08 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Biraz da Eski Türkiye

Onur Caymaz

Onur Caymaz

Eski Yazar

A+ A-

Ülkemiz aşıya kavuşunca aşılama süreci başladı son hızla. Önemli! Yok efendim Çin aşısı, yok Sinovac firmasının internet sitesi açılmıyor gibi Amerikalı huysuz apartman çocuğu şımarıklığı çekilmiyor bu süreçte. Olmuyorsan olana ses etme; otur evinde!

Arada, efendim eski Türkiye’de böyle miydi, yenisinde bak aşı veriyoruz size vesaire denildi. Yavaş gelmek lazım biraz, yavaş... Sen başka milletin ürettiği aşıyı parayla satın alıyorsun, dikkat. Burada övünülecek şey aşılama hızıdır ancak. Fazla gaza gelip eski Türkiye’ye vurmaya kalktın mı zarar edersin o işten. Bence sen gel, ayırma Türkiye’yi eski yeni diye... Geçmişi doğru dürüst bil, bizden sonrakiler de birlikte onarsın geleceği. Türkiye, eski Türkiye ile kavgalı çok kişiyi tarihin sayfalarına kaydedip geçti, kendisi ayaktadır çelik gibi. Yenisi de eskisi de bizim deyip sahiplenirsen herkes için daha iyi...

Eski Türkiye’yi, aşılarımızı, kamucu sağlığı anlatsın o zaman fakir. Refik Saydam’dan söz edeyim. Tüm sevilenler gibi, hem çok seveni, hem de nefret edeni bol. Gazi Paşa ile yaşıt. Fatihli. Kuleli mezunudur. Sonra Gülhane Askeri Tıp Akademisi. Almanya'da Berlin Askeri Tıp Akademisi’nde bir yüzbaşı. Balkan Savaşı'nda geri dönüyor... Dönmemek üzere Almanya’ya kaçıp oralardan buralara laf yetiştirenlere benzemez. Antalya'da ve Çatalca cephesindeyken kolera üzerine çalışıyor. 1914'te sahra genel sağlık müfettiş muavinliği sırasında bakteriyoloji enstitüsü kuruyor tifo, dizanteri, veba ve kolera aşısı, tetanos ve dizanteri serumları üretiyor ve 1. Dünya Savaşı boyunca ordumuzun bu hastalıklara karşı korunmasını sağlıyor.

Derken 1919'da, 9. kolordu sağlık müfettişi muavini göreviyle Mustafa Kemal'in yanında Samsun'a çıkıyor. Erzurum ve Sivas kongresi çalışmalarına katılıyor. 1920'de ilk mecliste Doğu Beyazıt vekili, bir yıl sonra milli savunma vekaletine bağlı sıhhiye dairesi başkanı. Kurtuluş Savaşı’nda da kullanılan, tifüse karşı ürettiği aşı tıp literatüründe.

Kesintilerle de olsa on dört yıl görev yapan Türkiye’nin ilk sağlık bakanı... Çalıştığı sürede “ülkemiz sağlıkta çok iyi” denilen sistemi kuran kişi. Kimileri bu cumhuriyeti yirmi yaşında sanıyor, işleri zor! Ankara, Erzurum, Diyarbakır, Sivas ve diğer birçok ilde memleket hastaneleri, doğum ve çocuk bakımevleri; bu konularda eleman yetiştirilecek sağlık kursları, tıp öğrenci yurtları açıyor. 1928'de Hıfzıssıhha Enstitüsü ve mektebi, ardından verem savaş dispanserleri. O zaman HES kodu da yok düşün, Akbil ile falan birleştirilemiyor, Bill Gates yok, çipli aşı yok...

Atatürk'ün ölümünden sonra 15 yıl Kızılay başkanıdır; teröristlere komutanım çekenlere benzemez, soyadını Gazi Paşa verir Saydam diye. 1938’de içişleri bakanı, bir yıl sonra başbakan. İyi ki 2. Dünya Savaşı’na girmedik dediğimiz yıllar. O dönemde sağlık konusuna özel önem verir. Meşhur “devlet idaresi a'dan z'ye bozuktur” cümlesiyle yönetimde köklü reformdan yana çıkar. 1941’de en sevdiğim hikâyeci Memduh Şevket Esendal'ı kabineye almak isteyince yazar, “ben bu işe hazırlıklı değilim, başkaları gibi, başkasının sırtına binerek çayı geçmek istemem” deyip kabul etmez görevi. Eski Türkiye! Saydam, günahı sevabıyla, ardında kalıcı işler bırakıp 1942'de ayrılır aramızdan.

Evet, Nazilerden kaçan Struma gemisindeki Yahudilere kapı açmamıştır, şöyle etmiştir, böyle demiştir, üzücü bunlar. Peki şunlar niye anılmaz: 2005’te Hıfzıssıhha’nın başındaki Dr. Turan Aslan’dan aktarayım. Otuzlarda bir vali yetmiş lira aylık alırken sıtma savaş hekimleri yüz lira maaş alıyor. Bakanlığında Gaziantep’te trahomla savaşacak hastanenin başına getirdiği İstanbul’un ünlü göz hekimi Dr. Nuri Ayberk'in, Mustafa Kemal’in maaşının (250 liradır) üç katını almasını sağlıyor.

Saydam hem Meclis'te hem de Çankaya'da, yazdığı raporlar ve aktardığı gözlemlerle memleketin kısıtlı bütçesinden mümkün olan en büyük payı sağlığa ayırıp halkımızı zorlu günlerden kurtarmıştır. Başkanlarından gizli sigara içenlere, bıyık bırakıp kürsüden ona buna sataşarak devrim yaptığını sananlara benzemez. İkna gücü, teşkilatçılığı ve eylemciliğiyle tarih dersidir.

Hıfzıssıhha’da Saydam’ın sağlığında yapılanları analım, haddimizi bilirken hiza olsun. 1931: Ağız yoluyla uygulanan BCG aşısı üretimi. 1932: Ülke serum üretecek duruma geldiği için dışarıdan serum ithalinin durdurulması. 1933: Simple yöntemiyle kuduz aşısı. 1934: İstanbul Aşıhanesi'nin enstitü bünyesine nakli ve çiçek aşısı üretiminin ülkeye yetecek seviyeye gelmesi. 1942: Tifüs aşısı ve akrep serumu. Yeni Türkiye bu ara covid aşısıyla uğraşıyor. Umarım en iyisini bulur, dünyaya örnek oluruz. Eski de yeni de biziz. Yaptığımız her iyi şeyden gururlanır, yapamadıklarımıza yanarız.

Saydam’ın ölümünden sonra Hıfzıssıhha, devam: 1948: Boğmaca aşısı, influenza, new-castle virüsleri ve tavuk vebası araştırmaları. 1950: İnfluenza Laboratuvarı'nın Dünya Sağlık Örgütü tarafından uluslararası bölgesel influenza merkezi olarak tanınıp aşısının üretilmesi. 1958: Modern yöntemlerle frengi teşhisi. 1965: Kuru çiçek aşısı. 1970: Fibrinojen, albümin ve gamma globülin üretimi. 1983: Kuru BCG aşısı. 1987: AIDS araştırma merkezi. 1992: Kan ürünlerinin viral inaktivasyonu.

Derken doksanlar ve Özal. Enstitünün başında Prof. Dr. İsmail Hakkı Gökhun var. Hoca, üretimi artırmak için plan yaparken, liberal kafa serumun dışarıdan daha ucuza alınacağını düşünüp merhuma kamu kaynaklarını kötü kullandığı gerekçesiyle dava açar. Bu enstitüyü nihayet kimlerin kapattığını, Saydam’ın hatırasına saygımızı burada hiç anmayacağım. Haftaya görüşelim.

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları