26 Kasım 2024 Salı
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bir NATO üssü hikâyesi

Hüseyin Haydar

Hüseyin Haydar

Gazete Yazarı

A+ A-

Uyandı savaş pilotu özel lojmanında, adı Joe Don.
Dışarı baktı pencereden Co, gün ağarıyor,
Yeni yeni açılıyor üssü örten Çukurova sisi.
Fakat canı sıkkın mı sıkkın, dün akşamdan beri,
Rüyasında gördüğünden ötürü değil İblisi,
Gizli görev emriyle uçacak yine sabahın körü.

***

Karısı Fidelia uyuyor pisi misi, arkası dönük,
Ev sıcak, kaymış üstünden ince pamuk pikesi.
Kahve makinesinden alırken fincanını Co,
Birden pencere camına yansıyan karısını gördü,
Serilmiş yatıyor pistte parçalanmış gövdesi.

***

Işığın yaptığı bilimsel şakayı düşündü pilot:
Ne müthiş bir yanılsama yaratıyor fizik yasası,
Maddenin ruhundan yansıyor gerçeklik.
Kadın, uykusunda döndü hafifçe öbür yanına,
Kopmuş kolu sis lambasının üstüne düştü hafifçe,
Kan gibi dağıldı sisin içinde kırmızı gecelik.

***

Yudumlarken kahvesini, daldı gitti Joe Don:
Biz hep saldırdık, yaktık yıktık, vurduk biz,
Amerika’nın bekası için, hiç durmadan öldürdük!
Derken karısı bir kez daha döndü, huzursuz;
İncirlik pazarından alınan Çin ipeği külotu
Kızıl ikaz ışığı gibi yandı söndü pencere camında.

***

Kafasında bir soru var Co’nun, aydınlanması zor.
Çin’i düşünüyor: Basıp geçti adamlar bizi,
Üstelik saldırmadan, işgal etmeden hiçbir ulusu.
Nasıl da zenginleştiler tek bomba atmadan,
Şehirleri, evleri yıkmadan, kıymadan hiçbir cana!

***

Düşünüyor, boş fincanı bırakırken masaya,
Birazdan kendi milletlerini vursunlar diye,
Silah bırakacak, terörist yuvası üç mağaraya.
Baktı bir daha camdan: Suç uçağı onu bekliyor,
Şaşırdı dönen radarın sakinliğine pilot,
Okşadı kırmızı külotu, taktı kepini çıktı kapıdan.
Baktı arkasından boş fincan, eli kanlı robotun!