bir kısmı da 15 Temmuz'daki rolleri nedeniyle halen ağırlaştırılmış müebbet cezalarıyla cezaevlerinde, bir kısmı ise yurt dışında firarî durumda.
‘TAMAMEN KURGU’
Çetin Doğan’ın eşi Nilgül Doğan, davanın Necmettin Erbakan’ın ölümünden sonra açıldığına dikkat çekerek tamamen sahte delillerle FETÖ’cüler tarafından hazırlanan bir dava olduğunu vurguladı. Nilgül Doğan, şunları söyledi:
“Darbe mi yaptı bunlar, böyle darbe olur mu? 28 Şubat’tan birkaç ay sonra kimi emekli oldu, kimi tayin oldu. 23 ayda herkes yurdun çeşitli yerlerine dağıldı. Davayı açmak için Erbakan’ın ölmesini beklediler. Davayı açan hâkimden tutun iddianameyi hazırlayan savcısına kadar hepsi Fetullahçı. FETÖ’den hüküm de aldılar, Fetullahçılıkları tescillendi. Yurtdışına kaçtılar.”
TAHLİYE BEKLEYEN KOMUTANLAR
Halâ cezaevinde bulunan Org. Çetin Doğan 84, Org. Fevzi Türkeri 83, Korg. Yıldırım Türker 83, Tümg. Cevat Temel Özkaynak 79, Tümg. Erol Özkasnak 78 yaşında. FETÖ, Atabeyler, Ergenekon, Malatya - Zirve, Balyoz, Kozmik Oda, İstanbul ve İzmir Askerî Casusluk, Oda Tv, Fenerbahçe - Şike ve benzeri bir dizi davanın bire bir kopyası ve son halkası olarak "28 Şubat Davası"nı başlattı. 76'sı tutuklu 103 kişi bu davanın sanığı yapıldı.
28 ŞUBAT DAVASINDA NE OLMUŞTU
Soruşturma bir kişinin, elinde bir CD ile savcılığa gitmesi ve FETÖ'cü Zekeriya Öz'e CD’yi teslim ederek, o süreçle ilgili elinde bilgi ve belgeler olduğunu öne sürmesiyle başladı. Öz, Ankara'nın yetkili olduğunu belirterek dosyayı Ankara'ya gönderdi.
“Postmodern darbe” olarak anılan 28 Şubat sürecine ilişkin yaşanan olaylar nedeniyle "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni cebren devirmeye, düşürmeye iştirak”la suçlamasıyla Karadayı ve 102 sanık hakkında 2 Eylül 2013'te Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı.
DEMİREL'İN TANIKLIĞI REDDEDİLDİ
Dosya Kozmik Oda'dan tutuklu olan Mustafa Bilgili tarafından yürütüldü. Söz konusu CD ile ilgili bilirkişi incelemesi yapıldı. Balyoz ve Ergenekon incelemelerini yapan ekip görevdeydi.
ODTÜ'de yapılan incelemede CD'nin delil niteliği taşımadığı raporu gösterildi. Yargılama sırasında Süleyman Demirel'in tanık olarak dinlenmesi reddedildi.
ERBAKAN'IN ÖLÜMÜ SONRASI NELER OLDU
Davanın müştekileri yani katılanları arasında darbe yapıldığı ileri sürülen sadece Tansu Çiller şikâyetçi oldu. Şevket Kazan, duruşmaya geldi ve şikâyetçi olmadığını beyan etti. Diğer taraftan o dönemde Doğru Yol Partisi’nden istifa eden milletvekilleri vardı. Onlar da herhangi bir baskı veya zorlamayla karşılaşmadıklarını dile getirdi.
MESUT YILMAZ REDDETTİ
Yine aynı şekilde Mesut Yılmaz herhangi bir baskı veya zorlamayla karşılaşılmadığını, hükümetin protokol çerçevesinde görevi devrettiği şeklinde beyanda bulundu. O dönem Tansu Çiller’in yardımcısı konumunda olan Mehmet Ekici, yine baskı ve zorlama olmadığı beyanında bulundu. Şevket Kazan’ın yine yıllar önce yazmış olduğu kitaptaki 28 Şubat bir darbe değildir değerlendirmesi mahkeme tarafından göz ardı edildi.
Tüm bu süreç 5. Ağır Cezaya devredildikten sonra oldu. Hatta daha da vahimi şuan ki Cumhurbaşkanı’nın çocukları da bu davanın müdahilleri arasındaydı, o yüzden bu dava üzerindeki özellikle siyasi algı çok yoğundu.
28 Şubat sürecinde ordudan ihraç edilmiş olan ya da kamu görevinden ihraç edilmiş olan kişiler de bu davaya katılan olarak kabul edildiler ve yüzlerce kişi bu davanın müdahili oldu. Fakat bu kişilerin arasında yine 90’lı yılların sonunda Fetullah Gülen Cemaatine mensup olmak sebebiyle görevinden ihraç edilmiş kişiler de vardı. Bir taraftan FETÖ’cü hâkim ve savcılar tarafından kotarılan bir dava varken, diğer taraftan da geçmişte bağlantıları sebebiyle ihraç edilmiş olan kişiler de vardı.
Mahkeme "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren devirmeye, düşürmeye iştirak"la suçlanan 103 sanıktan, dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir, Genelkurmay Harekât Başkanı emekli Orgeneral Çetin Doğan ve eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Halil Kemal Gürüz'ün de bulunduğu 21 kişiye müebbet hapis cezası verdi.
Sanıkların yaş ve sağlık durumları ile ölçülülük ve orantılılık ilkelerini de birlikte değerlendirerek, adli kontrol kapsamında yurt dışına çıkışları yasaklandı ve her ayın ilk günü ikametlerine en yakın güvenlik birimlerine imza verme şartı getirildi.
İsmail Hakkı Karadayı 26 Mayıs 2020 tarihinde hayatını kaybetti.
“Postmodern darbe” denildi. Üzerinden 25 yıl geçti. Yargıtay 16. yeni adıyla Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 28 Şubat davasına ilişkin temyiz incelemesini 9 Temmuz'da tamamladı.
Dairenin kararında, suçun icra hareketleri üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları tespit edildiği belirtilen sanıklar Ahmet Çörekçi, Aydan Erol, Cevat Temel Özkaynak, Çetin Doğan, Çetin Saner, Çevik Bir, Erol Özkasnak, Fevzi Türkeri, Hakkı Kılınç, İdris Koralp, İlhan Kılıç, Kenan Deniz, Vural Avar ve Yıldırım Türker olay tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 147. maddesindeki "Türkiye Cumhuriyeti icra heyeti vekilleri heyetini cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmek" suçu bakımından "müşterek fail" olarak sorumlu tutuldu. Daire, bu 14 sanık hakkındaki müebbet hapis cezalarını onamıştı.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, sanıklardan eski YÖK üyesi Erdoğan Öznal, dönemin YÖK Başkanı Prof. Dr. Halil Kemal Gürüz, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Hayri Bülent Alpkaya ve dönemin Genelkurmay Adli Müşaviri Muhittin Erdal Şenel'in eylemlerinin bu suça yardım kapsamında olduğu sonucuna vararak, bu sanıklara yerel mahkemece verilen müebbet hapis cezalarının bozulmasına hükmetmişti.
Özel Yetkili Mahkemelerdeki hâkim ve savcılar görevden alındılar. Tutuklandılar ve yargılanıyorlar. Bunlar göz ardı edildi.
Fetullahçı yapının yönlendirmeleriyle kotarıldı bu davalar. Bu dava normal mahkemelere devredildikten sonra mahkeme başkanlarının görevden alındığı ve atanan başkanların sanıklar hakkında müebbet cezası verdiğini hatırlatayım.
O GÜNLERİ HATIRLAYALIM
Türkiye'de 28 Haziran 1996'da Refah Partisi (RP) ile Doğru Yol Partisi'nin (DYP) Necmettin Erbakan başbakanlığında kurduğu koalisyon hükümeti gerginliğin artmasına neden oldu.
Başbakan Erbakan'ın 6 Ekim'de Libya'ya yaptığı ziyaret sırasında Muammer Kaddafi'nin Türkiye'ye yönelik sert sözlerine sessiz kalması eleştirildi.
3 Kasım'daki Susurluk kazasının ortaya çıkardıkları da "Sürekli Aydınlık için Bir Dakika Karanlık" eylemlerini tetikledi.
Erbakan'ın 11 Ocak 1997'de tarikat şeyhlerine resmi konutunda iftar yemeği vermesi, 31 Ocak'ta Sincan Belediyesi'nin düzenlediği ve cihat oyununun oynandığı Kudüs Gecesi, ardından Aczimendilerin Ankara'da bir başka grubun da İstanbul'da "şeriat isteriz" sloganlarıyla düzenlediği eylemler Türkiye'nin laik yapısıyla ilgili endişelerin artmasına yol açtı. 28 Şubat 1997 tarihindeki Milli Güvenlik Kurulu toplantısı bu koşullar altında yapıldı.
MGK KARARLARI
9 saat süren toplantıda, MGK bildirisinde laikliğin Türkiye'de demokrasi ve hukukun teminatı olduğu vurgulanırken, hükümetten aralarında 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmesi, tarikatlara bağlı okulların Milli Eğitim Bakanlığına devredilmesi, Kuran kurslarının denetlenmesi ve kılık-kıyafet kanunun uyulmasını da içeren bir dizi eylemi hayata geçirmesi istendi.
Birkaç ay sonra Refah Partisi hakkında "laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu" gerekçesiyle kapatma davası açıldı.
BATI ÇALIŞMA GRUBU
Genelkurmaya davet edilen gazetecilere, yargı mensuplarına ve üst düzey bürokratlara komuta kademesi tarafından "irtica tehdidine karşı brifingler" verildi.
Daha sonraki yıllarda, bu dönemde Genelkurmay bünyesinde Batı Çalışma Grubu adı altında bir yapı oluşturulduğu ve birçok kişi, kurum ve olay hakkında kayıtlar tutulduğu ortaya çıktı.
Haziran ayında koalisyon ortağı DYP lideri Tansu Çiller, tansiyonu düşürmek adına, Erbakan'ın istifa etmesini ve kendisinin başbakan olmasını önerdi. Bu öneriyi kabul eden Erbakan, istifasını sundu.
Ancak dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümeti kurma görevini Çiller'e değil, Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a verdi. Haziran ayı sonunda da Yılmaz, Bülent Ecevit'in lideri olduğu Demokratik Sol Parti (DSP) ve Hüsamettin Cindoruk'un liderliğindeki Demokratik Türkiye Partisi (DTP) ile ANASOL-D koalisyonunu kurdu.
‘BALANS AYARI’
Çevik Bir, o dönem Sincan'dan tankların geçmesiyle ilgili olarak "Demokrasiye balans ayarı" demiş, Karadayı'dan sonra göreve gelen Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu da "28 Şubat, bin yıl sürecek" diye konuşmuştu.
ÇETİN DOĞAN
Çetin Doğan 15 Mayıs 1940 doğumlu, 84 yaşında. Ciddi sağlık sorunları var. Sağlık kurumlarınca verilen raporlar bulunuyor.
2003 yılında 5 damardan bypass ameliyatı olan Doğan’ın, kalp rahatsızlığı bulunmakta.
Çetin Doğan Sincan Ceza ve Tutukevinde 28 Şubat Davasında sanık olarak tutuklu bulunduğu dönemde ani rahatsızlığı nedeniyle 21 Şubat 2014 tarihinde Ankara Numune Eğitim Ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Böbrek rahatsızlığı devam ediyor.
Çetin Doğan 2010 senesinde Balyoz Kumpası ile tutuklanmadan önce bel ve ayak ağrıları nedeniyle ameliyatı planlanmıştı. 22 Şubat 2010 tarihinde tutuklandıktan sonra şikâyetleri devam ettiği için Silivri Yüksek Güvenlikli Tutukevi Kurumunca Silivri Devlet Hastanesi’ne sevk edilmiş ve sevk edildiği hastane tabipliğince de ameliyat önerilmişti. Çetin Doğan’a ameliyat ve doktor seçme hakkı verilmediği için ameliyat olmayı reddetmişti. Doğan'ın rahatsızlığı bu suretle kronikleşmiş ve tahliye olduktan sonra 28.12.2014 tarihinde ‘Düşük Ayak’ teşhisi ile ameliyat edildi.
Ameliyat sonrası ağrıları geçmiş ise de ‘Düşük Ayak’ devam ettiği için yürümede zorlanmakta ve omurilik boyunca takviye için konulan platin çubuklar nedeniyle hareketleri önemli ölçüde sınırlandı, yürüyüşte, özellikle çorap giyme ve banyo yapmada yardıma ihtiyaç duymakta.