02 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

BU GİDİŞ İYİ GİDİŞ DEĞİL-(TAMAMI)

Şahin Mengü

Şahin Mengü

Eski Yazar

A+ A-

Herhalde en tehlikeli şey insanın kendi kendini tekrarlar hale gelmesidir. Ama bazı öyle önemli konular vardır ki, o konudaki doğrularımızı usanmadan, sıkılmadan tekrarlamak gerekir.

Cumhuriyetin temel değerleri ile sorunu olan, “Laiklik karşıtı hareketlerin odağı olduğu” Anayasa Mahkemesi tarafından tespit edilmiş bir AKP hepimizin bildiği üzere, 12 Eylül 2010 Anayasa değişikliği ile yargıyı tamamıyla kendine bağlı kıldıktan sonra, toptan “Yeni bir anayasa yapılması gerekiyor” söylemini geliştirmiştir.

Ancak, bu yeni anayasanın omurgasının neler olacağını, yani Oslo’da PKK terör örgütüyle varılan, demokratik özerklik, silahlı savunma gücü, ana dilde eğitim, Abdullah Öcalan’a tedrici af gibi konularda uzlaştıklarını 2011 seçimlerinden önce, oy kaygısıyla Türk halkına açıklayamadılar.

Dikkat ederseniz Tayyip Erdoğan önceleri TBMM de 367 sayısına ulaşamayacağı, ulaşsa bile çok az bir farkla bunu aşabileceği endişesiyle anayasayı halk oyuna götüreceğini söylüyordu. Ancak CHP’nin şuandaki yapısını görünce 367’i çok rahat geçeceğini gördüğü için anayasayı halk oyuna sunmaktan vaz geçmiş görünüyor.

CHP’nin “Anayasa Hazırlık Komisyonu” na verdiği üç üyesinden birisi, “Türklük” kavramının anayasadan çıkabileceğini, bir diğeri “Kırmızı çizgiler olmadan masaya oturulması gerektiğini” ve üçüncüsü de hangi gerekçeyle bilemem ama “Merak etmeyin çok iyi bir anayasa olacak” demişlerdir.

Bu üç Sayın Milletvekilinin söylemleriyle, Oslo görüşmeleri ortaya döküldüğü zaman, içeriğine herhangi bir itirazı olmayan, sadece bu görüşmelerin halktan saklanmasına tepki veren CHP yönetiminin davranışları bir arada değerlendirildiğinde, bu konularda CHP’nin destek vereceği de anlaşılmaktadır.

O zaman CHP’nin de “yeni bir anayasa” dediği zaman neyi kast ettiği açıkça ortaya çıkmaktadır.

CHP’nde kimse Kurultay iradesini aşarak, Kurultay’ın yetki vermediği bir konuda bir şey söyleyemez ve yapamaz. Laiklik, Üniter yapı, Türklük, Atatürk İlke ve Devrimleri CHP’nin kırmızı çizgileridir.
CHP’nin “ulus” anlayışında etnik ayırımcılığın yeri yoktur.Etnik ayırımcılık, çağdaş milliyetçilik kavramıyla çelişir.

Anayasaya “Türklük” kavramı yerine vatandaşlık tarifini getirelim diyip, etnik kökenleri anayasaya sokarsak bu ülkeyi böleriz. Bu ülkede yaşayan insanları etnik kökenleri ile tarif ettirmek çabası, halkı kurtarmak için değil, halkı, halklar diye bölerek birbirine boğazlatmak için yapılan emperyalist bir tahriktir.

Biz bu coğrafyada yaşayan insanlar, sadece Orta Asya’dan göçüp gelenlerin değil, onlardan evvel de burada olanların, gelenlerle beraber oluşturdukları bileşkenin torunlarıyız. Bu nedenle CHP’nin ulusçuluk anlayışı etnik kökene değil, ortak kültürel değerlere, tasada ve kıvançta beraberliğe dayanır.

Cumhuriyetin temel değerleri kazanımları, CHP’nin kırmızıçizgileridir. Bunları yok kabul ederek masaya oturabilmek için CHP’nin gerçek sahibi olan Kurultay’ın görüşünü almak lazımdır. Kurultay görüşü alınmadan bunu söyleyebilmek mümkün olmadığı gibi kimseye hatta Genel başkan’a bile de hak değildir.

CHP’nin bu kırmızıçizgileri, yani ulus bilinci başta olmak üzere Cumhuriyetin kazanımları, Ulusal Kurtuluş Savaşından önce kongrelerde, savaşın içinde harp meydanlarında ve savaştan sonra devrimlerle oluşmuş ve benimsenmiştir.

CHP tüzüğünün 52. maddesine göre Kurultay….”… toplumun ve ülkenin genel sorunlarını ve parti tutumunu görüşüp karara bağlar” demektedir. Yani kırmızıçizgilerden vaz geçip geçmeme, tümden bir anayasa yapıp yapmama konusunda karar mercii tektir, o da KURULTAYDIR.Bu nedenle milletvekillerinin Tüzüğe aykırı söz söyleme hakları yoktur.

Tayyip Erdoğan’ın son günlerde “Tümden Yeni Anayasa” yı halkoyuna götürmekten vaz geçmiş olması, “dört parti olmazsa iki partiyle olur” demesi, iyi bir anayasa, en azından Cumhuriyetin temel değerlerinin korunduğu, rejimin değişmediği bir anayasa olmayacağını ortaya koymaktadır. Buna rağmen AKP+BDP+CHP içinden destek vereceklerden oluşacak Meclis desteği her halükarda beş bölü üç sayısını fazlasıyla geçeceği için artık halkoyuna başvurmak psikolojik zorunluluğu da ortadan kalkacaktır.

Bu psikolojik zorunluluğun ortadan kalkması sonrası, sayısal hesaplarla anayasadan çıkartılacak laiklik, Türklük gibi kavramların yer almadığı ve Cumhuriyetin değerlerinin yok edildiği bir anayasa meşru kabul edilebilinir mi? Çok ciddi şüphelerim var.

Bu nedenle tümden değiştirilmiş bu anayasanın, en azından, laik, Cumhuriyetin değerlerine sahip çıkanlar açısından iyi bir anayasa olmayacağı çok açıktır. Ama CHP’nin takip ettiği yol en azından bu yönetimin takip ettiği bu yol, iyi bir yol değildir. Tarihi sorumluluğu olan CHP yönetiminin bunları göz önüne alması gerekir.