22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bu Farklı Bir Karanlık: 6. Sezonuyla Black Mirror

Bahri Doğukan Şahin

Bahri Doğukan Şahin

Site Yazarı

A+ A-

Bu Farklı Bir Karanlık: 6. Sezonuyla Black Mirror - Resim : 1

Black Mirror izleyicilerinin yıllardır merakla beklediği 6. sezon nihayet yayımlandı. 15 Haziran’da gösterime giren son sezon 5 bölümden oluşuyor. İzleyen hemen herkesin hemfikir olduğu nokta ise bu sezonun öncekilere kıyasla çok daha kötü olduğu yönünde. Özellikle sezonun 4. ve 5. bölümlerinin Black Mirror’la hiçbir alakasının olmadığına dair yorumlar sosyal medyada sıklıkla dile getirildi. Senarist Charlie Brooker’ın bu bölümlerle tam olarak neyi amaçladığı yorumları yapıldı. Tüm bu yorumların haklılık payı var elbette. The Twilight Zone, Supernatural gibi dizilerin bir bölümü gibi duran “Mazey Day” ve “Demon 79” isimli bölümlerde kurt adam ve şeytan görmek bizlere dizinin felsefesini sorgulattı. Seneler önce Lost için söylenen “çok bozdu” gibi yorumlar bu kez Black Mirror için söylenmeye başlandı.

İlk olarak 2011 yılında İngiliz Channel 4 kanalında yayın hayatına başlayan dizi 2015’te Netflix’e transfer olmuştu. İngiliz kimliğinden Amerikan kimliğine geçiş yapan Black Mirror’ın 3. ve 4. sezonları için de “bozdu” dense de, eleştirilerin büyük çoğunluğu yersizdi ve dizi bizlere televizyon tarihinin en iyi bölümlerini peş peşe izletmişti. San Junipero, Hang the DJ, Hated in the Nation, Nosedive, Black Museum, Shut Up and Dance, Men Against Fire gibi bölümler dizinin felsefesine hizmet ediyordu ve anlattıkları karanlık senaryolar ise üzerimizde kalıcı tesir bırakmaya yetiyordu. Fakat 5. sezon ile birlikte iyiden iyiye düşüşe geçen dizinin 6. sezonu için “facia” demek doğru bir yorum olacaktır.

Dizinin 6. sezonundaki bölümlere tek tek değinelim:

Bu Farklı Bir Karanlık: 6. Sezonuyla Black Mirror - Resim : 2

6x1 – Joan is Awful:

Sezonun ilk bölümü kimi açılardan önceki bölümleri anımsatıyor. Sonsuz bir döngü hissi White Christmas ve White Bear bölümlerini akla getiriyor. Kurgusal katmanlardan oluşan yapısıyla da Inceptionvari bir senaryo ortaya koyuyor. Netflix benzeri bir platform olan Streamberry’i açtığında kendi ismini ve kendisine çok benzeyen bir kadını gören Joan ilk şoku atlattıktan sonra içeriği izlemeye başlar. O ana dek Joan’ın hayatında izlediklerimizi ekranda görmeye başlarız. Fakat bir farkla: Dizinin başrolünde ünlü oyuncu Selma Hayek’i görürüz.

Bölüm içinde Joan’ın “Her gün aynı şeyleri yapıyorum sanki. Otopilotta gibi hissediyorum” ve “Kendi hayat hikayemin ana karakteri değilmişim gibi hissediyorum” gibi cümleleri bize bölümün ilerisine dair spoiler veriyor. Charlie Brooker gibi tecrübeli bir senaristi tanıyan ve onlarca Black Mirror bölümü izleyen bizler için sürpriz bir son olmasa da, katmanlı yapısıyla izlemeyi keyifli hale getiren bir bölüm Joan is Awful.

Bölüm içinde Netflix eleştirisi de görüyoruz. Buna ek olarak sosyal medya uygulamalarına girişte doldurduğumuz formları yeterince okumadığımız haklı bir gerçek olarak çıkıyor karşımıza. Okumadan verdiğimiz onayların günün birinde hayatımızı etkileyebileceği ve buna karşılık elimizde hukuki bir güç olmayacağının altı çiziliyor. 6. sezon içinde Black Mirror ruhuna en yakın 2 bölümden biri olmakla birlikte, önceki sezonlardaki daha kaliteli bölümleri düşündüğümüzde ortalama bir bölüm olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Göndermede bulunduğu önceki Black Mirror bölümleri: Nosedive, The National Anthem, Bandersnatch, San Junipero, USS Callister, Smithereens, White Bear, White Christmas

6x2 – Loch Henry:

Gözlerden uzak, küçük bir kasabada geçen öykü alışıldık Black Mirror senaryolarından uzak olsa da, sezonun 4. ve 5. bölümlerine kıyasla yine de “iyi” sayılabilecek düzeyde. Temelde bir cinayet hikayesi Loch Henry. Genç bir çift, bir film çekmek amacıyla ufak bir İskoç kasabasına gelir. Davis’in yalnız yaşayan annesi, oğlunun kız arkadaşı Pia ile tanışır. Netflix’in zamanda yolculuk temalı dizisi Dark’ı anımsatan kasvetli orman sahneleri tekinsiz atmosfer izleyicilere bölümün devamında iyi şeyler olmayacağını söylüyor gibi. Ve öyle de oluyor.

Davis’in arkadaşının da olaya müdahil olmasıyla birlikte bir anda 90’lı yıllarda işlenen bir cinayet bölümün ana iskeletini oluşturmaya başlıyor. Çekecekleri filmin konusu da buna göre şekilleniyor ve geçmişteki cinayeti aydınlatmak için belgesel çalışmasına başlıyorlar. “Lock Henry: Gerçek Ortaya Çıkacak” isimli belgeseli bölümün sonunda izleyebiliyoruz fakat bu senaryonun çok da parlak olduğu anlamına gelmiyor. Kasetlere kaydedilen görüntülerin “kara ayna”yı ne kadar simgelediği tartışılır.

Göndermede bulunduğu önceki Black Mirror bölümleri: The National Anthem, The Waldo Moment, San Junipero, Joan is Awful.

6x3 – Beyond the Sea:

Birçok izleyiciye göre sezonun en iyi ve “en Black Mirror” bölümü Beyond the Sea. Fakat buna rağmen kimi sahnelerdeki diyalog zayıflığından dolayı yine “En İyi Black Mirror Bölümleri” arasına adını yazamıyoruz. Dizinin önceki bölümlerinden USS Callister’da olduğu gibi yine uzayda geçen bir bölüm. Fakat her ikisinin de tarzı oldukça farklı. Bir parantez de bölümün başrol oyuncusu Aaron Paul’e açmak gerek. Paul daha önce USS Callister’da sesiyle diziye katkıda bulunmuştu. Şimdi ise kendisini izleme şansına erişiyoruz.

Ünlü bilimkurgu yazarları Ray Bradbury’nin ve Robert Heinlein’ın kitapları da sahneler arasında bize göz kırpıyor. Karakterleri Resimli Adam ve Ay Zalim Bir Sevgilidir romanlarını okurken görüyoruz. Ayrıca bölümdeki atmosfer akıllara Bradbury’nin “Çiçek Dürbünü” adlı öyküsünü getiriyor.

Alternatif bir 1969 yılında, teknolojinin gelişmesi sonucunda “kopya” insanlar üretilmiştir. Pek çok bilimkurgu öyküsünde ve filminde görmeye alıştığımız androidlerin kullanım amacı burada biraz farklıdır. Kopyalar dünyada bırakılırken insanlar uzaya gönderilen aracın içinde yer alır. Bu durum aklımıza “neden kopyalar gönderilmiyor?” sorusunu getiriyor. Fakat bölümde bunun bir cevabı yok. Daha güvenli olacağı kesin olan bir şeyi yapmak varken insanların hayatını tehlikeye atmak ileri teknolojinin bulunduğu bir gerçeklik senaryosunda abes kalıyor.

Astronotların ailelerinin tam korumalı olarak dünyada bulunmaları gerekirken hiçbir güvenlik önlemi alınmaması ve tehlikeli kişilerin ellerini kollarını sallayarak gelip birinin ailesini öldürmesi de yine bölümün zayıf noktalarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Dijital bir makinaya bağlanarak dünyadaki kopyalarının bedeninde gözlerini açabilen astronotlardan ailesini kaybeden David kötü günler geçirmeye başlar. Ona yardımcı olmayı amaçlayan Cliff, kendi bedeninde arkadaşının dünyaya dönmesine izin verir ve eşinin ona yardımcı olacağını düşünür. Amacı dostunun acılarını hafifletebilmektir. Fakat durum sandığı gibi olmayacaktır. Yaralanmış ve yalnız kalmış bir adamın duygularını ve düşüncelerini analiz etmek zordur. David ve eşi Lana arasında bir şey olması ihtimali Cliff’i öfkelendirecektir.

Direkt olarak gönderme yaptığı bir sahne bulunmuyor fakat bilimkurgu sinemasının kült filmi 2001: A Spece Odyssey’nin HAL 9000 adlı robotuna selam göndermeyi ihmal etmemiş senarist Charlie Brooker. David’in arıza bahanesiyle Cliff’i uzay gemisinin dışına çıkardığı sahne Kubrick’in filmine gönderme yapmasının yanı sıra, gerilim olarak da başarılı anlara tanıklık etmemizi sağlıyor.

Uzayın derinliklerinde bir uzay gemisi içinde kalan 2 insanın çatışması da yine akıllara Christopher Nolan’ın Interstellar’ını getiriyor. Milyonlarca km uzakta olsa da, insanoğlu kibrinden ve dürtülerinden ödün veremiyor ve anlaşmazlığın çıkması için 2 insanın varlığı yetiyor. Bir şekilde ortaya bir tartışma çıkıyor ve insanoğlu fabrika ayarlarına dönüyor. Eleştirel dozu yerinde olsa da, bölümün finalinin yine birçok izleyiciyi tatmin etmeyeceği muhakkak.

6x4 – Mazey Day

“Ünlülere şantaj” gibi kısaca özetlenebilecek bir konuya sahip Mazey Day, “En Kötü Black Mirror Bölümü” olmaya aday bir senaryoya sahip. Normal seyrinde ilerleyen bölüm öyle bir finale sahip ki, bir an için korku gerilim temasına sahip başka bir yapım izlediğinizi zannedebilirsiniz. Ne izlediğinizi kontrol ettikten ve emin olduktan sonra ise yapabileceğiniz pek bir şey kalmaz. Böyle bir bölümü hafızanızdan silmekle işe başlayabilirsiniz. Ya da en iyisi diziden bağımsız bir hikaye olarak zihninize kaydedebilirsiniz.

Ünlü isimlerin fotoğraflarını gizlice çeken çete üyeleri onları medyada dolaşıma sokacak kişilere satar. Amaç o ünlülere şantaj yapmak ve kariyerlerini bitirmektir. Bo da geçimini bu şekilde sağlayan bir kadındır. Elinde kamerasıyla ünlü isimlerin hayatlarını bitirmek için deklanşöre barak gezmektedir. Bir Hollywood yıldızı olan Mazey Day’in bir gece trafik kazasına karışması pek çok kişinin hayatını değiştirecektir. Vur-kaç yapan Mazey, bir kişinin ölümüne sebep olur ve yakalanmamak için kayıplara karışır. Onunla alakalı fotoğrafların medyada büyük ses getireceğini düşünen kişiler fotoğraflara yüklü bir para biçer. Artık farklı bir insan olmaya başlamayı seçtikten sonra büyük miktardaki paranın aklını çelmesi sonucunda yeniden kamerasını eline alan Bo, yollara düşer. Amacı Mazey’i fotoğraflamaktır fakat bu hayatı boyunca üstelendiği en zorlu görev olacaktır.

Buraya kadar her şey Black Mirror ruhuna uygun bir şekilde devam ederken, bölümün sonuna yakın bir sahnede Mazey Day’in kurt adama (bu durumda kurt kadın) dönüşmesi sonucunda bölüm içindeki karakterler gibi biz izleyiciler de bir hayli şaşırırız zira son derece realist bir dizi olmaya aday Black Mirror’da görmeyi beklemediğimiz sahnelerdir bunlar. Gerçekçi bir dizinin paranormal olaylara yer vermesi elbette kalitenin düşmesine neden oluyor. Dizinin geleceğinin tehlikede olduğuna dair sinyaller alıyoruz.

Göndermede bulunduğu önceki Black Mirror bölümleri: Joan is Awful, San Junipero

6x5 – Demon 79

Yine “facia” olarak nitelendirebileceğimiz bir Black Mirror bölümüyle karşı karşıyayız. Bir önceki bölümde kurt adam temasıyla karşımıza çıkan Charlie Brooker bu kez de şeytanla yıkıyor algılarımızı. İlk 4 bölümün senaryosunu tek başına yazan Brooker’a bu bölümde Bisha K. Ali de eşlik ediyor. Beyond the Sea ile birlikte sezonun en uzun 2 bölümünden biri olan Demon 79, İngiltere’de geçiyor ve Hintli bir kadının hayatına odaklanıyor.

Bir ayakkabı mağazasında çalışan Nida, göçmen karşıtı arkadaşı Vicky’nin ve diğer İngiliz vatandaşlarının aşağılanmalarına maruz kalır. 1979’un İngiltere’sinde sıradan bir hayat süren kadının yaşamı heyecandan uzak, oldukça sakin geçmektedir. İşte eve, evden işe temalı bir hayat düzenine sahip olan Nida’nın eline günün birinde bir obje geçer. Küçük bir tahta parçası gibi duran bu aletten kendisine seslenildiğini düşünen Nida cevap verir. Aslında o ses Şeytan’a aittir. Eğer söylenenleri yapmazsa dünya bir felakete sürüklenecektir. Şeytan’ın ondan istediği şey ise 3 gün içinde 3 cinayet işlemesidir. Bu isteği reddeden Nida’yı ikna etmek Şeytan için zor olmayacaktır zira söylediğine göre zaten Nida’nın içinde kötülüğe meyil bulunmaktadır.

İşin daha da ilginç kısmı ise bölüm bittiğinde belli oluyor: Polislerin inanmadığı Nida’nın aslında doğru söylediği ve gerçekten de o 3 kişinin ölmemesi durumunda dünyanın savaşa sürüklenmeye başladığını görürüz. Yaşadığımız şok hissiyle ekran kararır ve 6. sezon biter.

Göndermede bulunduğu önceki Black Mirror bölümleri: Metalhead

Son Söz

Özellikle 4. Bölüm Mazey Day ve 5. Bölüm Damon79’la birlikte Black Mirror’ın gerçeklikten koptuğunu ve paranormal bir çerçeveye büründüğünü görmek üzücü. Black Mirror’daki tüm bölümlerin aslında aynı evrende geçtiğini açıklayan Charlie Brooker’ın cümlesinden de anladığımız kadarıyla doğaüstü varlıkların ve teknolojinin aynı anda bulunduğu bir evren burası ve biz izleyicilerden de bunu idrak etmemiz bekleniyor. Bu durum sadık bilimkurgu okurlarını ve izleyicilerini tatmin etmediği gibi, Black Mirror’ın izleyici kitlesini de memnun etmekten çok uzak.

Senarist Charlie Brooker’ın bu sezona dair kurduğu cümleler aslında neden kötü bölümler izlediğimizi anlamımızı sağlıyor:

“Kesinlikle bir her şeyi allak bullak etme teşebbüsü vardı. Bu döneme teknolojiye pek bakmayarak başladım ve kaçınılmaz olarak bu türlü devam etti zira klâsik ‘Black Mirror’ dışında fikirlerim vardı. Bir dönemliğine bunlardan kaçınmak istedim.”

Black Mirror’ın alameti farikalarından biri olan “kara komedi” kısmı tamam olsa da, “kara ayna” kısmının çok zayıf olduğu bir sezonu geride bırakmış olduk. 5. sezon ile birlikte en zayıf 2 sezonun peş peşe gelmiş olması da bir başka üzücü nokta. Bu kez çok daha farklı bir karanlıkla karşı karşıyayız. Ekranların kararmasına alışık olduğumuz Black Mirror korku-gerilim havasına bürünerek kendi atmosferini karartmış. Umarım 7. sezonla birlikte dizi toparlanma havasına girer ve efsanevi bölümleri bizlerle buluşturmaya devam eder.

Keyifli seyirler dilerim.

Savaşa Ağıt, Yaşama Övgü: Anne Frank'ın Hatıra Defteri

Black Mirror Bilimkurgu Distopya Dizi