Blinken’in altını çizdiği ‘ortak taahhüt’
İki kez ertelenmesinin ardından son anda kesinleşen ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken’in Türkiye ziyaretini, Hükümet’e yakın medyanın “Fidan, Blinken’i öpmedi”, “düşük seviyede karşılandı”, “apronda ışıklar karartıldı” propagandası eşliğinde izledik. Bu propagandanın amacı, “Bakın ABD’ye karşı nasıl dik duruyoruz” mesajı vermekti. Ancak, bu haberlerin, “Ankara’nın Blinken’i soğuk karşıladığı” görüntüsü vermenin ötesinde bir anlamı yok.
Türkiye’de halkın büyük çoğunluğu, ABD’ye karşı kararlı tutum alınmasını istiyor. Yüreği Filistin ile çarpan AK Parti destekçisi birçok yurttaşımızın da Blinken’e posta konulduğuna inanma eğiliminde olduğunu biliyoruz. Fakat ne yazık ki, “Blinken’e yönelik tutum” diye sunulan protokol gösterilerinin, mevcut durumda Filistin’e yönelik ağır İsrail saldırganlığını durdurmayı sağlamak için hiçbir somut getirisi bulunmuyor. Daha kötüsü, bu propagandanın, Hükümet’in Atlantik karşısındaki “başı eğik tavrını” perdeleme işlevi gördüğünü söyleyebiliriz.
AÇIKLAMADAKİ SATIR ARASI
Blinken’in Dışişleri Bakanlığı’ndaki görüşmelerden sonra Türkiye’den ayrılırken gazetecilere yaptığı açıklamada önemli bir ayrıntı bulunuyor. Blinken, Gazze’deki durum ile dişe dokunur bir yanı olmayan açıklamalarından sonra, “Türkiye, İsveç’in NATO'ya kabulünü desteklemeye hazır olduğuna dair size herhangi bir güvence verdi mi?” sorusunu, “Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın onay protokollerini imzalaması ve Parlamento’ya göndermesi bizi çok cesaretlendirdi.” şeklinde yanıtlıyor. Blinken, “Ankara ziyaretinin ardından İsveç'in NATO üyeliği konusunda ilerleme sağlandığına ikna olduğunu” söyledikten sonra İsveç’in NATO’ya katılımı konusunda “Ankara ve Washington arasında ortak bir taahhüdün” bulunduğunu belirtiyor.
ERDOĞAN: KOLAYLAŞTIRACAĞIZ
İsveç’in NATO’ya katılım protokolüne onay kararı 23 Ekim’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla TBMM’ye sevk edilmişti. Bu sırada, NATO’nun desteğini arkasına alan İsrail, Gazze’ye yönelik bombardımanı ağırlaştırmış ve hayatını kaybeden sivillerin sayısı 7 bini geçmişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 21 Ekim’de NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile görüştü. Stoltenberg görüşmede İsveç’in katılımı konusunu da ele aldıklarını açıkladı. 23 Ekim’de ise onay kararı TBMM’ye yollandı. NATO Genel Sekreteri daha sonra İsveç’in üyeliğinin 28-29 Kasım’daki NATO Dışişleri Bakanları toplantısına yetiştirilebileceğini açıkladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Kazakistan’daki Türk Devletleri Teşkilatı Zirvesi dönüşü bu konuyla ilgili konuştu. Erdoğan, “Bizim görevimiz ilk etapta bu işi parlamentoya sevk etmekti, yaptık. Şimdi parlamentoda arkadaşlarımız Cumhur İttifakı olarak biz, orada çalışmalarımızı devam ettireceğiz” diyor. Erdoğan, İsveç’in üyeliğine onay kararının TBMM süreci hakkındaki değerlendirmelerinden sonra, İsveç’in silah ambargosunu kaldırdığını, fakat PKK ile ilgili herhangi bir tedbir olmadığını belirtiyor fakat şöyle devam ediyor: “Biz mümkün olduğunca işi kolay kılmaya çalışacağız. Bu noktada elimizden gelen olumlu gayreti göstermeye çalışacağız.”
Nitekim, daha önce “önümüzdeki yıla sarkacak” denirken, Dışişleri Komisyonu’nun ardından Genel Kurul’a gelecek olan kararın onay sürecinin hızlandırılacağı kulislerde konuşulmaya başlandı.
CAMBAZA BAK
ABD Dışişleri Bakanı açık konuşuyor, “aramızda İsveç’i NATO’ya dahil etmek konusunda ortak taahhüt var” diyor. Ama, Türkiye’de millete “cambaza bak” deniyor. Hatırlayalım, Erdoğan geçen yıl İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine karşı çok sert açıklamalar yaptıktan sonra 28-29 Haziran 2022’deki NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde iki ülkenin de üyelik sürecine sözüm ona şarta bağlı olarak “evet” demişti. O Zirve’de NATO Genel Sekreteri’nin “kolaylaştırıcılığı”yla İsveç ve Finlandiya Hükümetleri ile Ankara’nın imzaladığı protokol “istediğimizi aldık” diye propaganda edilmişti. Güya İsveç ve Finlandiya PKK ve FETÖ konusunda Türkiye’nin taleplerini yerine getirecekti. Önce Finlandiya onaylandı, şimdi sırada İsveç var. Oysa Hükümet’in protokol imzalanırken kazanım olarak sunduğu konularda bile bir ilerleme yok. İsveç de Finlandiya da Türkiye’nin iadesini istediği PKK ve FETÖ’cüleri Türkiye’ye teslim etmedi. PKK ve FETÖ, örgütsel yapılarıyla her iki ülkede de faaliyetlerine devam ediyor.
Durumun böyle olduğunu, Hükümet yetkilileri de söylüyor. E bu durumda nasıl oluyor da, Erdoğan’ın “ilk etaptaki görevimiz” diye tarif ettiği İsveç’in NATO’ya katılımına onay kararı TBMM’ye sevk ediliyor? Nedir bu, “işi kolaylaştıracağız” açıklamaları? Nedir bu, İsveç’in katılımı konusundaki bu “ortak taahhüt”ün altına imza atmanıza neden olan şey? İşte AK Parti Hükümeti’nin ABD ile ilişkiler ve NATO konusundaki çıkmazının düğümlendiği yer burasıdır. Sonsöz: Hükümet’in Filistin ve ABD ile ilişkiler konusundaki tutumunu, stratejik düzlemdeki eylemlerine bakarak değerlendirebiliriz.