27 Aralık 2024 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Biraz Ulusalcılık - 2

Onur Caymaz

Onur Caymaz

Eski Yazar

A+ A-

Geçen andığım ilerici milliyetçiliğe Nasırcılık veya Baasçı akımlar örnektir. Bu tarz yapılarda hiç kimse ulusal kurtuluş için pembe yanaklı semiz Amerikan çavuşundan maaş almaz. Diğer yanda gerici Hırvat, Sloven, Çeçen milliyetçiliği durur. Ulusçuluk ya da ulusalcılık, CHP’nin 1931 yılı programının ikinci maddesiyle temellendirilir; buna göre dil, kültür ve ülkü birliğiyle bağlı vatandaşların teşkil ettiği siyasal, toplumsal heyete millet denir. Paşa, Nutuk’ta milli siyaseti, ulusal sınırlar içinde yerli güce dayanarak varlığı koruyup memleketin mutluluk ve imarına çalışmak diye tanımlar. Üzgünüm, alayla karşılanan o yerli ve milli, bir AKP buluşu değildir.

Mithat Paşa’dan Namık Kemal’e, Gazi Paşa’dan Deniz Gezmiş’e uzanan ulusalcı hat, farklı etnik kimliğe sahip yurttaşları ayırt etmez. Yirmi Üç Cent’lik Asker’de “her millet gibi büyük Türk milleti” der Nâzım. Empati hastalığı yüzünden hepimiz x, y ve hatta z olduk ama ulusalcı bu sıkıntıyı yaşamaz. Çünkü birini anlayıp onunla dayanışmak, ondan olmak yerine önce kişinin “kendi” olmasıyla ilgilidir; kendi olamayan, başkasını anlamaz. Turgut Uyar, “peki sizin adınız ne diye,” boşa sormamıştı!

Ulusçulukta, cumhuriyeti kuran halka Türk denir. Fakat buradaki Türk, Türk ırkı anlamına gelmez; yoksa Gazi Paşa “ne mutlu Türküm diyene” yerine “ne mutlu Türk olana” derdi. Ulusçuluk, ırk üstünlüğü değil tam bağımsızlığın ekonomik, siyasi, kültürel üstünlüğüdür. Trans birey eşbaşkan ya da havalimanında çok dilli tabela çözümdür ama trans bireyin istihdamı veya havalimanına parasız ulaşım büyük çözümdür. Atatürk milliyetçiliğinde çözüm piyasacı, ayrıştırıcı, yayılmacı, bireyci değil; kamucu, birleştirici, barışçı, toplumcudur.

Atatürkçülük deyince, savcılarımızı Meriç kıyısında çalışan köylüden, Bingöl dağlarında nafakasını bekleyenin gözyaşına dek, kaybolan sabandan bile sorumlu tutan, cumhuriyetin hukuk modernizasyonunu borçlandığımız Mahmut Esat Bozkurt’u da anmalı. Gerçi kimi solcu için faşisttir ama geçelim. Rakıdan beyni yandığı için dünya çapında hukukçudan iki alıntı tırtıklayıp faşist çıkarmak kimi solcunun tek işidir. Bozkurt’u merak eden için Kaynak Yayınları var!

Emperyalizm, sosyal devleti piyasaya bırakarak siyaseti etnik karnavala dönüştürürken çoğulculuk adı altında yayılmacılığı deneyip bağımsızlık yanlısı ulusalcıyı düşman ilan eder. Laik öğretmene röfleli teyze, emekli maaşıyla geçinene cumhuriyet eliti yaftası... Seksen artığı eski komünist yeni liberal dönek de, Özalcı köşe dönücü de, Hrant Dink’in cenazesinde ABD elçisi Wilson arkasında yürüyen ekolojik de nefret eder ulusalcıdan. Hisler karşılıklıdır.

Misal bir vakitler Kürt aydını kontenjanıyla yazdığı “demokrat” Zaman gazetesinde, “dünya şairi” Bejan Matur, 17 Aralık 2010’da güzelim Türkçesiyle “hasar bir konu” ilan ettiği Türkan Saylan için şunları yazabilir: “Güneydoğudan devşirdiği genç kızları askerî okulların genç talebeleriyle eşleştiren Saylan’ın on sene sonra hangi salonda nasıl anılacağını sahiden ben de merak ediyorum. İnsanlığa, kadınlık tarihine bir değer kattığı için mi hatırlanacak Saylan? Genç kızlara otoriteden bağımsız, hesapsız bir güzelliği, kimliği yaşattığı için mi?” O sıralar bu asimilasyon soslu otorite karşıtlığı modaydı. Nasıl olsa onlar devrimci, diğerleri ulusalcı! Vicdan pazarlamacısı Yıldırım Türker de vurmuştu Saylan’a, yakışırdı! 8 Haziran 2009, Ant Değil Süt İçirin başlıklı yazı. Başlığa hele; Türker hep süt için uğraştı ya! Ne diyor, bak yiğide: “Kardelenlerle, günebakanlarla adlandırıp eğitime teslim ettiğimiz çocukların ilk iş düşmanlara karşı mücehhez küçük nefret subaylarına dönüştürülmesi karşısında barış umudumuzu nasıl koruyabiliriz?”

İşte iki Türkiyeli “aydın” örneği. Bunlar büyük devrimciyse ben fakir dünden cumhuriyet eliti ulusalcıyım. Fakat merak ederim: Türkiye’nin “aydın”lanması için kim daha çok çaba sarf etti: Saylan mı, Türker mi? Matur diyor ya, “on sene sonra göreceğiz” diye. Görüyoruz. Göreceğiz!

Not: Bugün İzmir’de, Tüyap Kitap Fuarı, Kırmızı Kedi standı. Saat 13’te!

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları