Borç batağındaki futbol kulüplerimiz
Transfer dönemindeyiz. Yapılan transferlere ve haberlere bakıldığında futbol kulüplerimiz batık olan mali yapılarını daha da batıracaklar. Milyon avrolar ve dolarlar havada uçuşuyor. Yabancı oyuncular cennetine dönen futbol piyasamız yabancıların “yaşlılık ve emeklilik bakım alanı “ gibi. Yaşını başını almış, emekliliğe ramak kalmış, oynadığı kulüpte artık yer bulamaz olmuş yabancı futbolcular memleketimizde keyif çıkarmaya geliyorlar. Açlık sınırının iki bin lira olduğu ülkemizde stada gelecek dar gelirli büyük çoğunluğu sevindirmek için sahada top koşturacak.
KULÜPLER BORCA BATIK
Bugüne kadar ülkemizi sıcak paracılar, dış borç verenler büyük faiz ve borsa kazançları ile sömürdüler. Futbol sektöründe de kulüpleri yönetenler, futbol simsarları, bahisçiler, komisyoncular, kulüplere kredi veren bankalar, sözleşmeleri hazırlayan hukukçular, denetçiler futbol kulüplerimizin batışını hazırladılar.
Kendi para kazanacak diye futbolcu transferine aracı olanlar ve transferleri yapanlar Türkiye futboluna büyük ihanet ettiler ve Türk ekonomisine büyük zarar verdiler.
Kulüp başkanları kendi maddi ve manevi çıkarlarını düşünerek hareket ettiler. Kulüplerini çiftlik gibi yöneterek Türk futboluna ve ekonomimize balta vurdular.
TFF yöneticileri Türk futbolunun kalkınmasını değil kendi egolarını ve çıkarlarını düşündüler.
Ülkeyi yönetenler “spor kalkınma planı” yapmadan el yordamı ile idare ettiler. Futbol seyircisini seçmen kabul ettiler.
Biz taraflar ve seyirciler ise sanki takımımız şampiyon olsa Türk sporu ve futbolu kalkınmış olacak ve bizim cebimize para girecekmiş gibi bu futbol tiyatrosuna aval aval baktık. Takımımız başarısız olunca bunun altındaki ekonomik ve yönetimsel sebepleri aramadık. Türkiye’nin sporda atılım yol haritasının olmadığını unuttuk. Hafta sonu keyfi ve üzüntüsü olarak futbola baktık.
Hafta sonu televizyon programlarının saatlerce geyik muhabbeti ile geçmemesinin ülke insanının Türkiye’nin devasa sorunlarını düşünmesin diye yapıldığını görmezden geldik.
GELDİĞİMİZ NOKTA VAHİM!
Kulüplerimiz borca batmış (bu borçların birkaç milyar liralar olduğunu unutmayalım). Borçları ödeyecek öz kaynaklara sahip değil. Kısa vadede yaratması da mümkün değil. Borçları ertelemekten ve bu ertelemenin büyük faiz yüküne katlanmaktan başka çare yok.
Haberlere bakıyorsunuz falan kulüp bankalarla anlaşmış ve borçları ertelemiş, futbolculara birikmiş ödemeleri yapılacakmış ve transferler gerçekleşecekmiş, gibi sevinç nidalarına tanık oluyorsunuz. Oysa bu borç ertelemelerinin gelecek gelirlerin rehin edilmesi olduğunu unutuyoruz.
OYSA ÇÖZÜM VARDI
Borca batık olmadan çıkmanın iki temel çözümü var. Biri sıcak para (öz kaynak) bulmak. İkincisi borçları ertelemek veya yeni borç bularak borcu ödemek ve borçları konsolide etmek. Bilet, malzeme satış, diğer kazançlar cari giderlere gideceğinden bunu borçların ödemesinde kullanılmasını saymıyoruz.
Öz kaynak seçenekleri de kulüp başkan ve yöneticilerinin elini cebine atması. Taraftarların küçük katkıları ile kaynak yaratılması. Her ikisi de yeterli değil. Yöneticiler nereye kadar elini cebine atar. Taraftarlar da yanlış politikaların finansman yükünü ve yabancıların keyfini neden finanse etsin? Veya o kadar gücü var mı?
Bu durumda ortaya temel bir çözüm çıkıyor. O da bütün kulüplerin anlaşarak TFF gözetiminde önümüzdeki üç yıl transfer yapmaması Eldeki kadrolarla ve alttan gelecek gençlerle ligde mücadele vermesi. Tüm kulüpler bunu yaparsa haksız rekabet olmaz. Öte yandan bütün kulüpler bu 3 yılı derlenme ve toparlanma dönemi sayıp şampiyonlukların da bu tatlı rekabetin bir sonucu olacağını kabul edecekler. Ortaya amatör ve ulusal bir ruh birlikteliği çıkacak.
Bu arada Altınordu’nun başarısını, İhsan Cavcav’ı, Alex’i bulup getirenleri örnek alarak görünmez değerleri de Türk futboluna kazandırmak mümkün.
Bu dönemde biz seyirciler de yeni hovardalık yapmayan kulüplerimize elimizden gelen desteği vereceğiz. Bileceğiz ki kulüpler her kuruşun değerini biliyor.
Bu dönemde futbolun kalkınması için ülke olarak köklü bir programla da her türlü çözümleri devreye sokacağız.
Bu olur mu? Çözmek isterseniz birkaç yıl sıkıntıya katlanarak bu ve buna benzer çözümler olur.
Peki, yapılır mı? Orası zor. Futbol piyasası kirlenmiş ve akbabaların cirit attığı bir sektör olduğundan bize “bu saf adam ne söylüyor” diyerek gülüp geçerler ve futbolumuzu biraz daha batırmaya çalışırlar. Bize de Kurtalan trenine bakmak düşer...