Bir yaşamın özeti: Albümler
Teknolojinin sınır tanımaz şaşırtıcı hızı içinde geçmiş dönemin kimi özlemlerinden söz etmek ne kadar doğrudur bilinmez… Ancak zaman ne kadar değişirse değişsin geçmişe duyulan özlemleri unutmak da pek mümkün olmuyor. Biraz garip ama, geçmişe duyulan özlemin bir çeşit yeni tanımı olarak öne çıkan nostaljik yaklaşımlar her geçen gün “nerede o eski günler …” diye başlayan cümlelerin sıkça kullanılmasını da adeta kaçınılmaz kılıyor.
Etimolojik yaklaşımla nostaljinin eski tanımı daüssıla, yani sıla özlemi, daha genel bir tanımlama ile eskimişliktir. Günümüzde ise geçmişe duyulan her bir özleme nostalji deyip geçiyoruz… Nostalji; bazen yaşanılan gerçeklerin yoğunluğundan kaçmak, bazen bir şeylere sığınmak ama da çok da günümüzde yeri doldurulamamış bir eskinin yitip giden değerini her bir şeye rağmen özleyebilmektir.
Örneğin günümüzde zaman zaman bit pazarlarına, sahaflara ya da kaldırım tezgahlarına düşen albümler gibi…
Albümler bir yaşamın özeti gibidir. Hiç tanıdık olmasalar da sayfalarında yer alan her bir fotoğrafla kendilerini ele verirler… Geçmiş bir yaşamın her bir evresini tek karelik bir görüntüyle de olsa herhangi bir albümün sayfalarında izlemek mümkündür. Albümlerin daha önceden belirlenmiş sayfa sıralamaları olmasa da yaşanmış olanların yaşam içindeki evreleriyle birbirlerine oldukça yakın bir benzerliği vardır. Örneğin her albümün ilk sayfaları, yitik giden büyüklerin sepya fotoğraflarına ayırılmıştır. Sonrası bilindiği gibi… Doğum, lohusa, çocukluk fotoğrafları, erkekse sünnet öncesi ve sonrası görüntüleri, ilkokuldan başlayan eğitim evresinin her biri, bayramlar törenler, geziler, askerlik ve benzeri fotoğraflar vs. Sonrasında diploma, nişan ve evlilik fotoğrafları… Derken albümün sahibinden çok öznesi olan yeni doğanlar yani çocuklar ve de bir süre sonra da onların yerini alan torun fotoğrafları… Yeni yaşamın albüm sayfalarına düşen zaman seyri. Yalnızca bu kadar mı? Elbette ki dahası da var. Sonuç olarak her albüm içindeki fotoğraflarla hem birbirine çok benzer hem de hiç ama hiç benzemez… Benzerlik yaşamın evrelerinde, aykırılık ise bu evlerini seyrindedir…
Ayrıca bir hikayesi de vardır her albümün içindeki fotoğrafların ayrıntılarına gizlediği… Ancak kendilerini hemen ele vermezler…Biraz çaba isterler yabancı bakışlarda. Ya hikâyenin içine dalıp kaybolursunuz ya da tümüyle yadsırsınız… Okumaların en zorudur albüm gezintilerinin…Her fotoğraf, yaşamın her bir evresi, labirentin içindeki kaybolmuşluğun size uzattığı bir ip gibidir. Ya tutar peşine takılırsınız ya da onca hiç tanışık olmadığınız fotoğraflar arasında yitip gidersiniz.
Herhangi bir albümün hikayesine hiç tanık olmasanız da bazılarının sonunu mutlaka bilirsiniz. Çünkü her albümün hikayesinin sonu, onun bulunduğu yerle ilişkilidir. Bir kişinin yaşam boyu özenle saklayıp her bir özlemine ortak olan en değerli bir nesnenin bit pazarlarıyla kaldırım tezgahlarına düşmesinin yalnızca tek bir nedeni vardır. O da yalnızlıktır. Yalnızca yalnız kalanların, ya da yalnızlıkla suçlanıp da yalnızlığa tutsak olanların albümleri düşer kaldırım tezgahlarına… Böyledir bu tür hikayelerin sonu. Hiç değişmez…
Günümüzde yalnızlık nedeniyle bit pazarlarına düşmüş kimi albümler döneminde tanınmış ancak günümüzde unutulup gitmiş eski bir sanatçıya ait ise, bizlere bir başka yönünü de fısıldar. Hüzünle sarmalanmış bir bilinmeyen gizleri de budur bu albümlerin. Ölümleri tek satır almaz ama gazetelerde, her bir ephemera ile ilgi müzayedelerde ölüm ilanı gibi satılır albüm içindeki fotoğrafları.
Onlardan bazılarını müzayedelerden satın alıp sahip olsanız da nice pahalı albümler içinde tasnif edip saklasanız da üzerlerine sinmiş hüzün kokusuyla yalnızlıklarını bir türlü dindiremezsiniz… Yalnızlığın ilahisi gibidir bu tür fotoğraflar…
Not: Son bir ay içinde sinemamızın tanımış bir karakter oyuncusuyla, cumhuriyetin ilk ses sanatçılarından birinin öldüklerini bu albüm fotoğraflarının müzayedelere düşmesiyle haberdar olduk. Bu tür albümlere o kadar çok rastlanıyor ki…