22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bu Astana Ankara-Şam siyasi kapısını açar mı?

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Son yazımızda Türkiye-Suriye arasında başlayan istihbarat ve alt düzey diplomatik buluşmaların bir müddettir yavaş ilerlediğini ve buzdolabına taşındığını söylemiştik. Bunun sebeplerini değerlendirmiştik. Şam’ın, Suriye’nin çıkarlarına hizmet etse de, Rusya ve İran garantörlüğü ve rızası dışında Türkiye ilişkilerinde temkinli davranacağını tespit etmiştik. Bu tespitimizi örneklerle açıklamıştık. Ak Parti hükümetinin tercihlerden ziyade  mecburi- yetler doğrultusunda hareket eden bir dış ve iç politika takip ettiğini iddia etmiştik. Bu iddiamızı da tarihi olgularla delillendirmiştik. Türk ve Suri devletinin ikili ilişkilerin normalleştirilmesi yönünde yapmış olduğu olumlu açıklamaların henüz sahada bir fiili siyasi-askeri işbirliğine dönüşmemesi sebebiyle yapılan açıklamaların bir propagandadan ibaret olduğunu yazdılar.

STRATEJİK AÇILIMI TAKTİĞE İNDİRGEYENLER

Bir kesim, Erdoğan iktidarının Esad ve Şam ile normalleşme istemediğini, bu adımları zaman kazanma, kamuoyunu seçime kadar umutlandırma ve çok muhtaç oldukları başta Rusya desteği olmak üzere İran, Çin ve Mısır gibi Arap devletlerin gönlünü hoş tutma taktiği olarak değerlendirdiler. İsrail ile ilişkilerin alenileştirilmesi, İsrail’den gelen yetkili ziyaretçilerin taltif edilmesi, Türkiye gazetesi ve hükümet taraftarı bazı yazarların, TV müdavimlerinin Türkiye’nin Şam’dan ziyade Suriyeli siyasi ve askeri muhalefeti kollayan, onlardan meşru siyasi temsilci ve nizami ordu yaratmak isteyen bir çaba içinde olduğunu ve AK Parti iktidarının “eski konumunun değişmediğini” iddia ettiler. Ankara ile Şam’ı yakınlaştırma, barıştırma ve uzlaştırma çabalarının, söylemlerinin ve beklentilerinin beyhude olduğunu söylediler.

SESSİZ DİPLOMASİ HIZLANMALI

Sayın Çavuşoğlu, TBMM Bütçe Komisyon görüşmeleri esnasında, “Suriye’de dört stratejik hedef temelinde ilkeli tavrımızı koruyoruz; Ülkenin birliğinin ve toprak bütünlüğünün korunması, siyasi çözüm temelinde kalıcı istikrara kavuşturulması, terörün sınırlarımızdan sökülüp atılması ve Suriyelilerin ülkelerine güvenli şekilde geri dönmesidir. İstihbarat kurumları arasındaki mevcut temasların diplomatik düzeye çıkarılmasına uygun ortam oluşursa, bunu da değerlendiririz.” açıklamasını yaptı. Bu açıklamanın zamanı manidar. Zira Rusya’nın Orta-Doğu ve Afrika ilişkilerinden sorumlu Dışişleri Bakan yardımcısı Mihail Bogdanov bu ayın 22 ve 23’ünde yeni bir Astana buluşmasının vuku bulacağını söyledi.

Suriye Dışişlerinden bir yetkiliye, “Buzdolabına taşınan, dolaptan çıkıyor mu? Ufukta Türkiye ve Suriye Dışişleri Bakanlarının bu ay Astana’da yapılacak toplantıda bir araya gelme ihtimali nedir?” diye sorduk. “İki ülke arasındaki ilişkiler çok hassas ve kırılgan. Birçok taraf var. Bu ilişkilerin sağlıklı yürümesini istemeyenler de var. Sessiz diplomasinin daha faydalı olacağı, istihbarat görüşmelerine ve olası siyasi buluşmalara daha çok yararlı katkı sağlayacağı yönünde bir mutabakat var. İki bakanın görüşmesi birçok konunun çözümü için gerekli olacak. Ne kadar erken olursa o kadar iyi olur.” dedi.   

VATANSIZLARIN SABOTAJI

Türkiye-Suriye arasında güçlü ilişkilerin olması ve iki ülke arasında stratejik bir siyasi-askeri-iktisadi ağın örülmesinin zaruriyetini ve tarihi sorumluluğunu idrak edemeyenler, verilen çabaların AK Parti’yi kurtarma amaçlı olduğunu düşünecek kadar akıllı muhakemeden mahrum ve bunun ehemmiyetini anlayamayacak kadar da vatansızdırlar. Şam ile bina edilecek ilişkilerin siyasi ve iktisadi getirimi yüksektir. Bu kazanım sadece iki ülkenin yararına değildir. Bölgenin bir bütün olarak güvenliğine, ekonomik kalkınmasına devasa faydaları olacak ve coğrafyamızı kan, fitne ve daimi krizlerle aciz ve muhtaç bırakmak isteyenlerin projelerini kökünden kazıyacaktır. HDP’yi es geçtik. Zira siyasi, askeri ve finansal varlıklarını devam ettirecek tüm araçları mubah kabul eder. Muhalefeti de iktidarı da bu hedef için kullanır. Boş elini doldurana hizmet eder. Solcu, demokrat anti-emperyalist olduğunu deklere eder. Emperyalizmin başı ABD’ye, Fransa’ya, İngiltere’ye, İsveç’e tek olumsuz lafı olmaz. Aksine onlarla demokrasi ve özgürlük mücadelesinde yoldaş ve asker olur.

ALTILI MASANIN KIBLESİ BATI MI?

Peki ya Türkiye’de başta ana muhalefet olmak üzere 6’lı masanın hangi liderinin Moskova’ya, Pekin’e, Kahire’ye, Cezayir’e, Venezüella’ya, Küba’ya, Bağdat’a, Tahran’a, Bakü’ye, Orta-Asya başkentlerine, Şam’a, Riyad’a, Abu Dabi’ye, Kuveyt’e, Katar’a, Tunus’a, Beyrut’a, Şam’a, Lefkoşe’ye bir ziyareti oldu? Bu ülkelerle liderleriyle bir araya geldiler mi? Bu adımları attılar da biz mi karşı çıktık? Bu adımlar atılsaydı onların faaliyetlerini desteklemez alkışlamaz mıydık? Bu âlemde İngiltere ve ABD dışında devlet mi kalmadı? O vakit Sayın Erdoğan’ın iktidar olduğu Türkiye’nin Suriye ile acilen barışması, kucaklaşması ve eylemde birlikte olmasını prensip olarak benimsemiş yazılarımızdan neden rahatsızlık duyarlar? Sorumlu, vatanı ve milletini seven, bölge halklarının kardeşliği ve huzurunu isteyen gazetecinin görevi bu ulvi değerlere hizmet eden Türkiye-Suriye birlikteliği için yazmak değil midir?