29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 27°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bir zırva, iki mektup -(TAMAMI)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

Cumhuriyet Gazetesi’nin 24 ve 27 Ağustos tarihlerinde manşet yaptığı Ali Boğa adlı AKP milletvekini meğer, “Muğla’nın Fethiye İlçesi Karaçulha Köyü’nde Yörük Çadırında 1949 yılında” doğmuş. Gerisi önemli değil: Okumuş, tahsil-terbiye görmüş ama adam olamamış. Sonunda, “Şu anda bir şans geçti elimize. Biz bütün okulları imam hatip okulu yapma şansını elde etmiş durumdayız!” diyebilecek bir mürteci, bir yobaz olmuş. Başbakan’ına yağ çekmek için böylesine süfli laflar eden adamın, “bir Yörük çadırı”nda doğmuş olması çok dokundu bana. Ben Yörükler yozlaşmaz sanırdım.

Ali Boğa’nın bir torunu varmış, babası diplomatmış, bu nedenle, çocuk yurt dışında uyumsuzluk yaşamasın diye Ankara’daki Fransız okuluna vermişler. Buraya kadar güzel, ama adam yoz pişkinliğiyle “Amerika ya da başka ülkelerde imam hatip okulu yoksa biz ne yapalım?” diye çıkışıyor. Nerede o “Urfa’da Oxford vardı da biz mi okumadık!” diyen adamın ironik onuru!

Bu adam, Muğla’da, imam hatipleri göklere çıkartırken “O zaman işte memleketin geleceğine sahip çıkan, üç kuruşluk menfaat için memleketin geleceğini satmayan, tarihine, kültürüne saygılı, inancına saygılı diplomatlar, yöneticiler o zaman bu memleketin başına gelecektir” tarzında inciler yumurtlamıştı.

Charles de Gaulle adlı resmi Fransız lisesi iyi bir okuldur. Torunu, bu okulda edindiği iyi huylarla dedesine kesinlikle benzemeyecektir. Bu da bizim tesellimiz!

Birinci mektup

Birinci mektup emekli bir öğretmenden geldi. Şöyle diyor:

“Sinop Eğ. Enstitüsü kapanınca 1980 İhtilali ile Sinop İmam Hatip Lisesi’ne atandım. Okulda 14 din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni vardı. Humeynici 4, yansız 2, ülkücü ve akıncı öğretmen olarak 4 gruba ayrılmıştı.

Okullar açılalı birkaç hafta olmuştu. Tanıdık olan Sinop Orman Bölge Şefi, telefonla, ‘Akşam yanına birkaç kişi alarak, Orman Kampı’na gelir misiniz?’ dedi. Bir resim öğretmeni, bir beden eğitimi öğretmeni ile beraber gittik. Şef bizi ilgili yere götürdü. Son sınıf öğrencilerimizden 7 tanesi, şarap şişelerini dikip içiyor, yiyor, şakalaşıyor, eğleniyorlardı. İsimlerini yazdık, görünmeden oradan ayrıldık. Araştırmamız sonucu, toplam 51 son sınıf öğrencimizden 17’sinin bazısının esrarkeş, çoğunun şarapçı olduğunu belirledik. İhtilalden önce, ülkücü ve akıncı derneklerine kayıtlı olduklarını, eylem öncesi (yazılama, afişleme, dövüş v.b.) kendilerine esrar, şarap içirdiklerini ve öyle eyleme götürdüklerini belirttiler.

Şikayetçi olmadık. Konuşup ikna ederek 9 öğrencimizi bu kötü alışkanlıklardan vazgeçirdik.”

Demek ki neymiş, imam hatip okullarında okuyan çocuklar da içki içiyormuş, kirli işlere karışıyormuş... Demek ki bu okullardan memleketin gerçeğine sahip çıkmayacak, üç kuruşluk menfaat için memleketin geleceğini satacak insanlar da mezun olabiliyormuş...

İkinci mektup

“Ben çiftçi çocuğuyum.O zamanlar koyunlarımız da vardı. Harmanı kaldırıp, buğdayı ambara doldururduk. Ambarın kapısı derme çatmaydı. Kapı iyice kapatılmadığında koyunlardan açıkgöz olanlar (onlarda da karakter farklılıkları olur) hemen içeriye dalarlar, aceleyle buğday yemeye başlarlar. Yerler yerler, bi türlü doymak bilmezler. Ne zamana kadar? Çatlayıncaya kadar.”

Okur, daha sonra sözü günümüzün açgözlü yiyicilerine getiriyor:

“Şimdi halkımızın önemli bir bölümünün bunların peşinden gitmesine gelince; Almanya’da uzun süre kaldıktan sonra beş parasız yurda dönmüştüm. Aç kaldığım için asıl mesleğim olan öğretmenliğe başvurmuştum. Tokat dağlarında bir köyde öğretmenlik yapıyordum. Çobanın biri kurdun sürüye girdiğini, koyunun birini ısırdığını, ama öldüremediğini, sonra kendisi bağırınca kurdun kaçtığını anlatıyordu. ‘Ben bu tarafa asılıyorum, o kurdun arkasından gitmeye çalışıyor’ diyordu. Hayret ettim. ‘Kurttan korkup kaçması gerekmez mi?’ diye sordum. Oradaki köylüler, ‘Kurt koyunu bir defa ısırdı mı, kurdun arkasından gider’, diye yanıtladılar. Hayret etmiştim.

Seçimlerde vatandaşlarımızın bunların ne olduğunun -hepsinin değilse de birazının- farkında oldukları halde, ısrarla gidip bunlara oy vermelerini, koyunun bahsettiğim özelliğine benzetirim. Gerçi bunların ne olduklarını anlattığımda, bana hak veriyorlar.

Genelde bilmiyorum, ama yerelde bu paraları ne yaptıklarını görüyoruz: Bir türbanlı genç kuma. Tabii nikahlı eşin altına siyah BMW, (İlle de siyah olacak.) Yetmedi bir de daire. Türbanlı genç kıza bir villa ve altına 150-200 milyonluk lüks araba. (Bir ara bu lüks arabalı türbanlılar o kadar çoğalmıştı ki, caddeye çıkınca mutlaka bunlardan birilerine rastlıyordunuz. Durmadan kentin caddelerini turluyorlardı. (Bu da bir tür arabaya ve lüks arabaya açlık olmalı.) Arkadaşlar ne zaman siyah BMW içinde orta yaşlı bir hanım görse, ‘Aha üstüne kuma getirilmiş bir kadın daha’, diyorlar.”

Kıssadan hisse

Bu yazının ne kıssası var ne de bu kıssadan çıkartılacak hissesi... AKP Muğla Milletvekili Ali Boğa, bir “saf” Yörük çocuğu olduğu için, “kurdun peşinden koşan koyun” hikâyesini kuşkusuz biliyor. Bu nedenle sözünü dudaktan esirgemiyor... Gazetenin yazdığına göre, damat beyin yakında yurtdışı görev dönemi başlayacakmış. Damat bey kayınbabası sayesinde iyi bir yere atanacaktır mutlaka. Ali Boğa kardeşimiz nasıl olsa bir uluslararası okulda okuyan torununu görmek için oraya gidecek ve benim bu yazımla dalga geçerek devlet şampanyası içecek. (Bu yazı dolayısıyla, torundan, anne ve babasından özür dilerim.)