Bu Yoğurt İyidir
Twitter dünyası, kimilerinin tek dünyası. Anket şirketleri, siyasetçiler, aydınlar, Twitter’a bakıp çıkarımlarda bulunuyor.
Anketçiler Twitter’da anketler yapıp Millet İttifakı’nın oy oranını %140 yapıyor.
Siyasetçiler, “Twitter ağzı” ile konuşup gençliğin oylarını “avlamaya” çalışıyor.
Aydınlar, Twitter’a bakarak sosyolojik, psikolojik ve hatta morfolojik çıkarımlarda bulunuyor.
DOĞRUNUN NE OLDUĞUNUN BİR ÖNEMİ YOK
Peki bu kadar abarttıkları Twitter aslında ne?
Doğu Perinçek sosyal medyayı pankreas minderi olarak tanımlıyor. Kuralların rastgele belirlendiği, yerine göre çelme takabildiğiniz, yerine göre çimdik atabildiğiniz bir güreş alanı.
Kim ne kadar yetenekliyse o kazanmıyor. Kim ne kadar sahtekarlık yaparsa, kim kuralları belirleme yetkisine sahipse o kazanıyor.
Doğrunun ne olduğunun bir önemi yok.
“Türkiye tam bağımsız olmalı” dediğinizde “Ne bağımsızlığı kardeşim, ABD ne kadar güçlü biliyor musun?” diyenler tarafından eleştirilebilirsiniz.
“Türkiye üretmeli” dediğinizde “Üretmek ne kadar maliyetli biliyor musun? Sen bizi köle mi edeceksin” diyenlerin tweet bombardımanına tutulabilirsiniz.
“İnsanlarımız başıboş köpeklerini saldırısında ölmesin” dediğinizde “Kim bilir ne yaptı da köpeği kışkırttı?” gibi abuk sorularla muhatap olabilirsiniz.
Herhangi bir zaman herhangi mantıklı bir şey dediğinizde bir anda “Perinçekçi” ya da “Avrasyacı” ilan edilebilirsiniz.
Konunun ne olduğunun da bir önemi yok.
Yemekte yediğiniz bir yoğurdun fotoğrafını paylaşıp “bu yoğurt iyidir” deseniz altına binlerce yorum gelebilir. “O yoğurt için kaç tane inek sömürülüyor haberin var mı” diyen veganlardan tutun da yoğurt uzmanı olduğunu iddia edip yoğurdun zararlı olduğu konusunda sıralı tweetler atanına kadar çeşit çeşit “profille” karşılaşabilirsiniz.
SANAL ORTAMIN SANAL İNSANLARI
Bu kişileri “profil” olarak tarif etmek daha doğru. Çünkü bunlar gerçek hayatta çoğunlukla karşılaşmadığımız tipler.
Sokağa çıkıyoruz, alışveriş yapıyoruz, misafirliğe gidiyoruz, yeni yeni insanlarla tanışıyoruz ancak Twitter’da yer alan bu “tiplerle” hayat içerisinde karşılaşamıyoruz.
Evet, buradaki hesapları da gerçek kullanıcılar kullanıyor ama “gerçek dünya”, kuralların kuralsızlar tarafından belirlendiği Twitter’da baskın hale gelemiyor. “Pankreas minderinde” ancak çimdik atanlar, çelme takanlar baskın hale gelebiliyor.
Türkiye’nin yüzde 90’ı ABD karşıtıyken profilinde yunus balığı ve ABD bayrağı olan hesaplar ABD hayranlığı konusunda Twitter’da baskın geliyor.
Türkiye’nin tamamına yakını “Üretim Devrimi” diye haykırmaktayken profil resmine Ali Babacan’ın fotoğrafını koyan garip tipler Özgür Demirtaş diye birisinin gazıyla Twitter’da “Batı’ya kölelik” programının havasını estiriyor.
Sanal ortamın sanal insanları, gerçek hayatta bir karşılık bulamazken ancak bu kurgu dünyada kendini var edebiliyor.
SANALA BAKARAK YAPILAN TAHLİL SANALDA KALIR
Bu akıl dışı ortamın kendi fanusu içerisinde hapsolup yok olmasını bekleyebiliriz. Bu “profillerin” gerçek hayatta kendi başlarına bir etkisi yok. Ancak işin bizim gündemimize gelen boyutu siyasilerimizin ya da aydınlarımızın Twitter’a bakarak kendilerine şekil vermeye çalışması.
Instagram ya da Facebook gibi platformlarda da benzer bir durum olsa da oralarda Twitter’daki kadar ağır bir dezenformasyon ve akıl dışı hava yok. Çünkü oralarda gerçek hayat daha baskın.
Twitter’da ise sabit fikirlilerin oluşturduğu bir akıl dışılık hali baskın. Bu yüzden buraya bakarak verebileceğimiz bir Kurtuluş Savaşı yok.
Atatürk Samsun’a çıktığında Twitter olsaydı muhtemelen Twitter kitlesinin vereceği tepki “off… Yine mi savaş ya, yormadı mı artık?” olacaktı. Cumhuriyet ilan edildiğinde “Bu kadarı da biraz fazla değil mi sizce de?” diyeceklerdi.
Bu yüzden Twitter’a bakarak Kurtuluş Savaşı verilmez, Samsun’a çıkılmaz. Bugüne dönersek, Twitter’a bakarak gençlik tahlili yapılmaz.
Yapacağımız her tahlilin zemini yalnızca hayattır, gerçeklerdir. Yalnızca sanala bakılarak yapılan tahliller de sanal olarak kalır.