23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Büyük adam nasıl olunur?

Halit Deringör

Halit Deringör

Eski Yazar

A+ A-

Yıllar önce sigara fabrikası müdürüyüm. Aynı zamanda da Cumhuriyet Gazetesi'nde yazı yazıyorum. Bir genç gazeteci benimle röportaj yapmak için geldi. Çay kahve içtikten sonra ilk sorusunu sordu. Damdan düşer gibi "Büyük adam nasıl olunur?" Beklemediğim bir soru. Espri ile yanıt vermek istedim. "Büyük adam nasıl olunur? Sorusunu tekrarlayarak başladım söze. Sigara fabrikası müdürüyüm ya, sigara yönünden tuttum işi.

Önce ucuz, filtresiz ve kalitesiz sigaraları içmeye başlayacaksın. Birinci, Bafra, asker sigarası gibi sigaralar. Zaman geçtikçe Yenice, Yeni Harman gibileri daha sonra da fitreli sigaralar. Bir süre onları kullandıktan sonra filtreli sigaraya başlayacaksınız. Bir zamanlar filtreli sigara içmek de moda haline geldi. Sigarillos ondan sonra da Puro'ya başladığınızda gelişme tamamlanmıştır. Hele Havana Purosuna başladığınız zaman artık "büyük adam" olmuşsunuzdur. Ancak puro içmenin bir raconu bir felsefesi vardır. Onun öğrenilmesi gerek. Aksi takdirde maganda görünümü sergilersiniz.

Tabii bu arada giyim kuşam da değişecek. Etrafta ilgi uyandıracaksınız ve böylelikle toplumda büyük davetlere gidecek, büyük açılışlarda bulunacak, herkesten sevgi ve saygı göreceksiniz. Röportajı yapmakta olan genç gazetecinin yüzündeki ifade pek enteresan oldu. Gülmekle gülmemek arası bir gülümseme ve biraz da şaşkın bakan gözler. "Nasıl bunları yapabilir misin?" diye sordum. "Benim için zor" dedi.

Genç gazeteci benim futbolcu olduğumu biliyor ya, ikinci sorusu; "Kulüp Başkanı nasıl olunur?" oldu. Tut kelin perçeminden. Ben şaşırdım ne diyeceğimi. Sağa çeksem başka sola çeksem başka anlaşılır. Fincancı katırlarını ürkütmemek için. "Kolay değil başkan olmak önce para gerekir" demekle başladım söze. Sonra da devam ettim; ama bu parayı nasıl kazanmış olursan ol. İstersen kara parayı aklamış ya da ak parayı karalamış. İstersen kirli işler yapmış ol. Hiç kimse buna bakmaz. İlle de garibanları yedirip içireceksin. İaşe, ibate ve yol masraflarını ödeyeceksin. Bu bizim ülke için bir adettir. İktidar partisi de oy almak için böyle avantajları sağlamıyor mu ki. Biz paralı olmayan okumuş yazmış profesörleri Fenerbahçe'ye başkan yapmak istedik. Adamlar karikatür oldular. Sembolik bir oy alıp biraz da gülünç duruma düştüler. Çünkü kulübü para ile değil kafaları ile yöneteceklerdi. Bir de komünist damgası yediler. Biz, sümüklüböcek tacirlerinin bile bir kulübe başkan olduğunu gördük.

Üçüncü sorusu "Peki spor muhabiri nasıl olunur?" Hoppala. Gel de evliyayı umuru ürkütme. Yuvarlak kelimelerle şunu söyledim; önce bir yolunu bulup, basın sektörüne girmeyi başaracaksın. Sonra girdiğin iş yerinde önce ayak işlerinde çalışacak sonra kendine muhit edinecek daha sonra yazı yazmaya başlayacaksın. Önce tek sütün yazıları. Büyük gazeteci olmak için herkesin zannettiği gibi donanım gerekmez. Lisan bilsen de olur bilmesen de. Eğer manşetten yazmak istersen topa vurmuş olacaksın. Yoksa kolay kolay manşete giremezsin. İnsan kaynakları önünde ter dökmeyeceksin, kimliğin kişiliğin sorgulanmayacak, sınava tabi olmayacaksın. Peki, şimdi senin bana sorman gerekir ki "sen nasıl gazeteci oldun?" Ben de paraşütle geldim basına. Zamanında topa iyi vurduğum, sonra da çalıştırdığım Fenerbahçe'de yaptığım teknik direktörlük esnasında takımın şampiyon olmasından dolayı Cumhuriyet Gazetesi beni kadrosuna aldı. Başlayış o başlayış. Aşağı yukarı elli yıl geçmiş. Ben bugünkülerin anladığı şekilde spor yazarlığı yapamıyorum ve hala kendimi tam bir spor yazarı olarak görmüyorum. Buna karşın daha mürekkebi kurumadan boynuna fotoğraf makinesini asan, röportaj için başkanları kovalayanlar tribünde maçları anlatanlar büyük spor yazarı olduklarını zannediyorlar. Diyoruz ya dünya değişti ama biz bir türlü değişemiyoruz.

Şimdi sizler diyeceksiniz ki bu kadar olay içinde, bu kadar ciddi meseleler varken böyle esprili yazı yazmaya ne gerek var. Haklı olabilirsiniz. Ancak, Türkiye'de ciddi işler var mı ki ciddi yazılar yazalım. Dumanı doğru çıksın istiyoruz. Çoğumuzun yazdığı yalan dolan. Bir gün gerçek doğruyu yazmak gerekirse, hepimiz pervane böceği gibi o doğruya yapışıp kalacağız göreceksiniz.

Düşünüyorum da kimliğimizi kişiliğimizi bir tarafa bırakmışız. Herkes çıkarının peşinde koşuyor. Çıkar toplumu olmuşuz adeta. Elbirliği ile bunu geriye döndürebilir miyiz? Hiç zannetmiyorum.,