22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bölge, ‘referandum’un ciddiliğini göremedi

Rafet Ballı

Rafet Ballı

Gazete Yazarı

A+ A-

Konu: Barzanilerin bağımsızlık referandumu.
* * *
Soru 1: ABD Batı Asya’da kaybetti deniyordu.
Ağırlıklı yığınağı Pasifik’e kaydıracaktı. Çin’i çevrelemek için.
Öngörü: Bölgeyi terketmek zorundaydı. Az çok barışçı şekilde.
Şimdi: Vuruşarak bölgeye yerleşmeyi mi seçti?
Yani: Washington savaşı göze mi aldı?
* * *
Soru 2: İran’ın temel duruşu belliydi.
Onlara göre: Kürt konusu öncelikle Türkiye’nin sorunuydu.
Ne değişti de Tahran alarma geçti?
* * *
Soru 3: Türkiye ve İran...
Batı Asya’nın iki büyüğü.
Aralarında rekabet de ciddi, güvensizlik de.
Hangi riskleri gördüler ki, buluştular?
* * *
Soru 4: Batı Asya’nın dört ülkesi: Türkiye, İran, Suriye ve Irak...
Tarihte hiç olmadığı kadar yakınlaştılar.
Sürdürülebilir ittifak sistemi kurabilecekler mi?
* * *
Soru 5: Rusya’nın pozisyonu...
Kendi çıkarları, kendi hesapları var.
Kürt meselesinde... Petrol ve doğalgazda...
Moskova, Washington gibi dayatmacı mı olacak?
Yoksa: Sonuçta bölgeyle uyumlu durmayı mı seçecek?
* * *
Soru 6: Tayyip Erdoğan konusu...
Bazı kafalarda soru işareti çok.
Dış cephede sorgulanıyor: ABD karşısında nereye kadar direnecek?
İç cephede endişeler daha yaygın.
AKP, devlette laikliği tasfiye ediyor... Eğitimde Atatürk ve cumhuriyetçiliği.
Böylece, birleşik millet cephesini parçalıyor.
Sonuç: Türkiye olağanüstü tehlikeli bir döneme girdi.
Bu süreçten kaybetmeden nasıl çıkacağız?
Tek bir partiyle... Hele AKP önderliğiyle?
* * *
Birkaç gün bu konuları yazacağım.
Barzanilerin bağımsızlık referandumuyla başlayalım.
* * *
Öncelikle kaydedelim.
Bölgemiz “referandum”u anlamada eksik kaldı.
25 Eylül öncesinde 3 ayrı başkentte bulundum. Tahran’da, Şam’da, Beyrut’ta...
Irak kaynaklarıyla da temaslarım oldu.
* * *
İki sorunun cevabını aradım.
Bir: Referandumun arkasındaki asıl irade kimdi?
Cevaplar aynıydı: İsrail.
İki: Barzani, referanduma cesaret edebilecek miydi?
Cevaplar birbirine benziyordu yine: Büyük ihtimalle son anda vazgeçecekti.
* * *
Barzani’nin hesabı neydi?
Bölge başkentlerinin iki tespiti vardı.
İlki: Fazla yıpranmıştı Barzani.
Kürt bölgesindeki iktidarı tehlikedeydi.
“Bağımsızlık çalımı”yla güç devşirecekti.
İkincisi: Bağdat’tan yeni tavizler bekliyordu.
Mesela:
Bağdat’tan Erbil’i yetki transferinde...
Petrol payının artırılmasında...
İhtilaflı alanların Kürt bölgesine bağlanmasında...
* * *
Türkiye’yi yönetenlerin bakışı?
Takip edenler bilir.
Ankara’daki değerlendirmeler de farksızdı.
* * *
Bu yüzden... Son haftaya kadar.
Bölge başkentleri alarma geçemedi.
Sınırlar bile tutulmadı.
“İran kapattı” diye haberler çıktı.
Tahran hemen düzeltti.
Nedense: “Hayır, açık” derken pek bir hevesliydiler.
* * *
Ya Türkiye?
Habur trafiği eskisinden bile yoğundu.
Kriz çıkar da kapatılır diye hızlandırılmıştı.
Uyarı açıklamalarının tonu fazla düşüktü.
Milli Güvenlik Kurulu’nu toplamak için... 22 Eylül’e kadar beklendi.
Tereddütlere yol açtı bunlar.
Acaba: Türkiye, gerçekte karşı değil miydi?
* * *
Niçin böyle oldu?
Bölge ülkeleri nerede hata yaptılar?
Cevabı özetleyelim.
* * *
Bir: Suriye krizinde bölge kuvvetleri iki kampa bölündü.
Kavgaya tutuştular.
Bir tarafta İran, Suriye, Irak ve Hizbullah...
Diğer tarafta Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan...
* * *
İki: 2015 yılı ortasından itibaren durum değişti.
Türkiye, ABD cephesinden ayrışmaya başladı.
Ankara için birinci mesele: PKK/PYD ayrılıkçılığıyla mücadeledir artık.
İran-Suriye-Irak cephesinin “düşman”ı ise tekfircilik.
IŞİD benzeri grupları esas aldılar.
Bu yüzden İran cehpesi, ayrılıkçılığa hayırhah yaklaştı.
* * *
Üç: 2014 sonbaharı...
ABD askeri olarak sahaya indi.
ABD artık Irak’ta Barzanilerin koruyucusuydu. Suriye’de PKK/PYD’nin.
Oysa: 2011 Aralık ayında Irak’tan çekilmek zorunda kalmıştı.
* * *
Dört: ABD ordusu Kürt bölgelerine yerleşmeye başladı.
8 kadar havaalanı kurdu.
İran cephesi önceliklerini değiştirmedi yine de.
Hala tekfircilik öncelikli tehditti. Amerikancı ayrılıkçılık değil.
* * *
Beş: AKP Türkiye’si tehdidi doğru tespit etti.
Gereğini yapmadı fakat. Gel gitler yaşadı.
Rusya’nın uçağını düşürdü.
Suriye’yi “düşman” kampında görmeye devam etti.
Barzani ile çalıştı. Bağdat’la değil.
Zaman zaman: Tahran’la ilişkileri hasmane oldu.
* * *
Altı: Amerikancı ayrılıkçılık ise sahada mesafe aldı.
Barzaniler: Kontrol ettikleri bölgeyi yüzde 100 büyüttüler.
Başta Kerkük, zengin petrol bölgeleri dahil.
PKK/PYD: Suriye’de 3 kanton birden kurdu. İkisini birleştirdi.
* * *
Sonuç:
Bölgesel kamplaşma...
Eski rekabetler....
Siyasi dar görüşlülük... Yetmezlikler...
Bölgede ortak aklın teşekkülünü önledi.
Bu yüzden: ABD’nin “İkinci İsrail” projesi görülemedi.
Devam edeceğim...