01 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bitmeyen yalan

Şahin Mengü

Şahin Mengü

Eski Yazar

A+ A-

Güneydoğu’da yaşanan ve artık ülkenin her tarafına yayılma eğilimi gösteren hadiseler herkesin yüreğini yakıyor. Ülkeler zaman zaman bu tür terör faaliyetleriyle, örgütleriyle karşı karşıya kalmışlardır. Ama orada devletler terör örgütleriyle görüşmediler.Ne Almanya’da Ne Fransa’da ve ne de komşumuz Yunanistan’da terör örgütleriyle görüşmediler.Hatta George W. Bush, 8 Mayıs 2008 tarihinde İsrail parlamentosunda yaptığı konuşmada, çok haklı olarak, teröristlerle, şiddet yanlılarıyla müzakere etmenin çok yanlış olacağını söylemiştir.Kendi Başkanları teröristle görüşmenin çok yanlış olacağını söylemiş bulunan Amerikalı yöneticiler bugün Türkiye’nin PKK’yı muhatap kabul ederek müzakere masasına dönülmesini isteyebilmektedirler.Amerikalı ve diğer Batılı ülkelerin bu yöndeki taleplerini, bize aykırı bile gelse anlayabilmek mümkün, zira onlar, her devletin yapması gerektiği gibi, kendi ulusal çıkarlarını korumak ve savunmak uğruna bunu isteyebilirler.Çünkü Türkiye’nin üniter yapısı onları ilgilendirmemektedir.Ama bu ülkenin siyasetçileri ve aydın geçinenleri açısından bunu anlayabilmek mümkün değildir.Terör örgütü PKK ile müzakere masasına oturmak demek, PKK’nın şu ana kadar yaptığı her eylemi ve ortaya koyduğu her söylemi kabullenmek demektir. Bu da, hak elde etmenin yolunun hukuk dışı, yasa dışı faaliyetlerle ve kan dökerek olacağı kanısını uyandırır.Bu nedenle terör örgütüyle müzakere edilerek, ülkeye huzur geleceğini düşünmek çok büyük bir yanılgıdır.Türkiye önce bu terör belasını kendi çabasıyla, güvenlikçi önlemlerle bitirmeli ve an- cak verilmesi gereken hakları da geciktirmeden bütün vatandaşlarına vermelidir.Yani verilmesi gereken demokratik hak ve özgürlükler, terör belasından kurtulmak için, yani def-i bela kabilinden değil, bu halk, bunlara layık olduğu için verilmelidir.Terörü bitirmek, terör örgütünü muhatap alarak değil, terörün maddi ve manevi silahlarını elinden alarak olur.Terör örgütüyle Oslo görüşmeleriyle başlayan süreçten bu yana, bir zamanlar Türkiye’nin kırmızı çizgisi olarak kabul edilen “demokratik özerklik”, “genel af” gibi kavramlar artık sıradanlaşmış ve her gün kullanılan sözler haline gelmiştir.Bu ülkede terör örgütü PKK’nın bir bildirisini TBMM’de bir milletvekili okumaya kalkınca mecliste “Terör örgütünün adını bu çatı altında okuyamazsınız” diye kızılca kıyamet kopmuştu.Nereden nereye geldik, terörist başından yüce meclisin çatısı altında “Sayın” diye söz edilebilmekte. Daha iki gün evvel müzakere masasına dönmenin ön şartı olarak, Öcalan’la görüşme öne sürülmüştür.Kendini aydın zanneden bazı zavallılar terör elebaşlarından sanki bir meşru askeri kuvvetin komutanı gibi söz ederek onları yüceltmekte, sadece yüceltmekle de kalmamakta, başkaldırıyı, kimi zaman düşük ve kimi zamanda yüksek yoğunluktaki çatışmaları “savaş” diye niteleyerek terörle mücadeleyle aynı kefeye koymaktadırlar.PKK’nın siyasi uzantısı olan siyasi parti Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kullandığı meşru müdafaa hakkını, Birleşmiş Milletler’e şikayet konusu yapmaktadır. Bu Türkiye açısından son derece tehlikeli bir durumdur. PKK ve onun siyasi uzantısının nihai hedefi PKK terörünü uluslararasılaştırmaktır.Birleşmiş Milletler’in olaya müdahalesini sağlamaktır.Ülke içinde yaşanan terör sorununun hallinde PKK’nın siyasal uzantısı partiyle aynı paralelde davranan siyasi partiler, bunun tarihi sorumluluğunun altında kalırlar.Bu olaya en sert tepkiyi vermesi gereken parti Cumhuriyet Halk Partisi’dir.Bu yazıyı yazdığımız ana kadar bu konuda bir tepkileri duyulmadı.Cumhuriyet Halk Partisi yöneticilerinin seçimde doğrudan ya da dolaylı PKK’nın siyasal uzantısına destek açıklamaları, içeriğini bilmedikleri bitmeyen yalan olan açılıma dolaylı destek vermeleri, taşıdıkları tarihi sorumlulukla bağdaşmamaktadır.