11 Ocak 2025 Cumartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bizim Füzesavarımız mı Yoksa?-(TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

Ülkenin gündemindeki en önemli sorun, henüz yeri komutasının kimde olacağı bilinmeyen “Füzesavar Sistemi” ağırlıklı olmaya devam ediyor.

Bu konu bizim için yeni değil.

ABD daha Başkan Bush zamanından bu yana kendi hava savunma alanını yaratmak istiyordu. Bu arada da hedefte İran’a karşı konulacak füze rampalarının Türkiye’nin Karadeniz Bölgesi olması düşünülüyordu.

Neden Türkiye ve neden İran’ı hedef alan bir sistem?

Başkan Clinton henüz görevdeydi ve Cumhurbaşkanı Sayın Demirel’le bir Washington ziyareti yapıyorduk. Kalabalık bir gazeteci ordusu ve iş adamlarıyla gittiğimiz o gezide gündemde yine “İran’ın terör ihraç eden ülke olması” sorunu vardı. Demirel, Beyaz Saray’da Başkan Clinton’la 45 dakikalık görüşmeden yapmıştı. Otelinde bir köşede durumu şöyle özetliyordu:

“Başkanla düşündüğümüzden fazla konuştuk! Sebep İran meselesiydi. Başkan bana :"Siz Ortadoğu’nun en deneyimli devlet adamısınız. Sizden İran’ı terörist ülke olarak ilan etmenizi istesem…" Söze girdim ve "İsteyin ancak elinizde belge var mı? Belge yoksa, benim ülkemin 600 yıllık iş ve ticaret yaptığı bir Devleti, bir milleti nasıl böyle ağır bir ithamla karşı karşıya bırakabilirim" dedim. Başkan "haklısınız" dedi ama pek de memnun olmadı”

O gece Sayın Demirel’in otelinde bir basın toplantısı vardı. Bu soruyu Amerikalı ve İranlı gazeteciler de sordu. Demirel sessizliğini korudu. Sonra hayli zaman geçti. İkiz kulelere saldırı yapıldı. Bush iktidarının zenci kırması Dışişleri Bakanı ağzındaki baklayı çıkarmıştı. “Dünya artık eskisi gibi olmayacak!”

2000 yılının 17 Mayıs günü sayın Demirel Çankaya’dan indi. Oysa zamanın Başbakanı Ecevit, Demirel’in Çankaya’da kalmasını arzuluyordu. Araya Mesut Yılmaz'ın tutkuları girdi ve 5+ 5 formülü gündemden düştü. Aradan tam 2 yıl daha geçti. 2002 seçimleri yapıldı ve AKP iktidar oldu. Önce Gül sonra yasağı anayasa değiştirilerek kaldırıldı ve asıl beklenen Erdoğan başbakan oldu. Tarih değil ama o ABD'nin Arap dünyasına, tüm Müslümanlara karanlık günleri başlayacaktı. Irak işgal edildi. Bilanço ağırdı. Bush iktidardan gitti ve Obama geldi. Sanılıyordu ki; yeni başkan yüreği Beyaz, derisi kara bir insancıl başkan olacaktır. Irak’ın işgali sadece petrol yataklarının Amerikan şirketlerine devri olarak değil, aynı zamanda 2 buçuk milyon Iraklının can verdiği iç savaş içinde Müslüman bir ülkeydi.

Sonraki Hedeftekiler kimler?

ABD Irak’ın işgal etti ama, Obama’nın gelişiyle değişen tek şey, ABD ve AB ülkelerinin, dünyanın ekonomik yaşamını hala altüst eden “Ekonomik Krizler” süreci oldu. Arkasından AKP'nin 10 yılı, 12 Haziran seçimlerinde iman tazelemesi, TSK'daki hayret verici değişim… Şimdi ise gündemde gene Füze kalkanı... Ulusal Kanal izleyicilerim anımsarlar, kaç programda bu Füze kalkanını konu ettik? Artık zurnanın son deliğindeyiz. Hedefteki ülkeler Kuzey Afrika ülkeleriydi Projenin adı BOP!. Tunus, gitti. Libya kan gölüne döndü. Mısır’da Mübarek diktasının yerinde Genelkurmay diktası var. Orta Doğu kaynıyor ve Füze kalkanının yeri de alıştıra, alıştıra ortaya çıkarıldı. TSK'nın NATO komutasında olunca füze kalkanına diyecekleri olmamalıdır ki; Türkiye, hem Ortadoğu’da, hem de Füze kalkanı nedeniyle dünyada emperyallerin Jandarmalığını yüklenmek üzere.

Peki. Türkiye’nin hava savunmasına gereksinimi yok mu, nereden gelirse gelsin, hedefin İran olduğu bir kalkan ille gerekli mi?

Elbette var. Elbette gerekli.

ABD tarafından NATO’ya tahsis edilen erken uyarı radarının Türkiye’de konuşlandırılmasının Türkiye’nin güvenliği açısından olumsuz sonuçları olabileceğini önleyecek koşullar üzerinde Türkiye’nin yararına olmak koşuluyla. “İran bunu kendine yönelik bir tehdit gibi yorumlayacaksa, çatışma halinde bu radarlar İran füzelerinin ilk hedefi olacaksa o zaman durum Türkiye lehine olur mu?” Erken uyarı radar sisteminin Türkiye’de konuşlandırılacak olmasının Türkiye’nin güvenliği açısından olumsuz sonuçları olabileceğine dikkate alınamıyorsa, Türkiye kendi füze sisteminin sahibi değil de, tetiği çeken parmaksa o zaman ciddi olarak iktidarın düşünmesi gerekmez mi?

Görünen o ki:

“Bu sistem bir NATO sistemi olacak ve bu radarları, füzeleri kullanmak için NATO komutanlarına yetki verilecektir.”

Tersini düşünmek pek inandırıcı olmaz.

Peki. Bunun anlamı nedir?

“Türkiye dış politikada hızla irtifa kaybetmekte.”