'Bugünki Kürt Sorunu ABD stratejisinin bir ürünü'
Dünyaca ünlü Mısırlı Marksist düşünür Samir Amin, aylık yayınlanan 'Monthly Rewiev' dergisinin son sayısında, modern Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Kemalist, anti-emperyalist dinamikleri, bu dinamikler ışığında Kürt sorununun tarihsel gelişimini ve bugün emperyalizm ile girdiği 'kişisel kazanımlara dayalı' çıkar ilişkilerini değerlendirdi.
KÜRTLER VE TÜRKLER EMPERYALİZME KARŞI BİRLİKTE SAVAŞTI
Makalesinin başlangıcında, Kürtlerin Kurtuluş Savaşı'na yönelik katkılarını ele alan Amin, Kürtlerin, 1919-22 yılları arasında Kemalistler önderliğinde emperyalizme karşı verilen savaşta Türklerle birlikte mücadele yürüttüğünün altını çizdi. Amin bu bağlamda, Kemalist Türk milliyetçiliğinin anti-emperyalist bir karaktere sahip olduğunu vurguladı.
İmparatorluğun çöküşüne ve Mustafa Kemal'in önderlik ettiği hareketin inisiyatifi ele alma sürecine de değinen Amin, "Osmanlıcılık fikri ve halifelik makamı o dönemde, imparatorluğun Türk, Kürt ve Arap unsurlarını korumak için yeterli değildi aksine, söz konusu düşünce ve kurumların zayıflığı, 'Batı emperyalizminin bölgedeki gücünü pekiştirmesine' katkıda bulundu" dedi.
Amin ayrıca, "Balkanlar ve Arap coğrafyasında örgütlenen milliyetçi hareketlerin emperyalist güçlere destek sunduğu bir ortamda, anti-emperyalist Kemalist milliyetçilik çürümüş Osmanlı rejimine son darbeyi vurdu," dedi.
PKK, TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ ORTAK MÜCADELESİNE HİZMET ETMİYOR
Amin yazısının devamında PKK'nın ortaya çıkışını hazırlayan süreci ve bugünkü uluslararası saflaşmadaki yerini tarif etti. Amin, PKK'nın 'radikal sosyalist' gelenek üzerinde hak iddia ettiğini fakat gerçeğin böyle olmadığını savundu. Amin bu bağlamda "[PKK'nın] Enternasyonalist bir tutum izlediğini, Kürt ve Türk işçi sınıfını sosyalizm ve demokrasi yolunda ortak bir mücadele zemininde birleştirmeye çalıştığını düşünebilirsiniz ki aslında durum böyle değildir," dedi.
BUGÜNKÜ KÜRT SORUNU BİR ABD STRATEJİSİNİN ÜRÜNÜ
Bugün 'Kürt Sorunu' şeklinde tarif edilen olgunun güncel bir Amerikan stratejisinin ürünü olduğunu vurgulayan Amin, ABD'nin Kürtleri, İran, Irak ve Suriye devletlerini yıkmak için bir araç olarak kullandığını ifade etti.
Washington'ın sözde demokrasi anlayışının 'insan hakları' ve 'toplulukların hakları' meselelerine görünüşte yüksek önem verdiğini belirten Amin, Irak'taki Kürt bölgesinde faaliyet yürüten siyasi grupların sözde milliyetçiliklerinin anti emperyalizm içermediğini ifade etti. Samir bu bağlamda, "Anti-emperyalizm Irak'ta ABD varlığına karşı savaşmayı gerektirir, kişisel kazançlar için onun bir parçası olmayı değil" dedi.
Amin makalesinin sonuç kısmında, bölgede antiemperyalist karaktere sahip bir direnişe ihtiyaç olduğunu fakat Kürt milliyetçiliğinin bugün böylesi bir karaktere sahip olmadığını ifade etti. Amin ayrıca söz konusu parti ve örgütlerin bölge halklarının ABD ve yerel müttefiklerine karşı birliğini inşa etmeye dair bir gereksinim taşımadıklarını da vurguladı.