11 Ocak 2025 Cumartesi
İstanbul 12°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Büyük adamların küçük inatları (TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

Çok partili demokratik parlamenter rejime geçeli 66 yıl oldu. Demokrat Parti o unutulmaz 1946 seçimlerinden sonra yapılan 14 Mayıs 1950 seçimiyle tek başına iktidara geldi. Cumhuriyet’i birlikte kurmuş iki adam o günden 1960’a kadar, inatlarından ve siyasi kırgınlıklarından ötürü hep kavga etti. Bu kavga sonunda Türkiye’ye 27 Mayıs 1960 askeri hareketini getirdi. O hareketten onur duyan, meşruiyetini kabul eden vardır, onu bir devrim değil askeri bir darbe olarak kabul edip o günden utanan vardır. O yılları yaşamış biri olarak ifade edeyim ki o 10 yılın içinde eğer Bayar- İnönü karşılıklı inatlarını terk edip el ele verseydi Menderes frenlenir, Türkiye belki de başka bir noktada olurdu. Bereket 27 Mayıs’ı yapan genç subaylar getirdikleri 1961 Anayasası’yla Türkiye’ye yeni bir ufuk açtılar. O ufukta görünen çok partili hayatın olmazsa olmazları yer almıştı. Çift meclisli sistem, siyasetin üstünde Anayasa Mahkemesi, özerk radyo, televizyon, bağımsız ve güvencesi olan yargı ve dahi özgür basın. İki adam 1967 yılında benim aracılığını başlattığım “Siyasi hakların iadesi” kampanyasında Pembe Köşk’te bir araya gelip el sıkıştı. Geçen zamana yazık olmuştu.

Sonra tarihi İsmet Paşa’ya karşı CHP’de başlayan solcu hareket önce İsmet Paşa’nın partisinden ayrılması sonucunu getirdi, daha sonra da Ecevit- İnönü kırgınlığını. O kırgınlık 1968’lerde yeni bir kuşağın sokağa inmesini sağlamıştır. Aslında devrimci bir kuşak olan 1968 kuşağı sağ- sol çatışmaları ile kırdırılırken bir de bakıldı ki 12 Mart muhtırası gelivermiş.

İsmet Paşa partisinden ayrılıp Malatya milletvekilliğinden istifa edip Cumhuriyet Senatosu’nda eski Cumhurbaşkanlarına tanınan hakkı kullanmasa iyi mi olurdu kötü mü olurdu onu bilemem? Ama bildiğim İsmet Paşa’nın kendi kurduğu partisinden ayrılması sonunda içinde hep bir Ecevit kırgınlığı yarasının acısını taşımış olmasıdır.

Yeni kuşaklar

Ecevit yönetimindeki CHP yeni ve solcu gençliğe hitap eden sloganlarla AP’nin başındaki Demirel’i alt etse de, Demirel-Ecevit arasındaki inatçı mücadeleyi seyretmişizdir. Demirel, uzun yıllar İsmet Paşa’ya karşı saygı sınırları içinde durmayı yeğlemiştir, ama Ecevit Demirel’in partisinden 11 kişiyi alarak Demirel’i iktidardan indirmiştir. Alın size iki adamın inadının ve kırgınlığının bir sonucu daha. Eğer Ecevit’le Demirel en azından yeni Cumhurbaşkanı konusunda uzlaşabilselerdi Kenan Evren ve arkadaşları 12 Eylül için elverişli ortamı yakalayamazlardı. Görüyor musunuz iki liderin uzlaşmazlığı başımızı nasıl da derde soktu.

CHP içinde 12 Eylül’den sonra bir kargaşa yaşanmış ve lider olarak İsmet Paşa’nın oğlu rahmetli Erdal İnönü seçilmişti. Onun en yakınında da Baykal ve ekibi duruyordu. Yine bir inatlaşma başladı ve sonunda Demirel Çankaya’ya çıkarken Baykal ve Önder Sav ekibi CHP’ye yeni bir kadroyla geldi. Şimdi o iki adam. Evet(!) o yaşları yetmişi aşmış iki adam tartışıyorlar. Birleşemedikleri için bir iç tüzük kurultayında CHP neredeyse mahkemelik olacak. Oysa mesele o değil. Ya nedir mesele? Yeni CHP’nin grup başkanvekili laik ve Atatürkçü Emine Ülker Tarhan’la kara çarşaflı bir hanımı aynı sırada yan yana oturtan zihniyet ve kürsüde İsmet Paşa’nın laiklik ve Atatürk devrimleri konusundaki titizliğine inatla saldıran ve dini kullanarak siyaset yapan bir başka insanın CHP’ye hakim olmakta inadı. Koca, koca adamların ülkeyi maceradan kurtarmak, partiye çeki düzen vermek için anlaşamamalarını bunca tecrübeye rağmen aklım almıyor. Yoksa ülke bu kadar ucuza gidene dek uzlaşmanın yolunu bulmak bu kadar mı zor?