29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 26°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bir Osmanlı ulusu meydana getirmek-(TAMAMI)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

“Bir Osmanlı ulusu meydana getirmek”, yemek tarifiyle ilgili cümlelere benziyor. Örneğin “Kuzu oturtma nasıl yapılır?”, “Papaz yahnisi nasıl yapılır?” gibi... Annem herhangi bir yemek tarifine “Bir baş soğan alıp iyice çinteceksin” diye başlardı.

Bir de “Biz nasıl adam oluruz?” türünden sorular vardır. Bu türden soruları ciddiye almam ama o soru sorulmasaydı da benim bir cevabım olurdu: “Osmanlı palavrası, Osmanlı palavracılığı sona erdiği ve Osmanlı palavracılarının kökü kuruduğu zaman!” derdim.

Kendimi dizginlemem gerek, yoksa bu yazılar pehlivan tefrikası gibi sona ermez!

Düşman başına

“Tarihte yaşamak istemediğin bir dönem var mı?” diye sorsalardı şöyle cevap verirdim: “Öncesini bir yana bırakalım, Mora İsyanı’nın başladığı 1821 ile 1919 arasıdır, bu yüz yüzyıldır!” derdim. Boğazlardan geçmesi olanaksız Rus donanmasının, Atlantik Okyanusu ve Cebelitarık Boğazı yoluyla Akdeniz’e çıkıp, 1770 yılında Çeşme’de Sultan’ın donanmasını yakması, Osmanlı kafasının anlayabileceği bir şey değildi. Çünkü medreselerde coğrafya dersi yoktu. Mühendishane-i Bahr-i Humayun’un yani Deniz Harp Okulu’nun 1773 yılında kurulması bir rastlantı olabilir mi?

Kendimizi 1890’larda 20-30 yaşlarında olan Osmanlı Münevveran kuşağının yerine koyalım: Bütün Avrupa toprakları gitmiş, Kırım gitmiş, Cezayir, Tunus ve Mısır gitmiş, Kıbrıs gitmiş; Müslüman Araplarda milliyetçilikler falan uyanmaya başlamış... Adam olan adam “Ne yapmalı?” diye sorar, “Ne yapmalı da Osmanlı Devleti’ni yaşatmalı?!”

Yufuk Akçura (1876-1935) ve Ziya Gökalp (1875-1924)

Bu soruyu Yusuf Akçura, Osmanlılaşmak, İslamlaşmak ve Türkleşmek üçlüsünü ele aldığı Üç Tarz-ı Siyaset’ti ile yanıtladı (1904). Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak 1929 yılında kitaplaştığı için, Ziya Gökap’in kendisine bu soruları 1910’larda sorduğunu düşünebiliriz.

Yusuf Akçura bu üçlü olasılık üzerine düşünmüş ve bir makale yazmıştır ama kanımca bunlardan hiçbirini önermez. Türkçülük hareketinin babası sayılmasına karşın Türkçülük’ü bile... Şimdi ben aradan çekileceğim ve Ord. Prof. Enver Ziya Karal’ın Üç Tarz-ı Siyaset’e (Lotus Yayınları) yazdığı önsözden bölümle ilgili bir aktarma yapacağım:

Osmanlılaşmak mümkün müdür?

“Yeni anlamda bir Osmanlı milleti oluşturmaktır. Bunun için cins, din ve mezhep ayrımı gözetilmeksizin Osmanlı halkları, haklar ve ödevler bakımından eşit duruma getirilecektir. Böylece ve ortak bir vatan kavramı etrafında Amerikan ulusu gibi, bir Osmanlı ulusu oluşturulacaktır. Osmanlı ulusunu yaşatmanın tek amacı, imparatorluğu parçalanmaktan kurtarmak, mevcut sınırlarını korumaktan ibaret olacaktı. Yusuf Akçura’ya göre Osmanlılık fikir ve eylemi, Fransa’nın liberal milliyet anlayışına göre II. Mahmut döneminde başlamıştır. Abdülmecid döneminde geliştirilmiş, Âli ve Fuat paşalar zamanında en yüksek düzeye ulaşmıştı. Fransa’nın 1870-1871’de Prusya’ya yenilmesi üzerine, batıda ırka dayalı milliyet anlayışının gelişmeye başlaması üzerine önemini yitirmeye başlamıştı.

Yusuf Akçura, Osmanlı milletini oluşturmanın Osmanlı devleti için yararlı olacağı kanısındadır. Ne var ki böyle bir eylemi de çeşitli sakıncalar yüzünden olanaksız görmektedir. Sınırların korunmasını, devlet için yeterli amaç saymamaktadır. İmparatorluk halklarının örgütlenip bir millet haline getirilmesinde, devletin kurucuları ve yöneticileri olan Türkler eriyip gidecek ve egemenlik Arap çoğunluğuna geçecektir. Yusuf Akçura, Osmanlı topluluklarının birbiriyle kaynaşmayı istemeyeceklerini de öngörmektedir. Hatta böyle bir denemeye Rusya’nın siyasal ve mezhepsel nedenlerle; bir bölüm Avrupa kamuoyunun dinsel sebeplerle direneceğine inanmaktadır. Bütün bu kanıtlara dayanarak Osmanlılık konusunda Yusuf Akçura’nın vardığı sonuç aynen şudur: ‘Zannımca artık Osmanlı milleti meydana getirmekle uğraşmak boş bir yorgunluk olur.’ (S.16)”

Aşağı tükürsen sakal

Yusuf Akçura’nın o döneminde, demek ki, Osmanlı imparatorluğu malzemesinden, ABD örneğinde olduğu gibi, bir Osmanlı türlüsü pişirmenin mümkün olacağı düşünülüyormuş. “Kaz uçar da Laz uçmaz mı?” kafası, “Ben de isterim!” çocukluğu... Coğrafya bilmedikleri için Çeşme’de donanma yaktırmış olan âdemlerin torunlarının, atalarının kılıç zoruyla, kan dökerek fethettiği topraklar üzerinde yaşayan ezilmiş uluslar ile tutsaklık ve yoksulluktan kurtulmak, özgürleşmek üzere Avrupa’dan Amerika’ya göç etmiş halkların aynı iplikten dokunmamış olmalarını anlamaları çok zordu. Adamlar o topraklara gitmişler, kiliseleri çevresinde birer koloni kurmuşlar ve hep birlikte İngiliz Krallığı’na karşı özgürlük savaşı kazanmışlardı. Üstelik, Osmanlı boyunduruğu altında yaşayan halkların önünde de bir (tersine) ABD örneği vardı ve 1789 Devrimi’nin ne anlama geldiğini çok iyi biliyorlardı.

Bütün bunları bilen biliyordu. Bilenler bilmeyenlere öğretti, zaman öğrenmeyenlerin burnunu sürttü ve Yusuf Alçura, “Zannımca artık Osmanlı milleti meydana getirmekle uğraşmak boş bir yorgunluk olur” diye yazdı ama AKP’nin Yeni Osmanlı Düzeni kurmak isteyen hayâlbâz Hariciye Vekili Ahmet Davutoğlu’nun dünyadan haberi yok!

NOTA BENE: AKP iktidarı, “İsmet İnönü’nün adını Uluslararası İlişkiler” dersi müfredatından çıkartmış. Doğaldır, intikam alıyorlar! Sultan Vahdettin’in, Damat Ferid Paşa’nın; İskilipli Atıf Hoca, Anzavur, Çopur Musa, Ali Batı, Kuvay-ı İnzibatiye (Halife Ordusu), Bolu, Düzce, Bozkır ve Konya isyancıları gibi Kurtuluş Savaşı’nda düşmanla işbirliği yapmış, düşmana hizmet etmiş olan hainlerin intikamını alıyorlar! Mümkün olsa Cumhuriyet’i Silivri’ye gönderecekler!