Brunei nire Ankara nire? -(TAMAMI)
T.C. Devleti AKP iktidarı devrinde bir ilki daha yaşıyor. Her yıl 10 Kasım’da Anıtkabir’de halkla beraber yapılan Atatürk’ü anma törenlerinde T.C. Başbakanı yok!
Geçen hafta 1953 yılında Atatürk’ün naşının geçici olarak bulunduğu Etnografya Müzesinden nasıl alındığını, coşkulu bir törenle ve gözyaşları arasında şimdiki o muhteşem Anıtkabir’e yerleştirilirken duyulan hüznü anlatmaya çalışmıştım.
Vefakar dostum, ağabeyim Orhan Birgit aradı ve çok duygulandığını söyledi. Ben Haydarpaşa Lisesi’nin ikinci sınıfında okuyan bir öğrenci, Orhan Birgit ise, genç bir hukukçuydu. Birbirimizi henüz tanımamıştık bile. Cumhuriyet- Atatürk sevgisi bu iki insanı bir noktada tutuyordu.
İşte şimdi o bizi bir arada tutan ulusal birliktelik halka mal olmuş bir Atatürk sevgisiyle 10 Kasım 2012’de şaha kalkıyor ve Anıtkabir duvarlarında çınlıyor: “Hükümet istifa! Erdoğan nerede Atatürk’ün askerleri burada..”
Muhteşem bir manzara, akıl almaz ve dünyaya örnek olacak bir demokratik halk direnişi...
Evet! Halk Anıtkabir’de Atatürk’ü selamlıyor, yağmur altında polis barikatlarını aşarak Ata’sını kucaklıyor, onun önünde eğiliyor ve onun mirasına nasıl sahip çıkılacağını dünyaya ilan ediyor.
Sahi! TBMM’de Atatürk’e, onun ilke ve devrimlerine bağlı kalacağına ant içen, yemin eden Cumhuriyetin Başbakanı nerede?
Başbakan Tayyip Erdoğan Ankara’dan binlerce kilometre uzaklıkta bugüne kadar belki de adını bile bilmediği Brunei Sultanı’nın sofrasında... “Brunei nire Ankara nire?” Dünyada uzay çağını yaşamakta, orada bura halkı sömüren tek adamlar tek tük müzelik halde keyiflerine bakıyorlar. Demokrat olduğunu söyleyerek iktidara gelen Başbakan’nın Sultan sofralarında ne işi var?
Anlatalım öyleyse:
Bir Güneydoğu Asya ülkesi olan Brunei geniş yetkilere sahip bir Sultan tarafından yönetilmektedir. Anayasa 21 kişilik bir Yasama Meclisi oluşturulmasını, bu meclisin üyelerinden 10’unun seçimle belirlenmesini, 11’inin de Sultan tarafından atanmasını öngörmektedir. Ancak 1965’te gerçekleştirilen genel seçimlerden sonra ülkede hiç seçim yapılmadı. Brunei, BM, İslam Konferansı Örgütü, Petrol İhraç Eden Ülkeler Teşkilatı, Asya - Pasifik Ekonomik İşbirliği Konseyi, İslâm Kalkınma Bankası gibi uluslararası örgütlere üyedir. Neden diye sorabilirsiniz:
Brunei’yi zengin yapan ve kişi başına düşen milli gelir miktarının yüksek olmasını sağlayan şey petrol ve doğalgazdır. Petrol ve doğal gazdan elde edilen gelirin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı % 47’dir.
Türkiye’de 2002’den bu yana taşlar yer değiştiriyor. Ülke yavaş, yavaş totaliter bir sisteme doğru giderken bizim Başbakanımız, Atatürk’ün ölüm gününde Ankara’da değil? Kimileri Başbakan’ın gönlünde yatanın ne olduğunun farkındadır ve isyan ediyor. Brunei zenginliklerini mi, Sultanın altın kaplamalı uçaklarını, ya da saraylarını mı geziyor. Ülkesinin insanları ekonomik sıkıntılar içindeyken, Brunei Sultanı’na kendisini davet ettirmesi size garip gelmiyor mu?( Melih Aşık- Milliyet Gazetesi)
Ülkemize demokratik yaşam tarzı 1950’de geldi. 62 yıldır o rejimi yaşamaktayız ve hiçbir değil Başbakanın Cumhurbaşkanlarının bile böyle şatafatlı geziler yaptıkları anımsamıyorum. Atatürk hemen hiç yurt dışı gezilerine çıkmak fırsatı bulamadı. İsmet Paşa çok az ve önemli olmadıkça dış gezilere çıkmazdı. Onun ne 6 özel uçağı vardı, ne de zırhlı Mercedes’leri. Ya Celal Bayar, onun geride neyi kaldı ki? Çiftehavuzlarda bir ev, Ankara’da halkın ve siyasetin önüne kapılarını açan Celal Bayar Köşkü. Demirel, dünyayı dolaştı. Kendisine verilen armağanları Çankaya’da bıraktı ve Güniz Sokak’taki mütevazi evinde yaşamakta. Ecevit yıllarca milletvekilliği, Başbakanlık yaptı. Kayınpederinin verdiği zemin kattan Oran’a yıllar sonra taşınabildi. Cumhuriyet devrinde hiçbir siyaset adamının gözü zenginlikte, malda mülkte olmadığı gibi hemen hepsi de Cumhuriyetin asıl sahibi Cumhur’un olanaklarını kullanmaya yüz vermemiştir.
Bence tarihe göz atmakta fayda var. İşte size Salazar’ın sonu, Batista’nın başına gelenler, işte Marcos’un uçak dolu altınlarıyla çıktığı yurt dışından gelen cenazesi!
Derviş Yunus ne demiş:
“Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi
Mal da yalan mülk de yalan. Var biraz da sen oyalan”