Borrell'in bahçesi Putin'in ormanı
Josep Borrell Fontelles. Avrupa Birliği (AB) Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi. Bu İspanyol siyasetçi, AB'nin en üst düzey temsilcilerinden biri. İspanya Sosyalist İşçi Partisi'nde (PSOE) siyaset yapıyor. İspanya Dışişleri Bakanlığı görevini de bir dönem yürüttü. AB dış politikasının en yetkili ismi olarak, geçen günlerde, Aydınlık dışındaki Türk basınının yeterince üzerinde durmadığı bir konuşma yaptı.
Geleceğin AB diplomatlarını yetiştirmek için kurulan Diplomasi Akademisi'nin açılışında şunları söyledi:
“Avrupa bir bahçedir. Biz bir bahçe kurduk. Her şey işliyor. İnsanlığın inşa edebileceği, siyasi özgürlük, ekonomik refah ve sosyal uyumun en iyi birleşimidir. Dünyanın geri kalanı ise tam olarak bir bahçe değil. Dünyanın geri kalanının çoğu bir ormandır ve orman bahçeyi istila edebilir.”
Borrell, ortalama Avrupalı siyasetçilerin bakış açısını yansıtıyor. Kendilerinin medeni, dünyanın geri kalanının vahşi olduğunu betimlemek için bahçe-orman benzetmelerini kullanıyor. Bu arada orman da Belgrad Ormanı değil. Borrell “jungle” ifadesini kullanıyor. “Jungle”, “forest”tan farklı olarak nüfuz edilememiş, balta girmemiş, vahşi türlerin de bulunduğu ormanı anlatıyor. Güney Asya'nın, Sibirya'nın ya da Brezilya'nın ormanlarını düşünün.
Avrupa'nın tarih yazımında da kendisini gösteren üstünlükçü bakış... Tarih boyunca doğu, kuzey ve güneyden gelenleri, Vikingleri, Endülüs Araplarını ya da Türkleri “barbar” olarak nitelemeleri gibi, günümüzde de Avrupa dışı uygarlıkları “cangıl” olarak tanımlıyorlar.
BAKIMSIZ BAHÇE
Hâlbuki orman, bahçeden daha köklüdür. Bahçe sürekli bakım ister. Bunu biraz aksatırsanız çiçekler solar. Orman ise içindeki canlılarla bir bütündür ve kimisi onbinlerce yıllıktır. Ayrıca dünyanın havasını, suyunu temizler. Bugün Asya, onbinlerce yıllık mirasıyla, insanlığın Amerikan emperyalizminden kurtuluş umudu. Türkiye, Çin, Rusya, İran, Hindistan... Hepsi tarihî ormanlar.
Borrell, 'bahçe' konusunda haklı. Avrupa bir bahçe. Ama ABD'nin arka bahçesi. Büyük bir tarihin üzerine kurulu köklü bir orman olan Avrupa, 2. Dünya Savaşı sonrası bahçeleşti. NATO ile ekildi, dolar ile sulandı. Rusya'nın Ukrayna harekâtı ve doğal gaz yaptırımı ile bahçe bugünlerde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
Soğuk geçecek kış, artan enflasyon, kilometrelerce akaryakıt kuyrukları, yüzbinlerin katıldığı gösteriler... İtalya, Fransa, Almanya, Macaristan gibi ülkelerde “ormancı” partiler yükselişte, kimisi iktidarda. ABD'nin dolar saltanatı çökerken, Asya merkezli, Afrika ve Güney Amerika ile Avrupa'nın bir kısmını da içine alan Yeni Dünya kurulurken, Avrupa'nın “Lâle Devri” kapanıyor.
Borrell'in, “orman bahçeyi istila edebilir” sözleri, bir gerçeği ifade ediyor. ABD artık bahçeye bakamıyor. Borrell aslında, kendisine 'sosyalist' (gülmeyin) diyen bir Amerikancı olarak, Avrupa'nın Asya ile işbirliğine yönelmesinden duyduğu korkuyu dile getiriyor.
YENİ DÜNYADAN HABERSİZ
Borrell devam ediyor:
“Bahçıvanlar onunla (bahçeyle) ilgilenmeli ancak duvarlar örerek bahçeyi koruyamazlar. Güzel, küçük bir bahçenin duvarlarla çevrilmesi, ormanın içeri doğru yayılmasını önlemek için çözüm olmayacak. Çünkü ormanın güçlü bir büyüme kapasitesi vardır ve duvar asla bahçeyi korumak için yeterince yüksek olmayacaktır. Bahçıvanlar ormana gitmek zorunda. Yani Avrupalılar dünyanın geri kalanıyla çok daha fazla meşgul olmak zorundalar. Aksi takdirde, dünyanın geri kalanı bizi farklı yol ve araçlarla istila edecek. Evet, bu benim en önemli mesajım: dünyanın geri kalanıyla çok daha fazla meşgul olmalıyız.”
Burada da emperyalist bakışın tipik bir ifadesini görüyoruz. Genç diplomat adaylarına, kendi sevimli bahçelerini korumak için ormana müdahale etmeyi öğütlüyor. Borrell bunu söylerken, AB'nin çoktandır bu olanaklardan yoksun olduğunun farkında mı bilmiyoruz. Yıllardır ABD'nin gölgesinde kendi ordusu bile olmayan AB, ABD emperyalizminin yenilgi üzerine yenilgi aldığı, NATO'nun “beyin ölümünün gerçekleştiği” koşullarda “ormana” nasıl müdahale edecek? AB ve üye ülkerin fonladığı “aktivislerle” mi? Gülünç.
AVRUPA'NIN GELECEĞİ
Vladimir Putin önderliğindeki Rusya'nın Ukrayna harekâtı, Avrupa için de dönüm noktası olacak. Harekât, kanımızca yalnızca Rusya'nın üzerine gelen tehditleri püskürtmesi ile sınırlı değil. Rusya, ABD merkezli AB'nin taşeron olduğu hegemonyaya meydan okuyor. İnsanlığı esir alan bu baskı düzenine hem askerî hem ekonomik hem de kültürel olarak meydan okuyor ve başarılı oluyor. Bakmayın şimdilerde AB'nin ve üye devletlerin ABD baskısıyla Rusya'ya karşı yaptırımlar uyguladığına. ABD hegemonyası zayıfladıkça, Avrasya yükseldikçe Avrupa da gözünü Doğu'ya dikecektir ki bu epeydir başladı. Herakleitos'tan Aristoteles'e, Descartes'tan Hegel'e uzanan Avrupa ormanı, ABD'nin bahçesi olmaya bu yüzyılda son verecektir.
Josep Borrell mi?
Kimse bahçenin kokusuz plastik gülünü hatırlamayacak.
Kovid salgını sırasında ülkemizi ziyaret eden Borrell'e, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu “Borel” marka devlet malı dezenfektan hediye etmişti. Bizim Borel acaba Josep Borrell'in emperyalist ve üstünlükçü kirli diline karşı da etkili midir?