22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bitmeyen aşağılık kompleksimiz

Utku Reyhan

Utku Reyhan

Gazete Yazarı

A+ A-

İki hafta önce Disney’e bir teşekkür mektubu kaleme almıştık. Atatürk dizisini daha yayınlanmadan ortadan kaldırarak Türkiye’deki ultra çağdaş, pek Atatürkçü kesimlerin maskesini indirmişti.
Disney’in hizmeti devam ediyor.
“218 emekli diplomattan Disney’e Atatürk tepkisi” başlıklı haberi basında görünce çok heyecanlandık. “Diplomatlarımız gerekeni söylemiştir”, “Disney’in içinden geçmişlerdir” diye heyecanlanarak bu bol imzalı mektubu okumaya başladık.

NEZAKET Mİ

Mektubun arslan değil kuzu üslubuyla yazıldığını fark etmemiz uzun sürmedi. Yanlış anlaşılmasın. Bu centilmen insanlarımızdan kabalaşmalarını ya da diplomatik dillerinde bir erozyon beklemiyoruz. Yakışmaz zaten. Ancak nezaketle uysal koyun olmak da aynı şeyler değil. Pek âlâ nezaket içerisinde Disney’e haddini bildirmek de mümkün.

‘Hayal kırıklıklarını’ bildirerek başlıyorlar mektuba:

“Aşağıda imzaları bulunan biz emekli Türk diplomatları, Disney+’ın ‘Atatürk Dizisi’nin uluslararası yayınını iptal etme kararına ilişkin haberlerden dolayı derin esef ve hayal kırıklığı içindeyiz.”

Acaba nasıl bir hayalleri vardı Disney’le ilgili ki şimdi hayal kırıklığı içindeler? Üstelik dizi yayınlanmadı bile. Hollywood nasıl bir Atatürk resmedecekti? Biliyor musunuz ki hayal kırıklığı içindesiniz?

YAPMA BE DİSNEY!

Hepsi bir yana, o veya bu nedenle Atatürk gibi sembol bir isme yapılan bu terbiyesizliğe karşı ilk cümle böyle mi olmalıdır? Daha baştan, Disney’e yalvaran ve talepkâr bir metin olacağını belli ediyor zaten.

Böyle başlayan metin, şöyle devam ediyor; Dizinin ASALA bağlantılı Amerikan Ermeni Komitesi’nin baskılarıyla iptal edildiği iddiaları hatırlatılarak:

“Disney+’ın, adını dolaylı olarak dahi olsa, bir terör örgütüyle herhangi bir şekilde ilişkilendirmekten kaçınma yönünde son derece büyük bir hassasiyet göstereceğini varsaymak istiyoruz.”

Aynı eziklik bu satırlardan da fışkırıyor. Bizim diplomatlarımız, Disney’i Disney’den daha çok düşünüyorlar maşallah. “Hassasiyet göstereceğini varsaymak istiyorlar”mış. Hâlâ konunun ne olduğunu anlamamışlar.

MEKTUP MU DİLEKÇE Mİ

Ve doğal olarak mektup, Disney’den minnacık bir rica ile son buluyor:

“Bu nedenle, aşağıda imzası bulunan bizler, Disney+’dan Atatürk Dizisi’nin evvelce plânlandığı şekilde yayınlanmasını talep ediyoruz.”

Böylece Disney, bir talep makamı haline geliyor. Bizim kıdemli diplomatlarımızın mektubu da astın üste dilekçesine dönüşüyor.

BATI’YA YARANMA ARZUSU

Belki de saygıdeğer diplomatlarımıza kızarak haksızlık ediyoruz. Çünkü NATO’ya girdik gireli bizim Dışişleri teşkilatımız kendisini Batı’ya kanıtlamakla, ona yaranmakla meşgul.

Bu devleti yönetenler “ABD’li müttefiklerine”, “DEAŞ’la mücadelede PKK’yla değil, bizle çalışın” diyor! Koca Türk devletini, PKK’yla aynı düzeye indiriyor. Kimsenin de tuhafına gitmiyor.

Sonuncusu 15 Temmuz olmak üzere ülkemizde defalarca darbe yapan NATO’ya, terörü yaratan ve destekleyen NATO ülkelerine, ‘biz müttefik değil miyiz’ diye sitem ediyor hükümetimiz.

Dandik bir Batı dergisinde “Türkiye’nin önemi” konulu bir makale çıksa, sevinçten deliriyoruz. Üstelik o “önem”, komşularımız Rusya ve İran’a karşı “kullanışlı” olmamızdan ibaret oluyor genelde.

LOBİLER LOBİLER

Dışişlerimiz yıllardır, ABD’yi suçlayamayacağı için, bütün belaları ABD’deki Ermeni Lobisine havale ediyor. “ABD’nin, Ermeni Lobisi yüzünden Türkiye’yi dışlamasının onlar için ne kadar yanlış olduğunu” söyleyip duruyoruz. “Aslında ABD iyi de Ermeniler onu kandırıyor” biçimindeki ahmakça görüşü, resmi tezimiz yaptık. Aynısı Yunanistan ve Güney Kıbrıs için de geçerli. Ah o lobiler yok mu o lobiler! Sevgilimiz ABD ile aramızı bozan çapkınlar gibiler. O kadar ki, ABD ile aramızı bulsun diye ABD’deki başka lobilere devlet bütçesinden para veriyoruz! ABD’nin Türkiye’ye düşman olduğu gerçeğine gözünüzü kapatınca, her türlü akıl dışılığa sürüklenmeniz mümkün oluyor.

‘SİZE ÇOK FAYDAMIZ OLUR’

60 yıldır “Bizi AB’ye alın, çok faydamızı görürsünüz” diyoruz. Bu halimizle CV veren ‘junior’ gibiyiz.

En son Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan da bunu tekrarladı. Büyükelçiler Konferansında, “Türkiye’siz AB’nin küresel bir aktör olamayacağını” vurguladı. Bunu göremeyen AB’yi de “stratejik körlük”le itham etti.

Herhalde yanılgı burada başlıyor. Acaba hakikaten AB mi kör, yoksa 60 yıldır AB kapısına bağlanmamıza göz yuman iktidarlarımız mı? Bizi o kapıya bağlayan iplerin, dünyanın geri kalanına sırtımıza dönmemiz dışında bir işlevi olmadığını göremeyen biziz sonuçta. “Ev ödevlerinizi yaparsanız üye olabilirsiniz” denilerek bekletilen, kıyamete kadar da bekletilecek ülkemizin, aynı güçler tarafından PKK ve FETÖ ile vurulduğunu göremiyoruz bile.

KİMLİKSİZLEŞME

NATO ve AB süreci, Türk milli devletini zaafa uğrattığı gibi hariciyemizi de köreltti. Kendi çıkarımızdan çok, onların çıkarını düşünen, kendimizi de sadece onların çıkarları içerisinde anlamlı gören bir kimliksizleşme…

Yani Disney’e verilen dilekçe, sadece bir dilekçe değil. 70 yıllık bir çözülmenin medyatik bir tezahürü…